Dil ile düşünce arasında ayrılmaz bir bağ vardır. Sözcükler düşüncenin ürünüdür. Düşünce olmasaydı söz de olmazdı…
Melih Pekdemir’in geçen haftaki yazısında kullandığı bir yerel sözcük, bizim köşenin okurlarının da ilgisini çekmiş. “Benirleyerek Helalleşme” başlıklı yazıyı okuyan kimi okurlar, “benirlemek” sözcüğü ile ilgili art arda sorular yöneltmeye başladılar. Kimi okurlar da bu sözcüğün kendi bölgelerindeki kullanımına ilişkin bilgiler paylaştılar.
“Helalleşmeyi biliyoruz da benirlemek ne demek? Belki sizler bilebilirsiniz ama bu kelimeyi ben yeni duydum ve son gelişmelerde anlamını yaşayarak da öğrenmiş oldum” diyen Melih Pekdemir, sözcüğün anlamını şöyle açıklıyordu: “Halk ağzında, şaşkınlıkla karışık korku duymak, irkilmek, ürkmek, uykudan sıçrayarak uyanmak, afallamak, şaşırmak…”
* * *
Köşemizin sürekli okurlarından Nedim Bayram, yazıyı okuduktan sonra şu iletiyi gönderdi:
“Merhaba Attila Hocam. Melih Pekdemir‘in bugünkü yazısında ‘benirlemek’ sözcüğü yer alıyor. Bizim oralarda (Görele) ‘berinlemek’ olarak kullanılan ve aynı anlama gelen bir sözcük var. Sizce doğru yazım biçimi bizim oralarda kullanıldığı gibi ‘berinlemek’ mi yoksa Melih Pekdemir‘in yazısındaki gibi ‘benirlemek’ mi?”
Benim baktığım sözlüklerde bunların hiçbiri yer almıyordu. Ama “termebilgigazetesi.com” sitesinde yazan Zeki Ordu’nunbir yazısında “berinlemek” sözcüğüyle karşılaştım. Yazar şöyle diyordu:
“Berinlemek, TDK dahil hiçbir sözlükte olmayan bir kelime. Her ne kadar bir yerlerde yazılı olmasa da halkın ağzında kullanılan bazı kelimeler vardır ki buna kısaca ‘ağız’ derler.”
Zeki Bey, sözcüğün anlamını da şöyle açıklıyordu:
“Daha çok buluğ çağına ulaşmamış çocukların uykudan ağlayarak aniden uyanmasına denir. Sebebini bilmediğimiz bu uyanma ve ağlamaya ‘berinlemek’, ağlayarak uyanan kişiye de ‘berinledi’ denir.”
* * *
Yine Göreleli bir yazar olan Özcan Temel de sözcüğün üç ayrı yazım biçimi olduğunu anımsatarak şu bilgileri paylaştı:
“Melih Pekdemir’in ‘benirlemek’ diye yazdığı sözcüğün bir başka söylenişi ‘benildemek’tir. Sözcük bizim yöremizde ‘berinnemek’ ya da ‘berinlemek’ olarak kullanılır. Anlamı aynı olan bu sözcüklerdeki söyleyiş çeşitliliğinin ağız farkından kaynaklandığını düşünüyorum. Şöyle ki Trabzon, Rize ve Artvin’de ‘horon’ sözcüğü kullanılırken Giresun ve Gümüşhane’de buna ‘horan’ diyorlar. Kuşkusuz bu, yöresel dilin bir yansımasıdır. Bu üç sözcük de ‘irkilerek uykudan uyanmak’ anlamındadır. Bazen derin uykuda iken gördüğümüz rüyanın etkisiyle sıçrayarak uyandığımız olur. Sabah kalktığımızda dudağımızda uçuk (patlak) oluştuğunu görürüz. ‘Berinneme’nin bir yansıması da budur. Bazen uykuda iken kolumuzun yana düşmesi ile de berinneriz. Sözcük, eski Türkçe döneminde ‘korkmak, irkilmek, ürkmek, korkudan titremek’ anlamlarında kullanılmış. Divan-ı Lügat-it Türk’te korku ile uykusundan sıçramak olarak tanımlanmış ve şu örnek verilmiş: ‘Er belinledi!’ Tarama Sözlüğü’nde de korku ile birden sıçramak, irkilmek olarak yer almış. Kaygusuz Abdal (14. yy.) da bir şiirinde belinlemek sözcüğüne yer verir:
Bu cihana neye geldün nice libas geye geldün / Âdemsin anla halüni belinleme hayalünden”.
“Benirlemek” ve “benildemek”in yer almadığı TDK ve Dil Derneği sözlüklerinde “belinlemek” sözcüğü şöyle açıklanmış:
“Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek.”
Genellikle Karadeniz bölgesinde kullanıldığı anlaşılan bu eşanlamlı sözcüğü Kudret Emiroğlu’nun Trabzon-Maçka Etimoloji Sözlüğü’nde aradımsa da bulamadım. Demek ki bizim oralarda kullanılmıyor. Ben de bir Trabzonlu olarak daha önce duymamıştım bu sözcüğü.
* * *
Melih Pekdemir arkadaşımız, yerel bir deyişin çağrışımlarından yola çıkarak, her zamanki mizahi üslubuyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme”sine bağlamış sözü.
Kimi okurlar soruyor: “Hocam, acaba Kılıçdaroğlu‘nun dili mi sürçtü? ‘Hesaplaşma’ diyecekti de yanlışlıkla ‘helalleşme’ mi dedi?”
Hayır, dil sürçmesi falan değil, bilinçli bir söylem bu! Belli ki dindar ve muhafazakâr kesime şirin görünmeye çalışıyor!
Türkçemizde kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi, düşmanlaştırmayı dışlayan “buluşma”, “yüzleşme”, “barışma”, “uzlaşma”, “ödeşme”, “kucaklaşma” gibi anlamlı sözcükler varken Kılıçdaroğlu’nun dinsel bir kavram olan “helalleşme”yi seçmesinin hesapsız ve amaçsız olduğunu kim söyleyebilir?
Üstelik onun bu söylemi yeni de sayılmaz. Yıllardır “yurttaş hakkı” yerine “kul hakkı” demesi de aynı anlayışın sonucudur.
Söylem, dili kullanım biçimidir ve ideolojiktir.
Kılıçdaroğlu bir süredir hep “ben” diye konuşuyor. Cumhurbaşkanı adaylığına ısındıkça karşıtının dilini kullanmaya başladı. “Helalleşme” çağrısı da bu yeni yolculuğun parçası olmalı.
Unutulmasın ki dil, ideolojinin taşıyıcısıdır. Kullandığımız sözcükler de düşüncemizin yansıması, dünya görüşümüzün dışavurumudur.