Biz deprem felaketiyle başa çıkmaya çalışırken kuzey komşularımız Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş felaketi birinci yılını doldurdu.
Savaş, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’daki ABD işbirlikçisi neo-faşist faaliyetleri ve Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçı yerel yönetimlerin “Rusya’dan askeri yardım istemelerini” gerekçe göstererek Ukrayna’ya asker göndermesiyle başlamıştı.
Savaş “Ukrayna savaşı” olarak adlandırılsa da gerçekte ABD ve Avrupalı müttefikleri ile Rusya arasında emperyalist paylaşım savaşıdır. Putin, doğuya doğru genişleyen NATO’ya karşı barikat kurmak için Ukrayna’yı işgal etti ama istediği sonucu elde edemedi; tersine Ukrayna, Rus ordusu için bataklık haline geldi.
Uluslararası alanda da Rusya tek başına. Savaşın yıl dönümünde BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınayan ve askerlerini çekmesini öngören karar tasarısı, 141 oyla kabul edildi; Aralarında Çin ve Hindistan’ın da bulunduğu 32 ülke çekinser kaldı; sadece Belarus, Nikaragua, Suriye, Kuzey Kore, Eritre ve Mali, Rusya’nın yanında yer aldı.
Bu aşamada savaşın en kârlı tarafı, silah tacirleri ve ABD oldu. Savaş öncesinde kendi başına emperyalist mihrak olma yolunda adımlar atan Avrupa Birliği (AB) ABD politikasına eklemlendi; Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Beyin ölümü gerçekleşti” dediği NATO yeniden güçlendi, İsveç ve Finlandiya’yı da bünyesine katmaya hazırlanıyor.
***
İkinci yılına giren savaşın yakın gelecekte ateşkes ya da barış anlaşmasıyla sona ereceğine ilişkin hiçbir işaret yok. Tersine taraflar savaşın tırmanacağı mesajlarını veriyorlar. Putin, savaşın yıldönümünde Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, ABD ile Rusya arasında nükleer silahlanmayı düzenleyen Yeni START anlaşmasını askıya aldıklarını açıkladı; yani nükleer tehditten söz etti. ABD Başkanı Biden, Varşova’dan Putin’e “Ukrayna’ya desteğimiz zayıflamayacak, Ukrayna’da asla zafer kazanamayacaksın” diye karşılık verdi.
Karşılıklı bu açıklamalar gösteriyor ki savaş uzayacak. ABD, savaşın bitmesini istemiyor; Rusya’yı askerî ve ekonomik yönden çökertmek ve kendi coğrafyasına hapsetmek için “Uzatmalı Yıpratma Savaşı” denilebilecek bir strateji uyguluyor. Bunun için Ukrayna’ya on milyarlarca dolarlık askeri yardım yapıyor. AB de, tarihinde ilk kez üçüncü bir ülkeye silah sevk ediyor; tank gönderiyor. Ukrayna, ABD ve müttefiklerinin yardımlarıyla da olsa, Rus işgaline karşı beklenmedik bir direnç gösteriyor. Oysa işgal başladığında başkent Kiev’in üç beş gün sonra teslim olacağı ve Rusya yanlısı bir hükümetin kurulacağı söyleniyordu.
Bu aşamada apaçık görülüyor ki savaş Rusya aleyhine seyrediyor. Putin savaşın gidişatını kendi lehine çevirebilmek için geçen Ocak ayında Ukrayna cephesinin komutanlığına Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov’u atadı. Atamanın düzeyi Putin’in çaresizliğini gösteriyor. Cephedeki resmi orduyu takviye amacıyla paralı özel şirket askerlerin sayısının artacağı da tahmin edilebilir. Kırım işgalinden sonra Putin’in izniyle kurulan özel güvenlik şirketi Wagner’in Ukrayna’da 50 bin paralı askerinin olduğu belirtiliyor.
***
EMPERYALİST İŞGALE VE SAVAŞA HAYIR!
Savaşın yol açtığı kayıplar konusunda net bir bilgi bulunmuyor. Rusya, geçen Eylül’de 5 bin 937 askerinin öldüğünü, buna karşılık 61 binin üzerinde Ukrayna askerinin öldüğünü ileri sürmüştü. Ukrayna ise ölen Rus askerlerinin sayısının 145 bini geçtiğini öne sürmüştü. O günden bugüne taraflar yeni bir açıklama yapmadılar.
Savaştaki sivil kayıplar konusunda iki taraf da net bir sayı veremiyor. BM’ye göre komşu ülkelere ve Batı Avrupa ülkelerine sığınan Ukraynalı mülteci sayısı 8 milyona yaklaştı. Ülke içerisinde yerinden edilen kişilerin sayısı ise 7,1 milyon.
Rusya tarihinde savaşlar çok ağırlıklı bir yer tutuyor. Önceki yüz yıllarda savaşmadığı bir komşusu yok gibi Rusya’nın. Rusya-İsveç savaşları, Osmanlı-Rus savaşları, Kafkasya savaşları, Rusya-İran savaşları, Orta Asya halklarıyla savaşlar, Rusya-Japonya savaşı, Napolyon savaşları, Alman-Rus savaşları… Kendi içinde de korkunç savaşlara sahne oldu Rusya. Bu durum, savaşın Rus dış politikasının ayrılmaz bir aracı olduğunu gösteriyor. Geçen yüz yılın sonlarında Afganistan işgalinden sonra bugün de Ukrayna işgali.
Her defasında olduğu gibi savaşın acısını yine yoksullar, kadınlar ve çocuklar çekiyor. Ukraynalı emekçiler savaşın bedelini ölüm, yıkım, sürgün şeklinde öderken; Ukrayna’da komünist parti yasaklı ama işgale karşı dünyanın dört bir yanında yine komünistler seslerini yükseltiyor. Umulur ki, Ukrayna halkı Sovyet devrimiyle kazandığı kendi kaderini tayin hakkının kıymetini anımsar; ABD ve NATO ile Rusya emperyalizmi arasındaki paylaşım savaşının dışında kendi yolunu bulur; ABD emperyalizmi destekli mevcut iktidar yerine kendi iktidarını kurar. Böyle bir sonuç, dünya halklarına da yeni bir esin kaynağı olur.
Emperyalistler arası hesaplaşmanın dışında ülkesini savunanlara selam olsun!