Saim Tokaçoğlu / Bizhaberiz – TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı İlter Çelik, yazılı açıklama yaparak, 3. köprünün bir ihtiyaç olmadığını, amacın rant yaratmak olduğunu belirtti. Çelik, “Gerçek çözüm ulaşım sorununa bilimsel olarak bakılarak, deniz ve demiryolu taşımacılığını birincil alternatif olarak görmek ve İstanbul halkını sağlıklı, güvenli bir toplu taşıma sistemine yönlendirmekte aranmalıdır” dedi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı İlter Çelik imzasıyla yapılan yazılı açıklama şöyle:
“3. Köprü Bir İhtiyaç Değil, Rant Yaratma Aracıdır!
Gerçek Çözüm; Ulaşım Sorununa Bilimsel Olarak Bakarak, Deniz ve Demir Yolu Taşımacılığını Birincil Alternatif Olarak Görmek ve İstanbul Halkını Sağlıklı, Güvenli Bir Toplu Taşıma Sistemine Yönlendirmekte Aranmalıdır
İstanbul AKP Hükümeti’nin oyun tahtası olmaya devam ediyor. Geçmişte İstanbul’un kent yaşamındaki sorunlarını düzeltmek şöyle dursun, yeni sorunlar eklemeyi görev bilen AKP belediyeciliği ve Hükümeti, şimdi de yıllardır ısıtıp ısıtıp, kamuoyunun baskısıyla sümen altı ettikleri 3. Köprü tartışmasıyla yeniden karşımızdalar. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da nüfusun planlanmasına dair vize gibi parlak(!) fikirlerin kaynağı olan bu anlayış bugün de mega kentin ulaşım sorununa yine aynı yüzeysellikle bakmaya ve sorunun kaynağındaki ulaşım planlamasının yanlışlarını görmemeye devam ediyor. Başka şehirlerde yaşayan yurttaşlar için İstanbul’a gitme ihtiyacını ortadan kaldırmak yerine onu yasaklamayı tartışan zihniyet bugün kendi yasakçı anlayışıyla bile tezat oluşturmakta, İstanbul’un kendisini taşımaktan çok uzak olan kütlesini yeni bir köprü inşaatıyla daha da büyütmeye ve geleceğini karartmaya çalışmaktadır.
Meslek odaları tarafından İstanbul’un var olan ulaşım sorununu katlayarak artıracağı ve uzun vadede İstanbul’u mega bir keşmekeşe döndüreceği bilimsel olarak ortaya konulan, kamuoyunca rant köprüsü olarak da bilinen 3. Köprü tartışmaları son günlerde daha da artmış görünüyor. İki yıldır zaman zaman 3. köprü projesini gündeme getiren AKP hükümetinin, artık harekete geçmek üzere olduğu görülmektedir. Bilim insanları, üniversiteler ve meslek odalarının yani İstanbul’un sahiplerinin tüm itirazlarına karşın proje hızla kamuoyunun önüne getiriliyor.
3. Köprü Bir İhtiyaç Değil, Rant Yaratma Aracıdır!
‘Dün dündür, bugün bugündür’ sözü bir kez daha doğrulanmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde “3. Köprü İstanbul’u bitirir” diyerek 3. Köprüye karşı olan Tayyip Erdoğan’ın bugün fikirlerini değiştiren nedir? Güzergahın esrarengiz biçimde saklanması ile başbakanın fikrini değiştiren ortak bir rant planının gizlice devreye sokulması mıdır?
Kaldı ki, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Başkanlığı yaptığı dönemde 1/50.000 ölçekli ana planda da (1995), yakın zamanda yürürlüğe giren 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında da 3. Köprü projesinin olmadığını görüyoruz. Bu durum TBMM’de de gündeme getirilen “AKP hükümetinin 3. Köprüde ısrar etme nedeni, kimi uzmanlara göre, İstanbul’da yaşanan arsa ve arazi sıkıntısına bağlanmaktadır. Sözde güzergâhın sır gibi saklanmasına karşın AKP’ye yakınlığı ile bilinen kimi şirketlerin ve kimselerin bölgede arazi edindiği kamuoyuna yansımıştır. Bu anlamda, 3. Köprü projesi, iddia edildiği gibi, arazi rantından mı kaynaklanmaktadır?” sorusundaki şüpheleri doğrular niteliktedir.
