Türkiye, gerek iç ve gerekse dış politikada izlediği yanlış yöntem ve strateji sonucu tam da çıkmaz sokağa girmiş durumda.
Tabii, çıkış yollarını arayan yok.
Aksine, her gün geriye gidiş sürüyor.
Tek çözüm Avrupa…
Tek çare Batılılaşma.
Ve önce hukuk…
Yani tek çözüm hukuk.
Gerisi palavra.
Neden bu noktaya geldik ve neden önce hukuk?
Hafızamızı tazelemek için çok değil, biraz geriye gitmek yeterli.
KONDA, 2010-19 yıllarında yaklaşık 267 bin kişiyle yüz yüze görüşerek vatandaşların yargıya bakışını araştırmıştı.
Çok inandırıcı ve değerli bir araştırma bu.
Sonuçları da çok düşündürücü…
Çünkü…
“10 kişiden 6’sı, yargı sisteminin siyasallaştığını, doğru çalışmadığını düşünüyordu.
10 kişiden yaklaşık 5’i, mahkemeye işi düşerse yargıdan adil bir karar çıkmamasından endişe duyuyordu.
2 kişiden biri, ‘adamına göre (adalet)ten şikâyetçiydi.
Toplumun yarısı, mahkemelerde çıkar karşılığı iş yapıldığına inanıyordu. Aksi görüştekilerin oranı sadece yüzde 26’ydı.
Yolu mahkemeden geçen her 10 kişiden 3’ünün, hukuk sistemine güveni azalıyordu.
Toplumun yüzde 20’si, kanunlar ve mahkemelerin kendisini korumayacağı fikrindeydi.
10 kişiden 2’si, suç işlememiş olsa dahi kanun karşısında korunmayacağı kanaatine kapılmıştı.
Neredeyse 2 kişiden biri yargıyı, “güçlü olanın sözünün geçtiği yer” diye tarif ediyordu.
Mahkemelerin “adaletin dağıtıldığı yer” olduğunu söyleyenlerin sayısı giderek azalıyordu.”
Böyle bir tablo ve böylesine somut gerçekler karşısında “Önce hukuk, gerisi palavra” demek neden yanlış olsun.
Ekonomik kalkınma ve refahı, sosyal adaleti, insan haklarını sağlama ve korumanın yolu önce hukuk ve adalet reformundan geçiyor.
“Saray hukuku” dönemi asırlar öncesine ait.
Birileri bunu Saray’ın bugünkü sahibine anlatmalı.