Aşk “Bir Dev”, Ama Yaşatmak İçin Para Lazım..
Karl Marx’tan eşi Jenny’ye”…sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor… ”
Karl Marx’tan müstakbel damadı Paul Lafargue’a: “…kızımın geleceğine idealistçe bakamam, onun zararına olacak şekilde şairane davranışlarda bulunmayın…”
BİA Haber Merkezi
11/02/2006
BİA (İstanbul) – Burada sunduğumuz, Karl Marx’ın eşi Jenny’ye ve gelecekteki damadı Paul Lafargue’a yazdığı iki mektup da aşk üstüne. Bir yıl arayla yazılmış olan mektuplarda Marx’ın kendi aşkına biçtiği değerle damadının aşkına biçtiği değer arasındaki fark çok dikkat çekici. Hangi Marx’ın aşk konusunda “Marksist” bir tutum takınmış sayılabileceği ya da “Marksistin aşkı”nın başka bir aşktan nasıl ayırt edilebileceği konusunu derinleştirmekse okurlara kalıyor.
Londra’daki Jenny Marx’a mektup, Manchester, 21 Haziran, 1865
Yürekten sevdiğim,
Sana gene yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.
Kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olununca her şey hiç ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. Yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlaşır. Küçük tedirginlikler onlara yol açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. Yan yanalık dolayısıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyüsüyle yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. Aşkım da öyle. Zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. Senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: O, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. Böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. Araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve öznel izlenimlerimizde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. Ama aşk -Feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil- sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor…
Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel. Ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? Senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.
Hoşça kal canım. Seni ve çocukları binlerce kere öperim.
Senin, Karl
***
Fransa’daki Paul Lafargue’a mektup, Londra, 13 Ağustos, 1866.
Azizim Lafargue,
Aşağıdaki tespitlerimi iletmeme izin vereceğinizi umuyorum.
1. Eğer kızımla ilişkilerinizi sürdürmek istiyorsanız, ona “kur yapma” tarzınızdan vazgeçmeniz gerek. Gayet iyi biliyorsunuz ki, henüz verilmiş bir evlenme sözü yok ve hiçbir şey belli değil. Hatta Laura, usulüne uygun şekilde nişanlınız olmuş olsaydı da, söz konusu olanın uzun bir iş olduğunu unutmamanız gerekirdi. Fazla samimiyetin yol açacağı davranışlar da burada uygunsuz kaçıyor çünkü bu durumda iki sevgilinin birbirlerine güçlü arzular duydukları halde aynı yerde oldukça uzun bir süre birbirlerine yaklaşmadan yaşamaları gerekiyor.
2. Yalnızca bir haftalık bir jeolojik dönem içinde bile tavırlarınızdaki değişikliği dehşet içinde izledim. Fikrimce, gerçek aşk, ihtiyat, tevazu ve hatta aşığın idolüne karşı çekingenliği içinde ifade edilir; asla ihtiras içinde kendini kapıp koyuvermeyle ve zamansız samimiyet gösterileriyle değil… Siz bu karmakarışık mizacınızı ortaya koyunca kızımla davranışlarınız arasına aklımı koymak da benim görevim. Eğer ona olan sevginizi Londra boylamıyla uyarlı bir biçimde göstermekten acizseniz tavsiyem onu uzaktan sevmenizdir. Bunun üzerinde daha fazla durmayacağım…
3. Laura’yla olan ilişkilerinizi belirginleştirmeden önce, ekonomik durumunuza ilişkin ciddi bilgiye ihtiyacım var. Kızım işleriniz hakkında bilgi sahibi olduğumu zannediyor. Oysa yanılıyor. Bu sorunu şimdiye kadar ortaya atmadım çünkü kanımca bu girişimin sizden gelmesi gerekirdi. Biliyorsunuz ki, elimde avucumda ne varsa hepsini devrimci mücadeleye harcadım. Buna pişman değilim. Tersine, eğer hayata yeniden başlayacak olsaydım, yine aynı şekilde hareket ederdim. Yalnız, evlenmezdim. Gücüm yettiğince, kızımı, annesine hayatı zehir eden zorluklardan kurtarmak istiyorum. Benim dolaysız etkim olmasa (bu benim açımdan bir zayıflıktır) ve sizle dostluğum kızımın seçimlerini etkilemese bu iş hiçbir zaman bugünkü halini almazdı. O nedenle ağır bir kişisel sorumluluk taşıyorum.
Şu anki durumunuza gelince, bunun peşine düşmemiş olsam da, elime geçen bilgiler pek tatmin edici değil. Fakat bunu bir kenara bırakıyorum. Genel durumunuza gelince, henüz öğrenci olduğunuzu, Fransa’daki kariyerinizin Liege olayı nedeniyle yarı yarıya çökmüş bulunduğunu, İngiltere’ye intibak etmeniz için en gerekli araç olan dilin sizde çok eksik bir unsur olduğunu ve en iyi halde bile başarı ihtimallerinizin (?) ne kadar şüpheli olduğunu biliyorum.
