Saim Tokaçoğlu / Bizhaberiz – Türkiye’de yaşayıp da hastanelerde yaşanan sağlık skandallarını kanıksamamak mümkün değildir. Eskiden parası olanlar devlet hastanelerinde sürünmemek, sefil olmamak için özel sağlık kurumlarını tercih ederlerdi. Çünkü oralarda hasta değil, müşteri olarak görülürlerdi. Tabii müşteri de velinimet olduğundan el üstünde tutulurlardı. SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur tek çatı altında toplanıp özel hastanelerle anlaşmalar yapılmaya başlanmasıyla özel hastaneler de devlet hastanelerine benzedi. Hasta zaten artık müşteriydi. Hangi hastaneye giderse gitsin, “kurumun şu kadarını karşılıyor, bu kadarını kendin karşılayacaksın” deniliyor ve dünyanın parasını cebinden ödemek zorunda kalıyor. Bu örnek, devlet hastanelerinde kanıksadığımız görüntünün özel bir hastanede tezahüründen ibaret.
Yer, Ankara’nın sağlık sektöründe markalaşmış en meşhur hastanelerinden Bayındır Hastanesi’nin göz polikliniği. Yunus Şirin, lazerle katarakt ameliyatı için randevusunu almış aylar öncesinden. Randevu günü geldiğinde, söylenilen saatte hazırdır göz polikliniğinde.
Bekleme salonunda beklemesi gerekmektedir. Dakikalar geçer, aynı gün ameliyat olacak hastalar odalara alınır, yataklara yatırılır, damar yolları açılır ve ameliyat hazırlıkları başlar. Ancak Yunus Şirin hâlâ beklemektedir bir odaya alınacağı umuduyla. Bir türlü sıra gelmez.
Derken bir hemşire gelir yanına, bekleme salonunda, hasta yakınlarının oturduğu yerde damar yolunu açar, ameliyat edilecek gözüne de damlasını damlatır gider. Kimse bir şey anlamamıştır. Dakikalar geçtikçe Yunus Bey haklı olarak gerilmeye başlar. Ameliyat sırası bekleyen her insan gibi zaten gergindir, bu durum sinirlerini iyice bozmuştur. Eşi kendisini sakinleştirmeye çalışır ama başaramaz. Sonunda durum anlaşılır; Yunus Şirin’e yatak kalmamıştır. Ayaklarını uzatması için bir koltuk daha getirilir ama Yunus Bey’in tahammülü kalmamıştır. Poliklinik çalışanları da bu durumdan hoşnut değillerdir, açıkça ifade ederler ama ellerinden bir şey gelmemektedir. Hasta sayısı yatak sayısından fazladır. Yunus Şirin polikliniğin sekreterine, hemşirelerine, görevli olarak gördüğü herkese artık bağırmaktadır. “Benden özür dilemeyin, bu bir şeyi halletmiyor. Yatak bulun bana!” diye feryat etmektedir. Göz damlasının damlatılıp “gözünüzü kapalı tutun, sakın açmayın” komutunun üzerinden yaklaşık 3,5 saat geçmiştir.
Kat personeli yöneticileri aramak zorunda kalırlar. Üst düzey yöneticiler gelir, müşteriyi, pardon hastayı yatıştırabilmek için ellerinden geleni yaparlar. Sonunda bir oda boşalır, Yunus Şirin bu odaya alınır ve sinirleri biraz olsun yatışır.