Matematik defterinin arkasına çizdiği kocaman bir kalbin ortasına yazmıştı adını. Sonra bir gün küme çalışmasında ele geçirmişti de defteri küme başkanı, bütün sınıfa rezil olmuştu. Hala hatırladığında yüzü kızarıyordu. Bir gün parkta oynarlarken eline aldığı çubukla ileride yaşayacakları evi çizmişti de kumun üzerine, Rıza, “o çocuk odası biraz daha geniş olsun” demişti. Rıza’nın da rızası vardı belli ki. Çocukları da seviyordu işte, daha ne? Bahçeli olacaktı ev elbet. Hayat Bilgisi kitabının aile hayatını anlatan bölümündeki gibi, bir de köpekleri olacaktı kapıda. Ama o resimde bir de posta kutusu vardı. Henüz kimseden mektup almadıklarından ikisine de garip gelirdi o posta kutusu.
Halasının kızının düğününde almışlardı oyuncak bebeğini ondan. Gelin arabasının önüne koydular sonra bağladılar kocaman rafyalarla. Kendi ismini verdiği bebeği kim bilir ne kadar korkmuştu. Düğünden sonra bir tek kafasını teslim ettiler bebeğinin. Ne gelinliğinden eser vardı ne de bedeninden. Çok ağlamıştı küçük. Onun için yeni damat bir küçük gelinlik almıştı küçüğe. Bir sonraki düğünde giyerdi işte. Belki de onu da arabanın önüne büyük rafyalarla bağlayıp…
Devletin bedava verdiği din kültürü kitabında “akıl baliğ olunca evlenebilir” yazıyordu kız ve erkek çocuklar için. Baliğ kelimesini telaffuz edemediği için fırça yemişti öğretmeninden. Allahtan okulun son günleriydi. O fırçanın akşamında geldiler istemeye. Adam Rıza’ya hiç benzemiyordu. Ablasının elbiselerinden derme çatma bir şeyler yapıp giydirdiler. Adam oturduğu yerde ayaklarını birbirinin üzerine koyuyor, sürekli küçüğe bakıyordu. Ellerini ovuşturuyordu, üşüyordu belli ki. Acaba onun çocuklarının odası geniş mi diye düşündü küçük. O arada annesi yeni damadın aldığı küçük gelinliği getirdi salona. Üzerine ölçtü. Biraz payı var, açarsak gelir üzerine. Yarın okulun son günü olduğundan herkes serbest kıyafetle gelecekti okula. Annesi gelinliğini onun için ölçmüştü demek ki. Gelinlik meselesi de halledildi diye sevindi oğlanın anası. Bakışlarından korktu küçük, sanki kalçalarına mı bakıyordu ne? “15’inde kız ya erde ya yerde” dedi kadın. Daha 3 senem var diye rahatladı küçük. Rıza’ya bir mektup yazayım diye düşündü misafirler gittikten sonra. Belki yaz tatilinde görüşemezlerdi. Ama Rızaların evinin önünde posta kutusu da yoktu. Matematik defterini Rıza’ya vermeye karar verdi, bebeğinin kafasına sarılıp uyudu.