Ankara’nın akciğerleri olarak bilinen ODTÜ Ormanı, bağrına saplanan iş makinelerinin kepçeleriyle bir gecede çöle döndü. Şehrin kalbinde bulunan ODTÜ Ormanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek’in hışmından kurtulamadı. Mesele, tabii ki yine 3-5 ağaç değil. 90-100 metre genişliğinde, kilometrelerce uzunlukta bir alandan söz ediyoruz. İnşaatı devam eden şehir hastanesinin trafiğini rahatlatmak için çevre yoluna bağlanacak bir bulvar, bir otoyol bu. Şimdiden iki yanına dikilecek binaları ve o binalardaki tabelaları gözümüzün önüne getirmek zor değil. “Bilmemne Cenaze İşleri, Filanca Medikal, Falanca Ortopedi…” Sayın sayabildiğiniz kadar. Ve tabii ki bir sürü de sağlık kuruluşu. “Özel Bilmemne Diyaliz Merkezi, Özel Filanca Fizyoterapi Merkezi, Özel Bilmemne İhtisas Hastanesi…” Açılacak bu yolun rantını tahmin etmek bizim hayal gücümüzü aşıyor.
ODTÜ Ormanı’nın bağrından iş makineleriyle parçalanarak kopartılan ağaç sayısı kimine göre 4 bin küsur, kimine göre 12 bin adet kadar. Bu ağaçların yerine, en az 3-4 katı ağaç dikilecekmiş! Çok daha fazlasını diksen neye yarar. Yok edilen ağaçların yaşları 10 yıllarla telaffuz ediliyor. Yol uğruna yok edilen bir orman, bir ekosistem! 50’li yılların sonunda bir ekosistem oluşturmak için planlanmış, projelendirilmiş, yağmur ve rüzgâr erozyonu hesaba katılarak banket-teras metoduyla teraslandırılmış, şehrin merkezine oksijen pompalayan bir orman! Hepimizin bildiği adıyla ODTÜ Ormanı.
O ormanı oluşturan ağaçlarda kimlerin emeği yok ki? Darbe yıllarında askeri yönetimler bile kötülük yapmadı, tam tersine ağaç dikimine katkıda bulundular. 12 Mart döneminde ODTÜ öğrencisi olanlar mutlaka hatırlayacaklardır. Servis araçları asker tarafından durdurulur, öğrencilerin asker denetiminde bu ormana ağaç dikmesi sağlanırdı.
Yok edilen yalnızca ağaçlar değil, bir orman demiştik. Orman ne demek, daha iyi anlaşılması için bir bakalım. Kaynaklar, “belirli yükseklikteki ve büyüklükteki çeşitli ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar, böcekler ve hayvanlar bütününü içeren, topraklı alanda oluşmuş bir ekosistemdir” diyor orman için. Yani öyle kestiğiniz ağaç sayısının 3-5 katı fidan dikerek bir orman oluşturamazsınız. Ağaçlandırılmış bir alana orman denilebilmesi için 10 yıllar geçmesi gerekir. O süre içinde insan eliyle zarar verilmemesi de olmazsa olmaz bir koşuldur. Öyle İtalya’dan ithal edeceğiniz Ankara’nın iklimine, toprak yapısına uygun olmayan ağaçlarla olmaz bu iş!
ODTÜ Ormanı’nda bulunan yaklaşık 700 bitki türünden 50 tanesi sadece Türkiye’de bulunan, koruma açısından öncelikli başka bölgede yetişmeyen bitkilerdir. Ağaçlandırma çalışmalarında dikilen alıç, ahlat, badem, mahlep gibi ağaççıklar ise özellikle çiçekleri ve meyveleriyle yaban hayatı için son derece önemli türlerdir. Bu ağaççıklar, kelebekten kuşlara, küçük memelilere kadar birçok türe yaşam olanağı sağlamaktadır.
ODTÜ’nün kaynaklarına göre, 1961 yılından günümüze kadar, kara çam, sarı çam, toros sediri, meşe, kavak, badem gibi kurak koşullara dayanıklı yaklaşık 10 milyon ibreli, 23 milyon yapraklı ağaç dikilmiştir ODTÜ Ormanı’na. Ve en önemlisi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kepçeleriyle bir gecede “rekor kırılarak” çöle çevrilen ODTÜ Ormanı, T.C. Kültür Bakanlığı tarafından 1995 yılında Doğal ve Arkeolojik SİT Alanı olarak ilan edilmiştir!
ODTÜ Yerleşkesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gazabına uğrayana kadar Ankara’nın en geniş yeşil bölgesiydi. ODTÜ Ormanı bölgede bir mikro klima etkisi yaratmıştır. Bu orman sayesinde kuru geçen yaz ve şiddetli geçen kış mevsimleri yumuşamıştır. ODTÜ Ormanı’nın etkisiyle iklim değişmiştir.
Bozkırdan bir orman yaratan “ODTÜ Ağaçlandırma Projesi, ekolojik değerleri hızla bozulan dünyada yaratmış olduğu artı değerler nedeniyle” 1995 yılında Uluslararası Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin kategorisinde ödüle değer görülmüştür. Aynı şekilde, 2003 yılında ise TEMA Vakfı tarafından ödüllendirilmiştir.
Gelelim ODTÜ Ormanı’nın canlılarına. Kamuoyunda yapılan tartışmalar yalnızca kesilen ağaç sayısıyla, kesilenin yerine 3-5 kat fazlasının dikileceğiyle sınırlı. Bu ekolojik sistemin içinde en önemli unsurları oluşturan canlıların hiç mi önemi yok?
Nedense ne hayvanları koruma derneklerinin, ne doğayı koruma platformlarının, hiçbirinin sesi soluğu çıkmıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kepçeleri, yalnızca ormanı değil, alaca kokarca, gelincik, yarasalar, kirpi, tavşan, tarla fareleri, Anadolu orman faresi, çöl faresi, yer sincabı, tilki, porsuk, sansar, ağaçkakan, kızıl şahin, yüzlerce kelebek türü, 140’ın üzerinde kuş türünün yaşam alanlarını da yok ettiler. Yaşam alanları yok edilen kuş türlerinin sayısı, göç sırasında ODTÜ Ormanı’nı uğrak alanı olarak kullanan kuşlar da sayılırsa 210’un üzerine çıkıyor. ODTÜ yerleşkesi, bu doğal ortam sayesinde Türkiye’nin en önemli 65 kelebek alanından biri olarak seçilmiştir.
Türkiye’nin de altına imza koyduğu Uluslararası Bern Sözleşmesi’ne göre, mutlak koruma altında olması gereken türlerden ODTÜ listesinde yer alan 49 omurgalı türünün bu sözleşmeye ait Appendix II kapsamında, yaklaşık 200 omurgalı türünün ise Appendix III kapsamında korunması gereklidir.
Evet, kesilen yalnızca 3-5 bin ağaç değil! Çok önemli ölçüde zarar verilen, özetlemeye çalıştığım değerleriyle ODTÜ Ormanı!
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir gecede rekor kırdığı doğrudur. Doğaya verilen zarar açısından bakıldığında, herhalde şimdiye kadar hiç kimse bu rekora yaklaşamamıştır bile!