M. Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesiyle yıkılan Rum tarafı, şimdi daha gerçekçi isteklerle masaya oturmak zorundadır.
İçimizdeki bazı hayalperestler AB’ye üyelik yolunda konfederasyondan vazgeçmemiz gerektiğini dillendiriyorlar. Derviş Eroğlu’nun vatansever duruşunu AB yolunda bir engelleme gibi göstermek istiyorlar.
“AB’ye üyelik” senaryosu sadece vermek üzerine kuruludur. Bu senaryoyu yazanlar; önümüzdeki 20 yıl içinde, ülkemiz için böyle bir gelişmenin söz konusu olamayacağını da sık sık ağızlarından kaçırıyorlar. Daha sonrası içinde AB’nin akıbetinin ne olacağı net gözükmüyor.
“Yes be annem” dedirterek Annan planını onaylatmak bize ne kazandırmıştır?
“Hayır” diyen Rum kesimi AB’ye girmiş, bizim seyirci pozisyonumuz devam etmiştir. Buna rağmen, “biz bir şeyler daha verelim” demenin mantığı var mıdır?
Adada İngiliz askeri dururken, Türk askerinin eve dönmesini Talat bile uygun bulmuştur.
Dahası var. Beşparmak dağlarındaki büyük bayrağın kaldırılması bile gündemdeydi.
Neyse ki; şehit kanlarıyla çizilen o bayrağı, Rum tarafından seyretmeye devam edecekler.
Çünkü milli irade; “yes be annem”ci kuzeydeki dostlarına “NO” demiştir.
Geçen sene Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki 19-Nisan seçimini Derviş Eroğlu’nun Ulusal Birlik Partisi kazanmıştı. Hemen ertesi gün Tayyip Erdoğan, Eroğlu’na “Biz orada Cumhurbaşkanı’nın (M. Ali Talat) elini zayıflatacak herhangi bir adımın, hiçbir zaman yanında olmayız” mesajını yollamıştı.
Bu mesajı Kıbrıs seçmeni iyi değerlendirmiş ve teslimiyetçi Talat’ın yetkisini elinden almıştır. Ne kadar doğru yaptığı da, Rum kesiminden gelen olumsuz yankılardan anlaşılmaktadır.
Derviş Eroğlu ne istiyor?
İki halklı, iki yönetimli konfederasyon.
M. Ali Talat ne istiyor?
Tek egemenlik, tek vatandaşlık.
Bu filmi daha önce seyretmedik mi?
Barış harekâtı, bu hakkın kötüye kullanılması sonucu gerçekleşmedi mi?
Filmi başa saralım, o kadar şehidin kemiklerini sızlatalım. Öyle mi?
Öyle olmadığını Kıbrıs halkı söylemiştir. Bundan çıkartılacak dersler olmalıdır.