Yazının başlığı Prof. Dr. Hüseyin Çelik’e ait. Hüseyin Çelik, AKP kurucularından; Abdullah Gül başkanlığındaki hükümetin Kültür Bakanı; Tayyip Erdoğan hükümetlerinin Millî Eğitim Bakanı; bir dönem AKP Sözcüsü. Zamanla Erdoğan’ın gözünden düştüğü veya AKP iktidarında kendisine ikbal kapıları kapandığı için midir nedir, bir süredir sınırlı süreli muhalif tavır gösteriyor.
Hüseyin Çelik bu başlıkla kaleme aldığı hayli uzun yazısında başlangıcından bugüne İslam dünyasının ahlak serüvenini irdelemiş. Çelik’e göre İslami ahlak, zulüm, hırsızlık, yalan söylemek, başkasının canına, malına ve ırzına kastetmek, ihanet, iftira vb. davranışları yasaklayan geniş bir kavramdır; ki başka toplumların inançlarında da bu yasaklar vardır. İslami ahlak bu yasakların yanı sıra, doğruluğu, iyiliği, adaleti, çalışkanlığı, danışmayı, dayanışmayı, sözünde durmayı, emaneti ehline vermeyi, hileden uzak durmayı vs. davranışları da emreder.
Çelik’e göre, Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar onun emanet bıraktığı ahlaka gereken özeni göstermediler; İslami ahlak, Asr-ı Saadet’te kaldı. “Asr-ı Saadet’te adı konmamış bir Cumhuriyet varken Emeviler’le birlikte İslam dünyasında iş tamamen saltanata dönüştü. Abbasiler ve sonrasında kurulan bütün devletler saltanatı sürdürdüler. Bugün mevcut elli yedi İslam Devleti’nin yüzde doksan beşi diktatörlükle yönetiliyor.”
Çelik sözlerine devamla, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada yer bulabildiğini söylüyor.
Çelik’e göre, halkı aç ve sefil olan İslâm ülkelerinin tepe yöneticileri lüks, israf ve sefahatın zirvesindedir; bu durum Emeviler’den beri süregelen bir ahlâksızlıktır; Müslüman ahali ahlaksızlığa tepkisizdir. “Bizim halkımızın da genel olarak yolsuzluk ve rüşvet pazarından rahatsız olmadığı anlaşılıyor. Rahatsız olanların da önemli bir kısmı, rüşvet ve yolsuzluk niye var diye şikayetçi değil; esas şikâyet mevcut pastadan kendisinin niçin yeteri kadar yararlanamadığıdır.”
***
KUR’AN AHLAKI
Ahlakın ne olup olmadığına ilişkin genel geçer ifadelerin yanı sıra Hüseyin Çelik’in bir saptaması daha var ki, İslam dünyasındaki ahlak anlayışının (telakkisinin) en özlü anlatımıdır. Çelik’in deyişiyle, “Müslüman toplumlarda ahlâk denince ilk akla gelen şey cinsi ahlâktır. Hatta çoğunlukla bu toplumlarda ahlâk, cinsi ahlâka indirgenmiştir. (…) İslam ahlâkı denen şey, Hz. Peygamber’in ahlâkıdır ki, o da Hz. Aişe’nin tanımıyla Kur’an ahlâkıdır.”
Hayli uzun yazıyı özetlemek gerekirse, İslam ahlakı Kur’an ahlakıdır; o da Asr-ı Saadet’te kalmıştır; Emeviler’den bu yana İslam dünyasında ahlakın zerresi yoktur…
***
Peki, İslam ahlakı her şeyden önce cinsel ahlak ise; Asr-ı Saadet’te kalan Kur’an ahlakı bu konuda ne gibi yasaklar veya kolaylıklar emrediyor? Keşke Hüseyin Çelik hayli uzun yazısında genel geçer ilkeleri, saptamaları ve eleştirileri genişletip bu soruya da yanıt verseydi.
