Bir kısım medya; halkımızın okuma ve araştırma alışkanlığı olmamasına güvenerek, kısa mesajlar veriyorlar. “Yeni Anayasa yürürlüğe girince bizde de süper güçteki gibi ‘Başkanlık Sistemi’ geçerli olacak” diye. Nitekim ANAR’ın yaptığı bir araştırmaya göre de Anayasa değişikliğinden bilgi sahibi olanların oranı yüzde 14 olarak bildiriliyor. Yani bu kadar hayati bir olaydan yüzde 86’ının bilgisi olmadığı anlaşılıyor. Ancak biz yine de ABD Başkanlık Sistemine ait bir şablon oluşturarak kıyaslamaları kolaylaştıralım. Benzerlik olup olmadığı da kısa yoldan anlaşılabilsin.
• ABD Başkanı’nın, neredeyse tüm kararları meclis denetim ve onayına tabidir. Çünkü millet egemenliğinin en geniş temsil edildiği ana organ meclistir.
• Eyaletlerin güçlü yönetimleri vardır. Halkı ilgilendiren konuların çoğu eyaletler seviyesinde kararlaştırılır. Bu husus Başkan’ın gücüne bir sınırlamadır. Çünkü önemli olan istikrardır.
• ABD Başkanı, Federal Yargıçları ve Büyükelçileri atamak için aday gösterir. Ancak bu kişiler Senato onay verirse göreve başlayabilirler, onay alamayanlar göreve başlayamazlar. Çünkü Senato onama yetkisi bir denge unsurudur.
• ABD Başkanı; genelkurmay başkan yardımcılığı, kuvvet komutanlığı ya da ordu komutanlığı yapmakta olan karacı, denizci, havacı veya deniz piyadesi orgeneraller arasından bir kişiyi Senato’ya, Genelkurmay Başkan adayı olarak teklif eder. Başkan isterse, “ulusal çıkarları” ileri sürerek, bunların dışında bir kişiyi de bu görev için önerebilir. Ancak, ABD Anayasasının 2. maddesine göre Başkan, Senato’nun tavsiyesi ve rızası olmadan Genelkurmay Başkanı atayamaz. Çünkü liyakat ve güvenlik açısından iyi bir süzgece ihtiyaç vardır.
• Başkan aynı zamanda ordunun başıdır ama savaş ilan etme yetkisi de kongrededir.
• ABD’de yargı tam bağımsızdır. Federal Yargıçlar ömür boyu atandıkları için bir baskı hissetmezler. Bunun için uygulamada her Başkan ancak 1 AYM yargıcı ve düşük sayıda Federal yargıç atayabilmektedir. Diğer tüm yargıçlar (eyalet yargıçları) ise eyalet kanunlarına göre atanmakta ve seçilmekteler. Üstelik ABD’de ‘bağımsız halk jürisi’ de yargının bir başka sigortasıdır. Çünkü yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, insan hakları ve demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.
• Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti Başkan aday adayları önce ülke genelinde bir ön seçime girerler. Ön seçimler iki türlü olur. Birisi eyalet genelinde halka açık, diğeri ise yalnızca kayıtlı partililerin oy kullanabildiği şekilde gerçekleşmektedir.
• Her eyalette yapılan ön seçimler ile oylanan aday adaylarından kazanan adaylar kendi partilerinin ulusal kongresi tarafından onaylanmadıkça kazanmış sayılmazlar.
• Her eyalet, ulusal kongrede nüfusları oranında delege sayısı ile temsil edilirler.
• Dört yılda bir Kasım ayında genel seçimler yapılır. Bu seçimde Kongrenin alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nin tamamı, üst kanadı olan Senato’nun üçte biri yenilenir. Yani yasama organı Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere iki meclisten oluşur.
• Senato’nun Başkanı aynı zamanda ABD Başkan Yardımcısıdır.
