Erdoğan’ın imzasıyla aralarında Hilal Kaplan’ın da olduğu TRT yönetimine atanan isimler büyük tepki gördü. DİSK Basın İş yöneticisi Osman Köse, atamaların bütünü değerlendirildiğinde Anayasa ve TRT Kanunu’ndaki özerklik düzenlemelerine aykırı olduğunu ifade etti. Osman Köse, “TRT hiçbir zaman AKP döneminde olduğu kadar propaganda aracı olmadı. Yeni atamalarla dozajı artırdılar” dedi.
Sözcü’den Yusuf Demir, DİSK Basın İş yöneticisi Osman Köse’yle TRT atamalarını konuştu.
Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında TRT’nin üst yönetimine yapılan atamalar duyuruldu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yapılan atamayla yeni Genel Müdür Mehmet Zahid Sobacı, yeni Yönetim Kurulu Başkanı ise Ahmet Albayrak oldu.
Cumhurbaşkanı Kararı’yla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin‘in oğlu Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin ile Sabah yazarı Hilal Kaplan TRT yönetim kurulu üyesi oldu.
Atama kararları duyulur duyulmaz çeşitli kesimlerden ağır eleştiriler yükseldi. Erdoğan’ın tek imzasıyla, Türkiye’nin en önemli kurumlarından birinin yönetimine atanan isimler çok tartışıldı.
DİSK Basın İş Denetim Kurulu Üyesi Osman Köse, yeni atamaları sürecin başından bu yana TRT’de neler yaşandığını anlattı.
2018 yılında 703 sayılı KHK ile TRT yönetim kurulu üyelerinin ve genel müdürünün atanmasının tamamen Cumhurbaşkanı’na bağlandığını hatırlatan Köse, “Cumhurbaşkanı diğer kamu kuruluşlarındaki yöneticileri nasıl atıyorsa TRT Genel Müdürü’nü de aynı şekilde atayabilir hale geldi. Ancak atamaların kanuni olması doğru olduğu anlamına gelmiyor. Atamaların bütünü değerlendirildiğine Anayasa ve TRT kanununa aykırı” dedi.
“DOZAJI ARTIRDILAR”
Uzun yıllar TRT’de görev yapan DİSK Basın İş yöneticisi Osman Köse özetle şunları söyledi:
“TRT hiçbir dönem tam anlamıyla kamu hizmeti yayıncılığı yapmadı, ama hiçbir zaman da AKP dönemi kadar bir siyasi partinin propaganda aracı olmadı.
1968’den 1971’e kısa süre hariç hiçbir dönem özerk de olmadı. Zaman zaman devlet yayıncılığı, zaman zaman hükümet propagandası yaptı.
Her şeye rağmen, TRT emekçileri kamu hizmeti yayıncılığına örnek gösterilecek programlara imza attı.
Zaman zaman talimatla, programlar, haberler yapıldı ama hiçbir zaman bu kadar dezenformasyon, kara propaganda tek sesli, tek renkli yayıncılık yapılmadı.
Anayasa’da ve kendi yasasında özerk ve tarafsız olarak tanımlanan TRT’nin kâğıt üzerindeki özerkliği ve tarafsızlığı 2008 yılında başlayan yasa değişiklikleri ve bu değişikliklerin Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanması ile bugüne gelindi.
Daha sonra yapılan yasa değişiklikleri ve son olarak 703 sayılı KHK ile TRT artık yasal olarak da iktidarın propaganda aracı yapıldı.
TRT bugüne kolay gelmedi, birdenbire de gelmedi. Cehenneme giden yola taşlar sabırla birer birer dizildi.
Taşlar dizilirken elbette AKP yalnız değildi, herkes bir şekilde katkı sundu bu sürece.
TRT emekçilerinin bir bölümü 2001 yılından itibaren örgütlü bir şekilde Özerklik ve “Kamu Hizmeti Yayıncılığı”na dikkat çekmek için sesini yükseltti, bedel ödedi ama maalesef yeterli olmadı.”
“NE ANAYASA’YA NE TRT YASASINA UYGUN”
“Bir yandan SETA Vakfı, bir yandan İletişim Başkanlığı, AKP’nin Yönetim Kurulu Üyesi, AKP’de görevli olan bir kişi, bir bakanın oğlu şu anda TRT’de yönetim kurulu üyeliğine atandı.
