Ahmet Özer’in 56 yıllık şiir birikimini bir araya getiren 700 sayfalık “Mordoğan”, adını Ege’deki bir yerleşimden alıyor ve güneşin o yörede denizden karaya yayılırken bütün renklerin mora dönüşmesini simgeliyor.
Eğitimci, ozan ve yazar Ahmet Özer, 9’u şiir olmak üzere 40’tan çok kitaba imza atmış, üretken bir kalem. İlk şiiri 1966 yılında, Trabzon’dayayımlanan Son Haber gazetesindeçıkmış. O tarihten bu yana birçok sanat dergisinde yazıları, şiirleri yayımlandı. Anadolu’nun en uzun ömürlü yazın dergisi Kıyı’yı yaklaşık 30 yıl yönetti. Aralarında Nevzat Üstün, Ceyhun Atuf Kansu, Yunus Nadi, Cevdet Kudret şiir ödülleri de olmak üzere toplam on ödülün sahibi. Söke’nin Yuvaca köyünde bir sokağa adı verildi. 9 kitabındaki şiirlerini, Ocak 2021’de Mordoğan adıyla bir araya getirdi. Klaros Yayınları’ndan çıkan kitabı üstüne Ahmet Özer’le söyleştik. Yarım yüzyılı aşan dostluğumuz nedeniyle senlibenli konuştuk.
-“Mordoğan”, değişik çağrışımları olan bir sözcük. Bunu “Toplu Şiirler”ine ad olarak seçmenin önemli bir nedeni ya da anısı olmalı.
-Kitaplarıma ad koyarken yaptığım araştırma, bir şiiri yazarken çektiğim sancılardan az değildir. Bu ad, Ege’de bir semt. Ancak ben Toplu Şiirler’imin adını, bir özgün coğrafyada güneşin denizden karaya yayılırken bütün renklerin “mor”a dönüşmesinde buldum diyebilirim.
-“Mordoğan”, senin 56 yıllık yazın birikiminin ürünü olan bir “Toplu Şiirler” kitabı. Biliyorsun, Divan Edebiyatı ozanlarının tüm şiirlerinin toplandığı kitaplara “Divan” denirdi. Senin büyük boy 700 sayfayı aşan bu oylumlu yapıtın nedense böyle bir çağrışım yaptı bende. “Mordoğan” için de “Ahmet Özer Divanı” diyebilir miyiz?
-Senin de belirttiğin gibi, 56 yıldır yazınla iç içeyim. Yazınla öğretmenliğin at başı yürüdüğünü de belirtmek isterim. Biri ötekini besleyerek bugüne geldik. Mordoğan, “Toplu Şiirler” bantıyla yayımlandı. Belki gelecekte belirlenecek “Bütün Şiirler”, belirttiğiniz olguyu simgeleyebilir. Kitaba girmeyen çok şiirim var. “Divan” değilse de şiir serüvenimi iyi yansıtan bir toplam oldu diyebilirim.
-Toplu Şiirler, ozanların genellikle şiire veda etmeyi düşündükleri dönemlerde yayımlanır. Sen de çok yazmış ve şiir doygunluğuna ulaşmış bir ozansın. O yüzden soruyorum: Mordoğan’ı, uzun şiir yolculuğunun “son nokta”sı sayabilir miyiz? Yoksa “Şiir beni bırakmadıkça ben şiiri bırakmam” mı diyorsun?
-Çoğu dostumun şiire ara verdiğini ya da yılda bir iki şiir yazdığını görüyorum. Bu biraz da yaşadığımız hayatın şaire dayattığı olumsuz etkiden olsa gerek. Yazın, sürekliliği gerektiriyor. Ben de bu alanda ara vermeden yazıyorum. Nâzım, Dağlarca, İlhan Berk de kesintisiz yazdılar. Şiire olan ilgim, sevgim hiç azalmadı. Yaşarken şiiri bırakacağımı ya da şiirin beni bırakacağını hiç düşünmedim.
-Aralıksız şiir yayımlamanın “kendini yinelemek” gibi çekinceleri yok mu? Sözgelimi öyle ozanlarımız var ki her ay hangi dergiyi açsak karşımıza çıkıyorlar. Bir tür “seri üretim” gibi. Az yazmak-öz yazmak konusunda ne düşünüyorsun?
-Şiir yazmak için masaya oturulur mu? Sanmam. Yazı işi farklı. Şiirin bir iklimi, bir kıvılcımı gerekiyor. Sanatsal birikim kadar kültürel bir donanıma da gereksinim var. Şiir denizinde yüzmektir bu. Bir de iyi okuru düşünmek gerekiyor. Bu da iç disiplini oluşturuyor. Alandan çıkmamak önemli. Az yazmak da iyi yazmak anlamına gelmiyor.
-Çok verimli bir şiir toprağının, Karadeniz coğrafyasının ozanısın. Ama şiirlerinde yerel motifler pek yer almıyor. Oysa bölgenin sesini ve ritmini şiirlerine başat öğe olarak yansıtan arkadaşlar var. Sen folklor ve şiir ilişkisine nasıl bakıyorsun?
-Modern şiirin ufku çok geniş. Dünyayı evi gibi görmek, dünya mücadeleler tarihinin bir bireyi olarak kendini duyumsamak, şairi yöresellikten de yerellikten de uzaklaştırıyor. Ben de şiirimi, dar alandan geniş ufuklara taşıdım diyebilirim. Ülkenin büyük şairleriyle soluk alıp vermem, onlarla yazışmam, onların izinden gitmem, şiirimi bugünkü yerine ulaştırdı. Folklorun şiirdeki yeri çok iyi dengelenmeli. Bu olmadığında şiir, türküye/maniye tutsak olur.
-Şiirimizin bugünkü durumu hakkında genel olarak ne düşünüyorsun?
-Şiir için geniş bir kültür gerekiyor. Salt duyguyla yazılan şiirler yalınkat oluyor. Şiir, duygu ve düşüncenin harmanını; estetiğin, tarihin, felsefenin, dünyaya sağlam bir bilinçle bakmanın ortamına ulaştırmayı gerektirir. Şiir kitabı çıkarmak kişiyi şair yapmıyor. Şiir yazan kişinin, şiirin poetikası üzerine oylumlu yazılar yazabilme gücüne de sahip olması gerekir. İyi şiir için, iyi şairi var edebilecek koşullar gerekiyor. 50-60 yıl önce yazılan şiirlere yolculuk yapmamız, günümüz şiirinin konumunu belirlemiyor mu?
-Teşekkür ediyorum bu özlü yanıtların için.
-Sevgili Aşut, onca düşünce yumağıyla yoğrulup onca yoğun işle iç içeyken böyle bir söyleşiyi düşünmenden dolayı asıl ben sana teşekkür ederim.