Bu sorunun yanıtı çok ama çok hacimli ve ayrıntılı. Belki de İslami literatürün yarısından fazlasını oluşturuyor. Çok kısa bir değiniyle, İslam ahlakının temel kaynağı Kur’an’dan bir iki ayet, İslam ahlakının nasıl bir cinsel hayat öngördüğünü gözler önüne sermeye yeter.
Örneğin, Diyanet’in internet sitesindeki Kur’an-ı Kerim Meali’nden bir ayet: “(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı.” (Nisa / Kadınlar, 24)
Hiç tevil götürmeyecek kadar açık. İslam ordusu savaşı kazanıyor, sağ kalan erkekler, kadınlar, çocuklar esir alınıyor. Savaş esiri kadın cariyedir artık, pazarda satılmayacaksa İslam mücahidine helaldir! Nitekim IŞİD aynen böyle yapıyor.
(Kafası karışanlar için açıklamaya yapmak gerekirse, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “cariye” kelimesinin karşılığında şunlar yazılıdır: “Yabancı ülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan, alınıp satılabilen, her konuda efendisinin isteklerine bağlı bulunan genç kadın, halayık.”)
Aynı mealden bir ayet daha: “Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer.” (Talak / Boşamak, 4)
Bu ayet de tevil götürmeyecek derecede açık. “Henüz âdet görmeyenler” ifadesiyle kimlerin kastedildiği bellidir. Diyanet’in sitesindeki tefsirde bu ifadenin açılımı geçiştirilmiş. Diyanet’in eski başkanlarından Süleyman Ateş’in tefsirinde ise şöyle açıklanmaktadır: “Gerek âdet çağının altında olan gerekse âdet çağına geldiği halde âdet görmeyen kadınları kapsamaktadır.” (Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Cilt 6, s:2742)
Anlaşılmalı ki İslami ahlak tartışmalarında üzerinde önemle durulan çocuk gelinlerde 9 yaş eşiği Talak 4’e dayandırılmaktadır.
Benzer nice ayetler vardır.
Erkeğin kadına üstünlüğü ve gerektiğinde dövebileceği,
Erkeğin yakın akrabaları da dahil kaç kadınla evlenebileceği,
Evlatlığının karısıyla evlenip evlenemeyeceği,
Boşadığı karısıyla tekrar evlenmek isterse o kadının başka bir erkekle cinsel ilişkiye girmesi zorunluluğu vs. ayetler…
Umarım Hüseyin Çelik, bir yazısında Kur’an ahlakının bu hükümlerine de değinir.
***
HAKİKİ İSLAM?
Mensubu olduğum Kuleli Askerî Lisesi 1974 devresinin mezuniyet birincisi Doç. Dr. Ahmet Yıldızhan da Öğreti adıyla yazdığı kitapta “Kur’an’dan süzülen hakikatler”den söz ediyor. Ahmet diyor ki: “Öğreti, İslam’ın akılcı, aydınlık, kucaklayıcı, barışçı ve sevecen gerçek yüzünü temsil etmektedir. Öğreti ile tanışanlar gerçek İslam’ı tanırlar.”
Hüseyin Çelik gibi Ahmet Yıldızhan da kitabında ahlak üzerinde epeyce kafa yormuş. Ancak Kur’an’da nasıl bir ahlak öngörüldüğüne ilişkin somut bir analiz ve değerlendirme yapmamış; sosyal Darwinist hayatta karşılığı olmayan iyi niyet temennilerine ve İslami hamasete saplanıp kalmış.
Daha fenası Ahmet, “Bütüncül Aklın Temsilcisi” olarak (nevzuhur peygamber demek istiyor) Allah tarafından özel bir misyonla donatılıp dünyaya gönderildiğini, Allah’ın inayetiyle Öğreti’yi yazdığını, Öğreti’nin bütün varlık alemine seslendiğini, “Yeryüzünün bütün şairleri, yazarları, bilim insanları düşünürleri bir olsalar Öğreti’ye denk bir metin yazamayacaklarını” söylüyor ki, Allah tez vakitte şifa versin!
Yaşanan kepazelikleri ve ahlaksızlıkları eleştiriyor görünseler de, birileri (hakiki veya saptırılmış) “Kur’an ahlakı” diyorsa, dikkatli olmakta yarar var.