Sahi, nerede kalmıştık…?
Yaklaşık üç aya yakın süredir yazılarıma ara vermişim…
Hiç yadırgamadım, üstelik yazmamak bana iyi geldi sayılır.
Kanada’nın Quebec bölgesinin başkenti Montreal’deydik.
Orada yaşayan iki kız evladımızı, Türkiye’de seyredilme rekorları kıran Kızılcık Şerbeti adlı dizideki tabirle “kerimelerimizi” ziyarete gittik.
Havalar da iyiydi…
Başıboş, sorumsuz ve sorunsuz yaşamanın tadı bir başkaymış meğer.
Tabii ki internet başında, ülkemde yaşanan siyasi ve sosyal alandaki gelişmeleri izlerken içim sızlamadı dersem yalan olur.
Ne hazindir ki, ileri demokratik yaşamda oldukça mesafe kat etmiş, insan hakları açısından hızla yol almış, ekonomik açıdan sorunsuz yaşamanın yollarını keşfetmeye çalışan eyalet yönetimleri, birçok açıdan yere göğe sığdırılmamasına rağmen, ABD’nin dibinde yaşayan Kanadalıların da birçok çözümlenmemiş sorunu var…
Var ama siyaset alanında yani, iktidar-muhalefet arasında çatışma noktasına gelebilecek kavgaları yok…
Siyasetteki üslupları yerlerde sürünmüyor…
Mesela iktidarı 22 yıldır bırakmayan ve bırakmaya da niyeti olmayan bir siyasi parti liderinin “aşağılamak” için kullandığı sanılan “Bay Kemal” ve “Özgür efendi” şeklindeki küçümseyici hitapları burada yok.
Koltuklara “yapışma” ise yok denecek kadar az.
Kamu kaynaklarını “hoyratça” kullanmak, akıllara seza.
Liyakat olmadan atama hak getire…
Eş-dost kayırma, “ne ola ki?”
Özetle bazı “yaşamsal” sorunları aşmışlar…
Eksikleri yok mu?
Tabii ki var…
Mesela “Telefonun tellerine kuşlar mı konar?” şarkısı Kanadalılar için hâlâ geçerli (!)
Türkiye, elektrik direkleri devrini çoktan kapadı ve sistemi yeraltına indirdi…
Oysa Kanadalıların telefon ve elektrik hatları hâlâ açıkta, yani ahşap direklerde teller sallanıyor…
Telefonun tellerine kuşlar da konuyor…
Gelin de acımayın (!)