CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Van’da sivil toplum örgütü temsilcileri ile bir araya geldi. Edremit’teki Şahmaran Otel’de düzenlenen toplantıya, kentte faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, CHP’li milletvekilleri ile CHP ve İYİ Parti Van İl Başkanları katıldı.
Türkiye’de 83 milyon olarak büyük acılar, büyük travmalar yaşandığını, büyük sorunlarla karşılaşıldığını belirten Kılıçdaroğlu, “Ama bu sorunları aşmak zorundayız. Bu sorunları kavga ederek aşamayız. Bu sorunları birbirimize kin, öfke duyarak aşamayız. Bu sorunları aklımızla, ilmimizle, irfanımızla, hoşgörümüzle, toleransımızla aşmak zorundayız” dedi.
TBMM’de kanunlar oylanırken AK Parti ve MHP’nin bütün milletvekillerinin hep beraber ellerini kaldırıp indirdiklerine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Yani 19 Mayıs hareketleri. Bu yasama organının vesayet altında olduğunu gösterir. Bu vesayetten kurtarmamız lazım. Darbe hukukundan arındıracaksak siyasi partiler yasasının değişmesi milletin vekilini milletin seçmesi lazım. Bu kuralı önce bir sefer hafızamızın bir yerinde tutmamız lazım. Bu olmadığı takdirde demokrasi sağlıklı bir raya oturmaz” diye konuştu.
Van Belediyesinin de kayyum tarafından yönetildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Belediye Başkanını görevden alıyorsun yerine kayyum atıyorsun. Niye belediye meclis üyesi seçmesin kendi başkanını? Diyelim ki haklı bir nedenle alındı. Belediye meclisi var, millet seçmiş. Kendi aralarında otururlar, bir belediye başkan adayını seçerler. Hayır onları da alıyorum görevden. O zaman söyler misiniz, anayasanın 5. maddesinin öngördüğü demokrasiyi koruma kuralı var mı, yok mu? Yok. Ama bize şunu söylüyorlar güç sahipleri. Ülkede demokrasi var. Ne demokrasisi kardeşim ülkede demokrasi yok. Dolayısıyla kayyum rejiminin olduğu bir sistem içinde demokrasinin varlığından söz edilemez.”
“Basın hürdür sansür edilemez”
Ülkede düşünce özgürlüğü, medya özgürlüğünün olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bakın daha geçen gün orman yangınları dolayısıyla talimat verildi televizyon kanallarına yangınları göstermeyin. Niçin? Millet görmesin. Hükümetin beceriksizliğini, sarayın beceriksizliğini millet görmesin. Yanan yerleri gösterin sadece alevleri göstermeyin. FOX muhabiri bu bir kâbus gibidir diyor, vay sen nasıl kâbus dedin. Gibidir bile fazla tam bir kâbus var zaten orada. Cezalar veriliyor televizyon kanallarına. Bunlar doğru değil, bunları değiştirmemiz lazım. Bunlar halkın bilgilenme hakkının elinden alınması demektir. Medyaya sansür getirdiği zaman ki bu anayasa gene diyor bu darbe anayasası basın hürdür sansür edilemez diyor. Basın hürdür sansür edilemez. Sansür ediliyor, baskı kuruluyor. Kamu ilanları nereye veriliyor? Kamu bankalarının ilanları? Havuz medyalarına veriliyor, havuz gazetelerine, televizyonlarına veriliyor. Bu toplumu ayrıştırmak değil midir, bölmek değil midir, kutuplaştırmak değil midir? Buna karşı çıkmak zorundayız.”
Devlet yönetmenin kurallarından birisinin de her bir bireyin, her bir vatandaşın hem refahını, hem huzurunu, hem mutluluğunu sağlamak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Konteynırlardan geçinen, çöplüklerden yiyecek toplayan yüzbinlerimiz var. Bu mudur refah? Son bir rakam vereyim. 10 bin 822 dolardı kişi başına gelir bundan 3 yıl önce. Bugün 8 bin 599 dolara düştü. Her birimizin geliri düştü. Refahı mı sağladılar? Refah düştü. Mutluluğu mu sağladılar? Yok efendim. Yine uluslararası mutluluk istatistiği yayınlandı orada 150 ülke arasında Türkiye 104. sırada. Kimsenin yüzü gülmüyor” dedi.
“Selahattin Demirtaş niye hapiste? Osman Kavala niye hapiste?” diye soran Kılıçdaroğlu, “Sırtı kalın olanlar, akrabası, dayısı olanlar siyasetçiden hepsi dışarda askeri öğrenciler hapiste. Niye hapiste? Yani gidip de Cumhurbaşkanının avukatlarına milyon dolarları ödeyip gel benim davamı mı al desinler? Para yok bunlarda, o kadar. Cumhurbaşkanlığının avukatlığını yapanlara savcılar sigara tablası taşıyorlar küllerini oraya döksün diye. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşamadık. O zaman hepimizin düşünmesi lazım bu tablo bizim kaldıracağımız türden bir tablo değildir. 21. yüzyılın tablosu değildir. Bunları değiştirmek zorundayız” diye konuştu.