Aynı 1/100000 ölçekli planda yapılması öngörülen bir başka uygulama da “8.2.116: Marmara Denizi’nde yapılacak bilimsel araştırmalar (deniz ekosistemi, dip akıntıları v.b) sonucunda ilgili kurumların görüşleri doğrultusunda günübirlik turizm, rekreasyon, eğlence, festival, toplantı gibi etkinliklere yönelik ‘sosyal etkinlik adası’ niteliğinde yapay adalar yapılabilir. Bu adaların konumu, büyüklüğü ve yapılaşma koşulları alt ölçekli planlarda belirlenecektir.” hükmüyle ifade edilen, Marmara Denizi’nin içinde bir takım yapay adalar kurulması projesidir. Eğer birileri bunu gerçekten planlıyorsa bu yetkililer İstanbul’a, halkımıza ve tüm ülkeye nasıl bir ihanet içinde olduklarının farkında değillerdir. Makina Mühendisleri Odası’nın ve tüm duyarlı çevrelerin daha geçtiğimiz hafta 17 Ağustos depreminin yıldönümünde altını çizerek vurguladığı üzere İstanbul’da büyük bir deprem yaşanması ihtimali uzak değildir. Olası bir depremde deniz ortasında kurulmuş yapay adacıkların büyük bir felakete yol açacağı mutlaktır. İstanbul deprem riskinden kaynaklanan sorunlarının daha hiçbirini çözememişken bunlara yenileri eklemek olsa olsa bu yapay adacıkları rant merkezi haline getirme, sermaye sahiplerine kiralama-satma anlayışına teslim olmak anlamına gelmektedir. Dubai’den esinlenerek üretilen bu planlamalar İstanbul’un doğal kaynaklarıyla da, ihtiyaçlarıyla da, geleceğiyle de büyük bir tezat oluşturmakta, üstünde yaklaşık 20 milyon insanımızın yaşadığı şehir Dubaileşme furyasının sığ kentleşmesine terk edilmektedir.
3. köprü projesi İstanbul’un trafiğini rahatlatmayacağını hatta kente bağlanan bağlantı yollarının yerleşim yerlerindeki daralma zorunluluğundan buna uygun olmadığı için daha büyük keşmekeşe neden olacağı şimdiden görülüyor.
İstanbul’un Ciğerlerine Bir Hançer Saplanıyor!
Yıllardır kenti yönetenlerin, bilim insanlarının ve meslek odalarının tüm uyarılarına karşın rant uğruna yok edilen yeşil alanların üzerine plansız ve çarpık kentleşmeyle yapılan beton yığınları, artık kentin kuzeyinde son kalan ormanları da tehdit eder hale gelmiştir. Orman Mühendisleri Odasının hazırladığı hava çekimlerini içeren kayıttan da takip edilebileceği gibi yavaş yavaş ormanlarımızın yeni rant alanlarına dönüştüğünü görüyoruz.
Ormanlarımızın ve su havzalarının zarar göreceği açıktır. Çevre ve Orman Bakanının açıklamalarında de bu gerçek itiraf edilmiştir. Sayın Bakan, Ormanlara fazla zarar verilmemesi için “konuya hassasiyetle yaklaştığını”, Ulaştırma Bakanlığı ile bu konuyu görüştüğünü, bazı bölgelerde “gerekirse” tünel geçişleri yapılacağını söylüyor. Çevre Bakanı’nın söylediklerinin hiçbir somut dayanağı yoktur, söylemi tamamen kamuoyunu yanlış yönlendirmeye dönük görünmektedir. Bakan, bahsi geçen alana yapılacak bir köprü inşaatının Avrupa Yakası’nda Belgrad, Çatalca, Kemerburgaz, Fatih ormanları, Anadolu Yakası’ndaysa Beykoz, Ömerli ve Şile ormanları tahrip edileceğini, güzergah nereden geçerse geçsin kuzey ormanlarının büyük bir bölümünün zarar göreceğini, bölgedeki su havzalarını kirleteceğini bilmiyorsa bu alanda faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve meslek odalarından destek alabilir.
Başka bir İstanbul yok!
İstanbul’un talan edilmesine karşı halkımızın ve kamuoyunun, demokratik haklarını kullanarak harekete geçmeye çağırıyoruz. Bu planların uygulanması ile İstanbul’un orman ve su havzalarının talan edilmesi geri döndürülemez bir yıkımdır.
