Bir para biriminin satınalma gücü, o para biriminin alabileceği mal ve hizmetlerin sayısını temsil eder. Daha kolay anlaşılacak şekilde; market sepetinin değişik zaman aralıklarında kaç birim para ile (bizde TL) dolacağının ifadesidir. Sepet tutarları arasındaki fark zaman içinde arttıkça, satınalma gücünün zayıfladığına işaret eder.
Geçtiğimiz haftalarda Kanada’daki bir örnek çalışma üzerinde, 1 yıl ara ile değişmeyen alışveriş tutarından bahsetmiştim. Yani fiyatlar fazla değişmediği için Kanada dolarının alabileceği mal ve hizmetlerin sayısı da 1 yıl boyunca değişmemişti.
Bu yazımda ise ABD’den bir örnek üzerinde, 2 yıl boyunca değişmeyen alışveriş tutarını inceleyeceğiz.
Sayın Zaman’a bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyorum.
Satınalma gücünden bahsetmek için tek bir maldan ziyade birçok maldan oluşan bir sepet ele alınır. Ve bu sepet bir fiyat endeksi oluşturularak değerlendirilir. Biz de aynen bunu yaparak aşağıdaki listeyi oluşturduk. Alışverişlerin yapıldığı Costco, sadece ABD’de değil, küresel anlamda da rakibi olan Walmart’ın arkasından ciro büyüklüğü bakımından dünyanın 2 numarasıdır. Costco, bizdeki büyük satış alanına sahip perakendecilerin bir benzeri ve karmasıdır. Yani Migros, Koçtaş, Teknosa ve Boyner’in aynı mağaza içinde yer aldığını düşünebiliriz.
Benzemeyen tarafı, 2 yıl boyunca değişmeyen alışveriş tutarlarıdır.
Şimdi 25 ürünlük liste üzerinden; değişmeyen fiyat etiketlerini, düşen fiyatları, artan fiyatları ve alışveriş fişlerindeki sonuçları görelim.
- 2019 yılı alışveriş tutarı 299,76 dolar, 2021 yılı tutarı 303,29 dolar çıkmıştır.
- 2 sene arayla yapılan 2 alışverişin tutarı sadece yüzde 1,2 artmıştır. Bu küçük artış bile tek ürün (tuvalet kâğıdı) sebebiyle gerçekleşmiştir.
- Listeden sadece tuvalet kağıdını çıkartırsak, 2019 tutarı 281,77 dolara, 2021 tutarı 280,30 dolara düşmektedir. Bu durumda 2021 tutarı 2 sene sonra yüzde 0,5 oranında düşmüş olmaktadır.
- 25 üründen 11’inin 2 yıl boyunca fiyatı değişmemiştir.
- 25 üründen 8’inin 2 yıl sonra fiyatı düşmüştür.
- 25 üründen sadece 6’sının 2 yıl sonra fiyatı artmıştır.
- Daha ilginç olan ABD alışverişindeki son fiyatlar içinde, dolar bazında bile bizden ucuza satılan 9 adet ürün vardır. Bunlar; Levis kot pantolon, muz, ananas, dana kıyma, kızarmış tam piliç, karides, Pepsi Cola kutu, organik yumurta ve su dur.
- ABD’de kullanılan ’libre’ yarım kilogramlık ölçü birimidir. Listede kilograma çevrilmiş miktarlara yer verilmiştir.
Şimdi kendi gerçeğimize dönebiliriz.
Paranın satınalma gücünü düşüren şey yüksek enflasyondur. Dolayısıyla enflasyon; paranın, mal ve hizmetler karşısındaki değerinin zaman içinde düşmesi anlamına gelir. Örneğin Ocak 2020 / Ocak 2021 tarihlerinde Türkiye’de yapılan 2 alışveriş tutarı arasındaki artış oranı yüzde 21’dir.
Batı ülkelerindeki fiyat istikrarı; paranın ortalama mal ve hizmetler karşısındaki değerinin korunması demektir. Demek ki bizi onlardan ayıran ve her alanda istikrarsızlığa sebep olan unsur enflasyondur. Gelir dağılımının bozulmasına ve geniş kitlelerin geçim sıkıntısına yol açan önemli bir gerçeğimizdir.
Enflasyon ortamı aynı zamanda belirsizliğin de yaratıcısıdır. Böyle bir ortamda hem bireyler hem de işletmeler tüketim, tasarruf ve yatırım konularında karar alamazlar ve plan yapamazlar. Enflasyon hızını kesmeden faizler düşemez, kredi piyasası sağlıklı işleyemez. Yani bireylerin uğradığı kaybın bir benzeri de işletmeler için geçerlidir. Enflasyonun aşındırdığı işletme sermayelerinin giderek yetersiz kalması yabancı kaynak arayışını, bu da maliyet artışlarının sebebini oluşturmaktadır. Son senelerde finansal giderlerdeki yüksek artış oranları brüt kâr marjlarını yükseltmiş ve buna rağmen net kâr marjları yetersiz kalmıştır. Bu durumu halka açık şirketlerin finansal raporlarından izlemek mümkündür.
Böylece işletmeler bir taraftan enflasyonun mağduru olurlarken, diğer taraftan da sebebi olmuşlardır. Yani tavuk- yumurta meselesi…
Dolayısıyla konunun hassas olan tarafı; enflasyonun sadece orta ve alt gelir grubundan bir bölüm tüketiciyi değil, bu şekliyle ülkenin tamamını ilgilendirdiğidir.
Fiyat istikrarını sağlayan ülkeler ise; ekonomik istikrarı gerçekleştirdikleri gibi yaşam kalitesini yükselterek insanların geleceklerine duydukları güveni sürekli artırmışlardır.
Bilmem iki ülke arasındaki kişi başına düşen GSYİH karşılaştırmasına gerek kaldı mı?
Yine de satınalma gücündeki büyük farkın daha net görülmesine yardımcı olmak bakımından, ABD (62.606 $) ile Türkiye’nin (9.346 $) arasında gelirde de 6,5 kat fark bulunduğunu bilmek gerekir.
İşte bunun için fiyatlar kıyaslanırken, gelir de harcama da birim olarak ele alınıyor. Ancak her 2 ülkede çalışanların kaç birim gelir ile aynı alışverişi kaç defa yapabildiklerine bakıldığında da 6-7 kat farka rastlanıyorsa, bunu yaratan sebeplere de odaklanmak şart oluyor.
Sonra da görülüyor ki; dolar bazında altıda bir gelirin sahibi olan ülke vatandaşı, bazı ürünlere dolar bazında bile daha fazla ödemek zorunda kalabiliyor.