“Barış Akademisyenlerini görevlerine iade edeceğiz”
Allah’ın izniyle iktidar olduklarının ilk bir haftası içinde Barış Akademisyenlerinin tamamını yeniden üniversitedeki görevlerine iade edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, ”Kul hakkı yemeyene oy vereceksin sen, adaletli olana oy vereceksin sen, insan gibi davranana oy vereceksin sen. Bu olmadığı takdirde olmaz ki. Gerçek anlamda demokrasiyi getireceğim. Her türlü düşünce hakaret hariç, kin, öfke hariç her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Niye tartışılmasın kardeşim tartışılacak. Kitabımız bile, Kuran-ı Kerim bile diyor ki, ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz’ diyor üç ayrı yerde. Aklı kullanmak zaten bizim görevimizdir. Yüce yaradanın bize verdiği en değerli şey akıldır. Aklı kullanacağız” ifadelerini kullandı.
İstişarenin yok olduğunu, her şeyin bir kişiye bağlı bulunduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bakan görüyorsunuz açıklama yapacak yangınla ilgili. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla. Ne talimatı kardeşim. Yangını söndürmek senin görevin kardeşim talimat olsa da olmasa da zaten. Talimat gelmese yangını da söndürmeyecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bilmem şunu yapıyorum. Kardeşim o senin zaten görevin yapacaksın. Talimat gelmese yasanın öngördüğü görevi de yerine getirmeyecek. Böyle bir devlet anlayışı olmaz, değiştireceğim” şeklinde konuştu.
“Dış politikayı 180 derece değiştireceğim”
“Sığınmacılar en temel sorunumuz şu anda” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Söyledim, Suriyeli kardeşlerim ırkçılık yapmadan, onların hakkını yemeden, onların evlerini, yollarını, okullarını, hastanelerini, kreşlerini yaptıktan sonra memleketlerine göndereceğim. Hiçbir tereddüdüm yok bu konuda. En geç iki yıl içinde bunu yapacağım. Kendi ülkelerine gitsinler kardeşim. Yolun mu var buyur sana, evin mi var buyur sana. Diyorlar ki, gitmezler. Oturacağız bununla ilgili. Bu dış politikayı 180 derece değiştireceğim. Bu dış politika Türkiye’nin başına bela. Birilerinin talimatıyla dış politikayı oluşturuyorlar. Niye birilerinin talimatıyla oluşturuyorsunuz? Suriyelilerle niye kavga ediyoruz, niye birbirimizi öldürüyoruz? Bakın Suriye gerçeğine bakalım. İki taraf var değil mi, iki taraf? İki tarafta Müslüman mı? Müslüman. İki tarafta birbirini nasıl öldürüyor? Allah Allah diye. O da Allah Allah bu da Allah Allah. Ellerindeki silahlar? Egemen güçlerin. Niye buna izin veriyoruz, neden izin veriyoruz? Oturacağız Suriye’yle barışacağız, büyükelçiliği göndereceğiz onlarda gönderecekler. Buradan gidecek olan Suriyelilerin can ve mal güvenliğini sağlayacağız. Onları şöyle veya böyle şiddetin ortasına atmayacağız. Ayrıca biz kendi işadamlarımıza diyeceğiz ki, gidin kardeşim Anteplilere, sanayicilere gidin kardeşim orada yeni fabrikalar kurun. Bütün Suriyeliler gitsin o fabrikalarda çalışsınlar, hepsi üretsinler. Mallarını gerekirse biz satın alacağız. Efendim bu olmaz. Niye olmaz kardeşim? Yapacağım. En geç iki yıl içinde ben bunu yapacağım. Yetki verirseniz tabi en geç iki yıl içinde yapacağım hepsi.”
Şimdi de Afganistan’dan sürüler halinde gelindiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin başına önümüzdeki süre içinde büyük felaketler gelebilir, büyük iç çatışmalar olabilir. Hepimiz sakin olmalıyız. Karıştırmak isteyebilirler Türkiye’yi sakin olmalıyız. Bunları demokratik yollarla göndermek zorundayız. Sandığa gideceğiz ve bunları göndereceğiz. Sonra Türkiye’ye huzuru getireceğiz. Bunu yapmak zorundayız. Diyorum ya 180 derece dış politikayı değiştireceğim” dedi.
Kılıçdaroğlu, buradaki toplantının ardından Van Tarihi Peynirciler Çarşısı ile Kapıköy Gümrük Kapısı’na ziyaretlerde bulundu.