“Dilin Kemiği” köşesi, okurların ve dilseverlerin katkılarıyla bir tür “Okur Forumu”na dönüştü.
Günlük gazetelerde uzun zamandır eksikliği duyulan bir durumdu bu. Biraz kendiliğinden oluştu diyebilirim. Ama nicedir okur mektupları belirlemeye başladı yazılarımızın çerçevesini. Demek ki böyle bir platforma gereksinim varmış…
Bu köşede benim değerlendirmelerimden çok okur eleştirilerini okuyorsunuz artık. Çünkü Türkçe sevdalısı okurlarımız, dilimizin önemli sorunlarına değiniyor, herkesin merak ettiği konuları gündeme taşıyorlar. Ben de onları sizinle paylaşmaktan sevinç duyuyorum.
Paylaştıkça da çoğalıyoruz! Değerli okurlarımız, mektuplarının yanıtlandığını, sorularının ve görüşlerinin gazetede karşılık bulduğunu gördükçe daha sık yazmaya başladılar. Ben, gazete-yazar-okur üçlüsü arasında sağlıklı ve sıcak ilişki kurulmasının önemine inanan bir insanım. Elimden geldiğince de bu anlayışa uygun davranmaya çalışıyorum. Gazete yönetimleri de bu duyarlık içinde olmalıdır.
* * *
“AYRIYETTEN” DİYE BİR SÖZCÜK VAR MI?
Bu hafta yine okurlardan gelen mektuplara ayırıyoruz köşemizi. Daha çok, yanlış kullanılan sözcüklere tepkilerini dile getirmiş okurlarımız. Örneğin Hümeyra Kutbay, Türkçe / Arapça kırması “ayrıyeten” sözüne yönelik eleştirisini seslendirmiş:
“Merhaba Attila Bey.
Sizi zaman zaman okuyorum. Dil konusundaki çabanız keşke bir televizyon programı haline gelebilse. Sizi fazla meşgul etmeyeceğim. Daha önce yazmış olabilirsiniz ve ben de kaçırmış olabilirim. Beni sinir eden bir kelime var ki eğitimli insanlar dahi kullanıyor. Hiç ummadığım ve değer verdiğim insanların ağzından bile duyuyorum ve hasta oluyorum. Her kim uydurup yaydıysa, anlamsız biçimde kabul gördü. Üstelik söylemesi de zor olduğu halde. Kelime, ‘ayrıyetten’… Her duyduğumda elektrik çarpmış gibi irkiliyorum. Aklım almıyor. ‘Ayrıca’ demek varken ve söylemesi de kolayken ‘ayrıyetten’ demek nasıl bir aptallık?
Sizden ricam, bu kelimeyi zihinlerden, dillerden silmek için uğraşmanız. Lütfen bunu dile getirin. Eğer ben hatalıysam ve böyle bir kelime var da ben bilmiyorsam lütfen beni uyarın.
Sevgi ve saygıyla.”
Doğrusu, eski Türk Dil Kurumu sözlükleri de içinde olmak üzere baktığım hiçbir sözlükte “ayrıyetten” diye bir sözcük bulamadım. Ama TDK’nin bilgisunardaki Güncel Türkçe Sözlük’ünde bir harf eksiğiyle “ayrıyeten” sözcüğüne yer verilmiş. Belli ki Türkçe “ayrı” sözcüğüne Arapça ek takılarak yapılmış uydurma bir sözcük bu. Türkçesi “ayrıca”dır.
Ömer Asım Aksoy, Türkçe sözcüklere Arapçanın ‘tenvin’ eki getirilerek yapılan bu tür türetmelerin yanlış olduğunu söylüyor. Bu Arapça ek, üzerine geldiği harfe “-en, -an” sesi vererek sözcüğü belirtece dönüştürüyormuş.
Okurumuzun mektubu, bana yıllar önce tanık olduğum bir olayı anımsattı. Fotoğraf sanatçısı ve ozan Reha Yünlüel’in sanal ortamda yönettiği “Şiir Postası” öbeğindeki yazışmalarda genç arkadaşlardan biri -sanırım bu “ayrıyeten” sözünden esinlenerek- “yanıten” diye uydurma bir sözcük kullanmıştı. “Cevaben” yerine kullanılan bu sözcük hepimizi çok güldürmüş ve arkadaşın uzun süre tiye alınmasına yol açmıştı!
* * *
“TANE”NİN YANLIŞ KULLANIMI
Okurumuz Vural Atılgan, hemen her gün ekranlardan -hem de mevki makam sahibi koca koca adamların ağzından- duyduğu bir sözcüğün yanlış kullanımına dikkat çekiyor:
“Sayın Aşut,
‘Geri iade’ yazınızı okurken TV kanallarında tüylerimi diken diken eden nice hatayı, gazete yazılardaki nice gafı üzülerek anımsadım. ‘Bir tane şehit’, ‘beş tane bakan…’ gibi ‘tane’li cümleleri gördükçe, bırakın iğneleri, çuvaldız yemiş gibi oluyorum. Oysa ‘bir şehit’ ‘beş şehit’ olur, ‘beş bakan’ olur. Bunlar mısır tanesi, üzüm tanesi gibi sayma sayılar değildir. Birçok spikere, yazara yazmama rağmen hemen her yerde ve her objeye ‘tane’ sıfatı eklenmeye devam ediliyor. Bir İngilizce sınavında bu yapılsa, sanırım insanı odunla kovalarlar.
Zevkli yazılarınızı okurken sadece adınızın kaç değişik şekilde yazıldığını ve doğrusunu da merak ettiğimi bilmenizi isterim. ATTİLA, ATİLA, ATİLLA versiyonlarını gördüğüm için yazdım.
Sevgi ve saygılarımla.”
“Tane” sözcüğünün yanlış kullanımı üstüne hayli yazı yazdık biz de. Ama Gülten Akın’ın dediği gibi, “Kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya…” Günümüzde Cumhurbaşkanı’nın ağzından bile “yedi tane şehit” sözünü duymak çok üzücü gerçekten…
“Attila” adına gelince, bu sözcüğün değişik yazılış biçimleri var. Kişi ad ve soyadlarında yazım kuralı aranmadığından, bunlar nüfus kütüğüne nasıl yazılmışsa öyle kullanılıyor. O nedenle Atila Sav, Atilla Dorsay ya da Attilâ İlhan biçimindeki yazımların hepsini doğru kabul etmemiz gerekir. Ben de nüfusa “Attila” diye kaydedildiğim için öyle kullanıyorum adımı.