Bilindiği gibi 2. Köprü ve bağlantı yolları yapılırken bu yolların çevresindeki yerleşim alanlarında çok büyük rantlar doğmuş; büyük sermayenin, emlak zenginlerinin, mafyanın bu rantlara el koyduğu bir süreçte bölge ormanları, su havzaları yok edilmiştir. Bu bölgelerde TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre 9 yerleşim yerinde nüfus ortalama % 500 artmıştır. Tüm bu sonuçlar rant için yapıldığı açıkça belli olan 3. Köprünün İstanbul’a ihanet olduğunu ortaya koymaktadır.
Makina Mühendisleri Odası Ne Diyor?
Biz, Makina Mühendisleri Odası olarak metrobüs projesi aşamasında da yaptığımız uyarıları tekrarlıyoruz. Kent içi ulaşımda raylı sistem en optimum ve akılcı çözümdür. Odamızın Ulaştırma Gerçeği Raporunda belirtildiği üzere kent içi ulaşımda” Bilimsel, akılcı yöntemlerle uzun vadeye yayılan raya bağımlı normal ve raylı (seri) sistemlerin devreye sokulması ve bu sistemlerin otobüs ve deniz ulaşımıyla eşgüdümlü hale getirilmesi gerekir. Bunun için İstanbul kent içi ulaşım sorumlularının, başta kent planlamacıları olmak üzere üniversiteler ve meslek odalarıyla birlikte çalışmaları gerekmektedir. Bu yapılmadığı zaman, 3. Köprü ve metrobüs gibi ihtiyaca cevap vermeyen sistemler çözüm olarak ortaya atılmakta, amaçsız yatırımlarla kamusal zarara yol açılmakta, bu kötü yönetimlerin faturasını ise halk ödemektedir.
Bu anlayış ışığında Odamızın “Ulaşım Politikası”na dair somut çözüm önerileri şu şekildedir:
İstanbul’un tüm özelliklerini dikkate alan, Demokratik katılımlı, bilimsel “Ulaştırma Ana Planı” yapılmalı, geçmişte yapılan çalışmalar bu amaçla değerlendirilmelidir. Bu planın uzun, orta ve kısa erimli hedefleri ve stratejisi olmalıdır.
Bu plan kapsamında, demiryolu, denizyolu ve karayolu için ayrı ayrı Ana Planlar hazırlanmalıdır. Ayrıca bunların eşgüdümünün nasıl yapılacağı belirtilmelidir.
Başta metro olmak üzere hafif raylı sistemler ve deniz yolu taşımacılığı yaygınlaştırılmalıdır.
Demiryoluna göre 2 misli, hızlı suyoluna göre neredeyse 3 misli daha fazla enerji tüketen karayoluna yapılmakta olan bütün yeni yatırımlar durdurulmalıdır.
Toplu taşımayı özendirici politikalar geliştirmeli, özel araç yerine toplu taşım araçları halkımız tarafından sağlıklı ve güvenli bir seçenek haline getirilmelidir.
Ülkenin ve kentlerin kaderini etkileyecek büyük projeler tartışmaya açılmalı, meslek odaları, bilim insanları ve üniversiteler ile bu konularda faaliyet gösteren meslek örgütlerinin görüşleri alınmalı ve karar süreçlerine katılmaları sağlanmalıdır. Kasıtlı ve yanlış uygulama yapanlar hakkında verilen yargı kararları mutlaka uygulanmalıdır.
1/100000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı mutlaka baştan gözden geçirilmeli, şehrin kaderini derinden sarsacak planlamalara son verilmelidir.
İstanbul’un ulaşım planlamasında TMMOB ve ilgili odaların görüşlerine mutlaka başvurulmalı, bilimsel çevreler sürecin parçası haline getirilmelidir.
Kamusal yatırımların karar süreçlerinde Meslek Odalarını, Üniversiteleri ve Sivil Toplum Kuruluşlarının görüşlerini değerlendirmeyen, bilimi dışlayan “rantçı” anlayış İstanbul’a zarar vermeye devam ediyor.
Kamu yararı gözeten bir kurum olarak yetkilileri uyarıyoruz; kent ve insana dair kararlarınız ve uygulamalarda tercih edilen piyasacı rantçı anlayış, kente ve insana zarar verir niteliktedir. Kamu kaynaklarını maksimum fayda ile değerlendirmek için kamusal karar ve denetim süreçlerini işletin. Bizler toplumumuzun sağlıklı ve güvenli geleceğinin tüm yurttaşlar için eşit şekilde gerçekleşmesi kararlılığımızdan vazgeçmeyecek, bu kararlarınızın takipçisi olmaya devam edeceğiz.”