Türkiye yaz olimpiyatlarına 18 branşta 108 sporcuyla katıldı. Organizasyonda 49’u kadın, 59’u erkek sporcuyla temsil edildi. Kadın boks ve yelken kadın 470 sınıfı ilk defa katılımın sağlandığı branşlardı. İlk defa organizasyonda yer alan karate de öyle…
Bizim için bu olimpiyatın en önemli özelliği fazlaca ilklerin yaşanmasıydı.
- Cimnastikte ilk defa çoklu final (7) gördük.
- Cimnastikte ilk madalyayı kazandık.
- Kadın güreşinde ilk madalyayı kazandık.
- Kadın boksunda ilk madalyaları aldık.
- Karatede ilk madalyaları topladık.
- Okçulukta ilk altın madalyayı kazandık.
- Kadın voleybolda ilk çeyrek finali yaşadık.
- Sırıkla atlamada ilk finali gördük.
- Cirit atmada ilk finali gördük.
- Üç adım atlamada 73 yıl aradan sonra final gördük.
- Yelken finn sınıfında ilk finali gördük.
Buradan çıkan birinci önemli sonuç; artık belli branşlara yoğunlaşma yerine bütün branşlara aynı derecede odaklanmanın başlamış olmasıdır. Federasyonlar arasında tatlı bir rekabetin gerçekleştiğini görmek memnuniyet vericidir.
İkinci önemli sonuç, kız çocuklarımızın yetenekleri sayesinde birçok branşta fark yaratmaya başlamış olmalarıdır.
Olaya uzun vadeli bakarsak; 205 ülkenin katıldığı bir organizasyonda onlarca sporcumuzun ilk 10 dereceyi paylaşmaları gelecek için ümit vericidir.
En önemli eksiğimiz ise; yayıncı kuruluşun her zaman olduğu gibi dereyi görmeden paçaları sıvaması ve abartılı anlatımlarıyla sporcuları baskı altında tutmasıdır. Sporseverleri bilgilendirmek yerine amigo rolüne soyunmalarıdır.
Cimnastikte final başarısını hemen madalyaya tahvil edip, “7 de 7 yapacağız” gibi sporun mantığına ters bir yönlendirmeye kalktılar. Oysa 7 değil 1 madalyaya bile milletçe nasıl sevindiğimiz ortadadır.
Voleybolda ilk maçta önceki olimpiyatın şampiyonu Çin’i yenince; “bu iş bitti” tarzında anlatımlarda bulundular. Daha sonra Çin’i yenmeyen kalmadı ve bu takım gruptan çıkamadı. Biz de denizi geçip derede boğulmuş olduk!
Her zaman kolay yendiğimiz Güney Kore’ye çeyrek finalde elendik. “Maç sahada oynanır” gerçeğini bu arkadaşlara birilerinin anlatması gerekirdi.
Euro 2020 futbol naklen yayınlarında da; 24 takımlı organizasyonda 24. olan takımımızı televizyondan seyretmeyip radyodan dinleyenler şampiyonluğa yürüdüğümüzü zannedebilirlerdi. Zira top bizim kalenin önündeyken, sanki rakip kalede oynanıyormuş gibi ses tonu ve anlatım tarzı ile yanıltma vardı. Yayıncılık, sadece görsel olarak aktarmak değil gerçekçi yorumlarla da desteklemektir. Gelişmeyi bu kamu kurumundan beklemek hakkımızdır.
Artık bir voleybol ülkesi olduğumuz doğrudur. Olimpiyat beşinciliği de çok kıymetlidir. Daha da önemlisi başarıda devamlılık sağlanmıştır. Kutlanması gereken budur.
Sonuç:
- Tokyo 2020 en fazla madalya topladığımız ve 13 madalya ile rekor kırdığımız bir olimpiyat oldu.
- Daha önceki olimpiyatlarda en fazla madalya aldığımız iki branş olan güreş ve halterde başarı seviyesi düşmeseydi bugün çok daha yukarlarda yer alabilirdik.
- Araştırmadan manşet atan bir gazetenin yazdığı gibi Türkiye için, “Tarihin en başarılı Olimpiyatı” değildi!
Çünkü, başarı madalya sıralamasındaki yer ile ölçülür.
Bu bakımdan en iyi sırayı aldığımız olimpiyat olamadı. Zira sıralamada altın madalya sayısı esas alındığından ancak 35. sırada yer bulabildik. Örneğin 1992’de 23. sıra, 1996’da 19. sıra, 2000’de 26. sıra, 2004’te 22. sıra gerçekleşmişti.
- Eğer karate branşı ilk kez olimpiyatta yer almasaydı 4 madalyamız eksik kalacaktı. Bu durumda da sıralamadaki yerimiz daha da düşecekti.
- Güzellemeden başka işleri olmayan bir kısım medyaya da kıyaslamanın nasıl yapılacağını bu vesileyle anlatmış olduk!
- İlginç olan, hâlâ üstümüzdeki sıralarda olmaması gereken ülkeler vardır.
- Bunlar 2 milyon nüfuslu Slovenya, 4 milyon nüfuslu Gürcistan, 4 milyon nüfuslu Hırvatistan, 5 milyon nüfuslu Yeni Zelanda, 6 milyon nüfuslu Danimarka, 7 milyon nüfuslu Bulgaristan, 7 milyon nüfuslu Sırbistan, 9 milyon nüfuslu İsviçre ve 10 milyon nüfuslu Macaristan’dır…
İran, Özbekistan ve Tayvan’ı da ‘geride bırakmalıydık’ diye düşünüyorum.
Bir şehrimiz kadar nüfusu olmayan Kosova ile Katar’ın ve Kadıköy ilçemiz kadar nüfusu olmayan Bahamalar’ın bizim gibi 2’şer altın madalyaya sahip olduklarını da unutmayalım.
Dolayısıyla iyi yolda olduğumuz doğrudur ama zafer çığlıkları atmak için daha çok erkendir.