İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TRT Kürdi televizyonun konuşurken Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı belediyelere kayyum atanmasına ilişkin açıklamalar yapmış.
Bakan Soylu, “Kayyum kararlarının başta soğuk karşılanmasına karşın pozitif bir algıya dönüştüğünü” iddia edip, “İnsanlar gerçek manada kayyumun atanmasından hoşnutlar. Niye? Önceki belediyeler hizmet yapmıyordu ancak kayyum vasıtasıyla yıllardır ihmal edilen birçok hizmet geldi” demiş.
İktidarı destekleyen tüm kanallarda kendini gösteren, sonunda Kürdi TV’de ahkam kesen İçişleri Bakanı Soylu için yazdığım son yazılardan birinde “Artık balığa çıkma zamanı gelmedi mi?” diye sormuştum.
Çıkmadı.
Tam aksine görevden affını isteyen bakana, Saray’ın mutlak gücü “ııı ıhhh” dedi ve istifasını bile kabul etmedi.
O gün bugündür sayın Soylu iş başında ve “PKK teröristleri avı”nı sürdürüyor.
Geçmiş tarihlerin birinde yurt içindeki PKK’lı terörist sayısını 500’lerin altına indirdiğini açıklayan Soylu’nun aksine, Milli Savunma Bakanı Akar’ın hemen her gün sınırdaki çatışmalarda öldürülen PKK’lı sayısını toplasanız iki üç katını geçer.
Neyse burada bir hesap hatası var…
Üstünde fazla durmayalım.
Sonunda Kürt kanalında kendisini gösteren Soylu, “Kayyum vasıtasıyla yıllardır ihmal edilen birçok hizmet geldi” demiş.
Soylu’ya bakarsanız, nerdeyse belediye başkanlığı seçimi değil adeta “Kayyum seçimi” yapılsa daha yerinde…
Halk tarafından seçilen değil, bakanlık tarafından “tayin” edilen kişi, yani kayyum tarafından yapılan hizmetler gerçek başkan”dan daha iyi imiş.
Yani böyle bir görüşü ilkokul son sınıf öğrencisine sorsanız insana güler.
Güler ama gelin de bunu sayın Soylu’ya anlatın.
Baksanıza 16 milyonluk İstanbul’un yönetiminden rahatsız olduğu anlaşılan sayın Soylu, bu kentin de “kayyum” ile yönetilmesinin yolunu açmaya çalışıyor.
Seçilmişler umurunda değil.
Keza demokrasi…
Ne denir ki?
Saray’ın mutlak hâkimi “kayyum”luğa karşı değil.
Emrindeki bakan neden karşı olsun?
Yanlışlara “saplantılı kalmak” hiçbir şekilde izah edilemez.
Saplantılardan kurtulmak ise oldukça zor, ya da imkânsız.
Ne demiş eski filozoflardan biri:
“Turşuyu, salatalığa çevirmek kadar zor.”
İşimiz de çok zor…
Zor ama süre azaldı…
Teselli olacak nedenimiz var.