Bir göğüs hastalıkları uzmanı, solunum testi yapmak için şöyle bir öneride bulundu: doğum günü pastanızın üzerindeki 30 mumu bir nefeste söndürebiliyorsanız, akciğerlerinizde bir sorun yok demektir. Ciğerlerini havayla doldurup bir nefeste söndürebilir mi insan gençliğini?
Pastanın üzerindeki mumlar çoğaldıkça hele de 30’u aşmaya yeltendikçe başlar o “eyvah yaşlanıyoruz” sendromu. Yaş, sadece bir sayıdır oysa ki, zamanı sonradan bölmüştür insanoğlu. Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesine gün değil de, yıl deseydik kaç olurdu bir partinin gençlik kollarına katılma üst sınırı? Ya o parti yörüngesinden çıkmışsa ve artık başka bir merkez ve uydu sistemi belirlenmişse, o dönüşler de takvimimizde bir etkinlik kaydı olabilecek mi?
Hafta sonu Cumhuriyetin başkenti olmaktan çıkıp, son 20 senedir belediye başkanının oyun parkına dönüştürülen başkentin, Yenimahalle Belediyesi’nin çok amaçlı salonunda yapıldı Cumhuriyet Halk Partisinin Gençlik Kolları Olağan Kurultayı. Umut devşirilebilirdi bu kurultaydan, pastasının üstünde henüz 30 mum olmayanların nefesi partiyi göklere uçurabilirdi. Bu duygularla girdi salona abiler, ablalar. İlahi çocuk, ben senin ablan yaşında mıyım?
Salonda bir genel başkanlık yarışının yüksek desibelli taraftar sesleri kulakları sağır ediyordu. Ülke faşizmin göbeğindeyken cılız sesler dışında siyasi slogan yoktu. Önceki genel başkanın şampanya patlatma mevzusu nedeniyle “şampanyacı başkan istemiyoruz!” sloganı hakimdi salonda. O son şampanyayı patlatmayacaktın başkan. Yine kadın aday yoktu, genç kadınlar üzerlerinde adayların resimleri bulunan tişörtlerle yine “vitrin” deydiler. Oysa biz ekmek istiyoruz, gül de.
Partinin akciğerleri olan gençlik kolları nefes alamıyor. Gençlik, partili büyüklerinin izin verdiği kadar nefes alıyor. “Nefes alsın yeter!” diyor büyükleri. Nefesimizi kesecek gençlik örgütü olmadığından hayallerimizin üzerine duble yol yapıyorlar el birliğiyle. Partinin öz evlatları yerine devşirmeler oturuyor o meşhur ana kademede. 30 yaş üstü değil bu kurultaydaki delegeler, ama 70 yaşındaki abileri gibi davranmayı öğrenmişler. Gençlik otel lobilerinde delege avını siyaset sanmayı kimden öğrendi? Gençlik dediğin hep olmayacak şeyler kurar, gülünç, acemi, çocuksu. Gençlik bu kadar rasyonel düşünmeyi hangi abilerinden öğrendi? Gençlik kollarında gençlik kotası istiyoruz. Gerçek gençlik söz sahibi olsun yönetimde. Aksi halde, yöneticinin ego sınırları içinde parti bir bütündür, parçalanamaz.
Pastanın üzerindeki 30 mumu söndürmekle derdi yok kimselerin, pasta paylaşılamıyor bir türlü. Böyle giderse, tık nefes bir muhalefetin yedeğinde kalmaya devam edecek gençlik. O arada Soma’daki madenci yaşıtı bir nefese hasret ölecek yerin yedi kat dibinde çağımızın altın kalbini ararken. Çağın en karmaşık yerinde duranlar, birilerinin kendilerini yazmasını bekleyecekler. Yurdun her yanı lansman fiyatına satılırken parsel parsel, “he desek koparacak dizginlerini, yedi veren gül kardeşi bir arzu” arıyoruz, ama bulamıyoruz. Gençlik celebrity olmak için çalışmayı siyaset sanmayı kimden öğrendi?
Gençliğini vereceksin bu partiye, parti genç ve güzel kalsın diye, sonra 30’unu aştığında “sen artık genç değilsin” diyecekler, gençlik kotasından faydalanamayacaksın, zaten anahtar listelerde olmadığın müddetçe o meşhur kotaların hiçbirinden faydalanamayacaksın. 30 yaşına kadar çocuk, 30 yaşından sonra orta yaşlı olacaksın, 55 yaşında işlerine gelen bir atılım yaparsan “genç siyasetçi” diyecekler ama sana da. Bu abiler, Ece Ayhan’ın şiirindeki abiler!
Senin hayallerinin üzerine inşa edilen, ODTÜ’nün ormanlarına kıyan o duble yol var ya hani yoldaşım, senin geleneğinin, geçmişinin üzerine de inşa edildi ve o yol genel merkezin önünden geçiyor. O nedenle sen bugün o yoldan geçerek küçücük çok amaçlı salonlarda kurultay yapıyorsun. Bir toplu düğün töreni organize edemediğin için, sen ben bizim oğlanla yürüttüğün için siyasetini, yani o abilerine ablalarına, o her kürsüye çıkanın yerden yere vurduğu ana kademedeki büyüklerine özenerek siyaset yaptığın için bugün sadece bir nikah töreni kalabalığı izliyor seni. Oysa herkesin düğünü olsaydı bu, stadyumlara sığamayabilirdin. Siyaseti büyüklerin gibi otel lobilerinde yapmasaydın, her bir genç arkadaşını örgütleyebilmek için her gün yeni bir aşkla ve coşkuyla başlasaydın her güne, bir gece vakti, seçim sonuçları açıklandıktan sonra genel merkez önünde kendi oyu artmamışken rakip parti barajı geçti diye halay çekerken değil, gençlik eliyle gerçek bir halk iktidarı kurulduğunda patlatırdık o şampanyaları.
Taraftar sesiyle slogan atmayı seviyorsun ya yoldaşım, artık deplasmandasın ve bu maçı alacaksın başka yolu yok. Abdocan kardeşin ve Ersin yoldaşınla söndür bir nefeste o 30 mumu. O cin, o şişeden çıksın artık, şampanya şişesinden de çıksa kabulümüzdür.