TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ”Aşı konusunda somut adımlar atılmıyor, aşı konusunda kafa karışıklıkları giderilmeye çalışılmıyor, dahası ‘yerli ve milli aşı’ söylemi ile kafalar daha da karıştırılıyor, insanların aşılarını ertelemelerine yol açılıyor, aşı karşıtlarına ses çıkartılmıyor, aşı konusunda yasal düzenlemelere gidilmiyor” dedi.
Nuray Özger / Ajans Bizim – Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Omikron varyantı yaygınlaşırken ve yüksek riskli kış aylarına girilirken toplumun sadece yarısının tam aşılı olduğunu belirterek, aşı konusunda yasal düzenlemelere gidilmemesini eleştirdi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu, Covid-19 salgın yönetimine kapsamlı bir bakış sunmak ve kritik önerilerini sıralamak için çevrimiçi bir basın toplantısı düzenledi.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, şunları dile getirdi:
”Gerçek vaka sayıları açıklanmıyor, hastane yatışları ve ölüm sayılar gizleniyor, epidemiyolojik veriler paylaşılmıyor, hasta-vaka çelişkisi yaratılıyor, temaslılar bulunmuyor, olası vakalar saptanmıyor, şüpheli kişilere test yapılmıyor, etkisi olmadığı biline biline ilaç dağıtılıyor, hızlı testler devreye sokulmuyor, önlemler kamusal denetime tabii tutulmuyor, en ciddi önlem olan aşı konusunda somut adımlar atılmıyor, aşı konusunda kafa karışıklıkları giderilmeye çalışılmıyor, dahası ‘yerli ve milli aşı’ söylemi ile kafalar daha da karıştırılıyor, insanların aşılarını ertelemelerine yol açılıyor, aşı karşıtlarına ses çıkartılmıyor, aşı konusunda yasal düzenlemelere gidilmiyor.”
Salgının yönetilmediğine dikkat çeken Korur Fincancı, her gün bir uçak dolusu insanın ölümüne toplumun alıştırılmaya çalışıldığını ifade ederek, Omikron varyantı yaygınlaşırken ve yüksek riskli kış aylarına girilirken toplumun sadece yarısının tam aşılı olduğunun da altını çizdi.
Pandemi Çalışma Grubu üyesi Dr. Tomris Cesuroğlu da, Omikron varyantının, kış şartları ve düşük aşılama oranı göz önünde bulundurulduğunda virüsü alma ve bulaştırma riskini azaltacak şekilde toplumsal hareketliliğe düzenlemeler getirilmesini kaçınılmaz hale getirdiğini kaydetti.
Bu kapsamda ilk olarak, Covid-19 pozitif ya da yakın temaslı durumda olanların toplu ortamlara girmesini engelleyen HES kodu kontrolünün tüm kapalı ortamlarda tam olarak uygulanması ve gerekli denetimlerin yapılması gerektiğini belirten Dr. Cesuroğlu, TTB’nin önerilerinden bazılarını şöyle sıraladı:
”Kapalı ve kalabalık ortamlara girmek isteyen 18 yaş üzeri yetişkinlerin Covid-19’a karşı yeterli düzeyde bağışık olduğunu gösteren bir sistem kurulmalıdır. Bunun için yetişkinlerin iki koşuldan en az birini karşılaması gerekir. Birinci koşul, son aşılamadan itibaren 6 ayı geçmemiş olmak koşuluyla aşılama takvimini tamamlayarak tam aşılanmış olmaktır. İkinci koşul, PCR testi pozitifliği ile hastalığı geçirmenin üzerinden 6 aydan uzun süre geçmemiş olmasıdır.
Bu iki koşulun kontrolüne olanak sağlayan HES benzeri bir sistem geliştirilmeli, tüm yeme içme mekanları; AVM’ler; eğlence, kültür ve sanat etkinlikleri; kuaför gibi yakın bir şekilde kişisel bakım veren ortamlar; kapalı ortamda her türlü kongre, toplantı, eğitim, düğün gibi etkinlikler; spor müsabakaları; şehirlerarası ve şehir içi toplu taşıma araçları ve ibadethaneler gibi kapalı ve kalabalık ortamlarda devreye sokulmalıdır. Böylece, tam aşılı bireyler için hayat pandemi koşullarına rağmen olağan haline en yakın şekilde sürdürülebilir.
Geçiş sürecinde eksik aşıların tamamlanmasına fırsat vermek için son 48 saatte alınmış örnekte negatif PCR sonucu olanların bir ay süre ile bu ortamlara girmesine izin verilebilir.
Bunun yanı sıra, toplumun en az yüzde 80’inin aşılanması hedefine ulaşıncaya kadar virüsün yayılımının sınırlanması için, yeme içme ortamları, toplu taşıma ve iş yerleri gibi tüm kapalı ortamlarda kişiler arasında 1,5 metre mesafe tutulacak şekilde yarım kapasite çalışma sağlanmalı, işyerlerinde dönüşümlü mesai uygulamasına geçilmelidir.”
Basın toplantısında, aşılamayı yaygınlaştıracak ve güven duygusunu artıracak kampanyaların yanı sıra aşılamaya yönelik somut yasal düzenlemelerin yapılmasının bir zorunluluk haline geldiğinin altı çizildi ve hükümet, salgın yönetimi konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeye davet edildi.