• Senato’da toplam 100 senatör, Temsilciler Meclisi’nde 435 vekil bulunuyor. ABD yüzölçümünün bizim 12 katımız, nüfusunun ise bizim 4 katımız olduğu düşünülürse, bizdeki 600 milletvekilinin fazlalığı daha iyi anlaşılır.
• Meclis ve hükümet birbirlerinden ayrı olarak ama doğrudan halkın seçimiyle göreve gelirler. Meclis hükümeti feshedemez. Hükümette meclisi feshedemez. Hükümet halk tarafından seçilen Başkan tarafından oluşturulur. Yani yürütme ve yasama birbirlerinin üzerinde bir yetkiye sahip değillerdir. Bunun anlamı, kuvvetler ayrılığının vazgeçilmez olmasıdır.
• Başkan kongreyi feshedemez. Çünkü yasama organının bağımsız çalışması sistemin en önemli sigortasıdır.
• Başkan, ancak Senato’nun onayını almak şartıyla milletlerarası anlaşmalara imza atabilir.
• Başkan, Temsilciler Meclisi tarafından vatana ihanet, zimmet, ağır cürüm ya da kabahatler gibi sebeplerle suçlanabilir. Yargılama, Yüksek Mahkeme Başkanı eşliğinde Senato tarafından yapıldıktan sonra üyelerin 2/3 çoğunluğu ile suçlu ilan edilebilir. Yani Başkan hiçbir şart altında meclisi feshedemez ama meclis, Başkanı kusurlu hareketinden dolayı görevden alabilir. Çünkü sistem içinde hiç kimse denetimden istisna tutulamaz.
• Başkanlık emirleri için Kongre’nin onayı gerekmez ama bu emirler ve kararnameler de yüksek yargı organlarının denetimine tabidir. Çünkü üç ayrı kuvvetin üçüncü ayağı da yargıdır.
• ABD’de; ister devlet üniversitelerinde, ister özel üniversitelerde olsun, rektör daima mütevelli heyetler tarafından atanır. Mütevelli heyet de bu önemli işi yaparken rektörün kim olabileceği konusunda bir ‘Aday Arama Komisyonu’ oluşturur. Seçimle iş başına gelmezler ama objektif yüksek kriterlerle, siyasi otorite dışında ve üniversitelerin kendi iç dinamikleri ile belirlenirler. ABD Başkanı bu işlere karışamaz. Çünkü üniversiteler özerktir.
• ABD Merkez Bankası (FED), hükümetin diğer ajan ve organlarından bağımsızdır. Kendi kendisini finanse ettiği için kongrenin bütçesel süreçlerine tabi değildir. Başkan tarafından atanan ve Senato tarafından onaylanan guvernörler kurulunun 7 üyesinin çalışma süresi 14 yıldır. Guvernör olarak dönemleri bitene kadar başkan ve başkan yardımcısı olarak atanabilirler. FED’in 102 yıllık tarihinde 15 Başkan görev yapmasına karşın, TCMB’nin 85 yıllık tarihinde 21 Başkan görev yapmıştır. ABD Başkanı FED Başkanı’nı kongre onayıyla atıyor ama ona asla karışamıyor. Çünkü Merkez Bankası bağımsız olmak zorundadır.
• Medya tam koruma altındadır. Anayasa Ek 1’de; “Meclis/Kongre, görüş ifade etme özgürlüğünü veya basın özgürlüğünü veya toplanma özgürlüğünü kısıtlayan bir yasa geçiremez” hükmü vardır. Çünkü çok sesliliğin engellendiği yerde demokrasiden bahsedilemez. Ülkemizde son günlerde ‘Başkanlık Sistemi’ başlığı altında, eskiden kimlerin bu konuda neler söylediği de iktidar ve muhalefet yanlıları tarafından dile getirilmektedir. Bu görüşlerden hiç birisinin aydınlatıcı özelliği yoktur, çünkü bizim sistem meclisten henüz yeni geçmiştir. Kıyaslama yapmak için de kimsenin yardıma ihtiyacı yoktur. Yeter ki Yeni Anayasa metni sabırla okunabilsin!