Bütün bunları birlikte değerlendirdiğinizde, bu işin ne Anayasa’da, TRT yasasında yazdığı gibi özerk ve tarafsız bir kurumla, ne de kamu hizmeti yayıncılığıyla alakası var.
TRT zaten uzun zamandır kamu hizmeti yayıncılığını terk etmişti zaten. Dolayısıyla şimdi herhalde bir seçim sürecine girildi ki bu işi daha çok kontrol altına almak bu işin dozajını artırmak için böyle bir atama yapmayı tercih ettiler diye düşünüyoruz.”
“ATAMA HUKUKİDİR DİYEMEYİZ”
“Atamanın yasalara uygun olması doğru olduğu anlamına gelmez. Yani hukuki diyemeyiz. Çünkü, bu atamaların tamamı Anayasa’daki özerklik maddesine ve TRT yasasındaki özerklik düzenlemesine zaten aykırı…
Ama kamu hizmeti yayıncısı olarak kurulan bir kurumun bu hale getirilmesi yöneticilerinin bu kişilerden oluşturulması, yayın içeriklerinin tamamen tek taraflı, tek sesli, tek renkli olması zaten kabul edilemez bir şey.
Çünkü TRT’nin bütçesi bu ülkede yaşayan herkesin katkısıyla oluşuyor. Buna rağmen TRT tamamıyla AKP propagandası yapıyor. Muhalefet zaten TRT’de yer almıyor. Muhalefetle ilgili haberlere yer verilmiyor. Ama onun dışında eleştiriler sesler de TRT’de kendine yer bulamıyor, ne radyoda, ne televizyonda…
Bu süreçte herhalde tamamıyla bir A Haber gibi yandaş medya gibi, zaten pek de farkı yoktu, daha baskın bir içerikle seçime doğru yayın yapmayı planlıyorlar anladığımız kadarıyla…”
“EMİL GALİP SANDALCI’DAN HİLAL KAPLAN’A”
“Bu ülkenin yüz akı olan çok sayıda sanatçı, yazar, gazeteci TRT’de önemli kadrolarda bulundu.
TRT yönetim kadroları hiçbir dönemde bu kadar liyakatsiz kişilerle doldurulmamıştı.
Sadece bir örnek bile dünü, bugünü anlamaya yeter.
Emil Galip Sandalcı, 12 Mart 1971 Muhtırası ile tutuklanana kadar TRT emekçileri adına TRT yönetim kurulu üyesiydi.
Ayını dönemde Emil Galip Sandalcı ile birlikte, Muammer Sun, Sunihi Cav ve Prof. Uğur Alacakaptan da yönetim kurulu üyesiydi.
Kimler geldi kimler geçti. Sanatçılardan, edebiyatçılardan, gazetecilerden. Bir de bugün gelinen noktaya bakın. Salih Tuna’nın, Ersoy Dede’nin, Hilal Kaplan’ın isminin geçtiği bir TRT…
1.İnönü ve 2. İnönü Savaşı’nın adının İsmet İnönü’den aldığını sanan bir Hilal Kaplan TRT yönetim kurulu üyesi olarak atandı.”
“BU TRT BİZİM TRT’MİZ DEĞİL”
“Bu TRT bizim TRT’miz değil. Bunun değişmesi için herkese görev düşüyor. TRT’nin bütçesine bu ülkenin hepsi katkı sunuyorsa, TRT herkese hizmet etmek, herkese yayın yapmak asli görevine dönmek zorundadır. Bunun için de toplumun tüm kesimlerine, sadece muhalefet partilerinden değil, görev düşüyor.
Biz 2000 yılından itibaren tarafsızlık için çok mücadele verdik.
Eski TRT çalışanlarını emeklilik ve başka birçok nedenle kurumdan uzaklaştırdılar. Çok az eski çalışan kaldı. Bu konuda hassasiyeti olanların sayısı daha da az.
TRT’de örgütlü olan Haber Sen hala mücadelesini sürdürüyor, sesini yükseltiyor. 2000’li yıllardan bu yana ciddi bedeller ödeyen yöneticilerimiz oldu. TRT yönetiminden baskılar görüldü, açılmadık dava kalmadı, sürgünler yapıldı. Ama insanlar yine inatla inançla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.”