Gözlemlerimden çıkardığım sonuca göre, işlere heyecanla başlamanıza ve iyi niyetinize karşın, çalışkan bir mizaca sahip değilsiniz. Bu şartlar dahilinde, kızımla birlikte hayat gemisine binebilmeniz için size dışarıdan destek gerekecek.
Ailenize gelince, hiçbir şey bilmiyorum. Bir miktar zenginliğe sahip olduklarını farz etsek bile, bu onların sizin için fedakarlığa katlanmaya pek hevesli olduklarını kanıtlamaz. Dahası onların sizin bu evlilik projenizi nasıl karşıladıklarını bile bilmiyorum.
Tekrar ediyorum, bütün bu noktalar hakkında bana olumlu açıklamalar gerekiyor. Zaten hayata gerçekçi şekilde bakan siz de, kızımın geleceğine idealist bir görüş açısından bakmamı beklemezsiniz. Şiiri ortadan kaldırmayı düşünecek derecede müspet bir kişi olan sizin, kızımın zararına olacak şekilde şairane davranışlarda bulunmamanız gerekir.
4. Bu mektuptan doğabilecek bütün yanlış anlamaları önlemek için, size şunu bildiririm ki, hemen şimdi evliliği akdetme iktidarına sahip olsaydınız bile, bu yine olmazdı. Kızım reddederdi. Ben de şahsen bu işe itiraz ederdim. Evlenmeyi düşünmeden önce olgun bir adam olmanız ve hem siz hem de kızım için uzun bir tecrübe dönemi gerekiyor.
5. Bu mektup ikimizin arasında sır olarak kalırsa çok memnun olurum.
Cevabınızı bekliyorum.
En iyi dileklerimle,
Karl Marx.
https://bianet.org/kadin/kultur/74667-ask-bir-dev-ama-yasatmak-icin-para-lazim
MARX’TAN MARXİSTLİK BEKLEMEK!
Karl Marx’tan marxistlik beklemek! Üstelik aşk konusunda.
Aşk denildi mi, Marx da çokça ayrıcalığı olmayan bir insan.
Karl Marx, aristokrasiden Jenny ile gizlice nişanlanıp evleniyor. Çünkü sırılsıklam âşık. İki gönül bir olup samanlığı seyran eylemişler. Gerçekten de yoksul bir yaşam sürmüşler.
Damat adayına yazdığı mektupta, “Hayata yeniden başlayacak olsam evlenmezdim” derken evlilikle devrimciliğin, evlilikle aşkın zıtlığına mı dikkati çekiyor; yoksa Lafargue’a “Evlilikten uzak dur evladım!” mı demek istiyor, pek belli değil. Ama yoksulluk içinde de olsa Karl, Jenny’yi aşk ile sevmiş. Jenny öldükten sonra Karl da çok durmamış, peşinden gitmiş.
Karl, Jenny’ye rüyasında görmediğinde bile özlem duyacak kadar âşık, gizlice nişanlanıp evlenmiş, say ki Jenny’yi kaçırmış. Ama sıra kızı Laura’nın desti izdivacına Paul’ün talip olmasına gelince, ‘âşık Marks’ın yerini “Laura’nın ceberrut babası” alıyor, kızına kur yapılmasına bile tahammülü yok, dehşetle izliyor.
Kız babası olarak ağır kişisel sorumluluk altındadır, kızının geleceğine idealist açıdan bakamaz, kendisi parasız pulsuzken Jenny ile kaçmış olsa bile şimdi kızını ‘çulsuz’un birine veremez! O yüzden Paul’ün kendini kapıp koyvermesiyle Laura arasına “aklını koymak” zorunda hissediyor kendisini. Paul olgun davranıp hayata gerçekçi açıdan bakmalı, şairane davranmamalı, mümkünse uzaktan sevmelidir…
Sonuçta Karl da bildiğimiz türden kız babası!
Laura’nın babası ne denli katı olsa da aşk ceberut babayı dinlemedi, mektubun üzerinden iki yıl geçmeden Paul ve Laura evlendiler. Paul, insana ve proletaryaya âşık kaynatasına layık bir marxist oldu. “Çalışkan bir mizaca sahip değilsiniz” gözlemini haksız çıkardıysa da, insanlar ve proleterler için “tembellik hakkı”nı kuramsallaştırarak, emeği kutsallaştıran kaynatasının eksiğini tamamladı.
Marx’ın insana, proletaryaya aşkına gelince.
Marx öyle kabul etmese de karasevdaydı herhalde.
Marx bu aşkına karşılık bulamadı, hep uzaktan sevmek zorunda kaldı.
Sonuçta Marx’a yüz vermeyen proletarya kendisini mutlu edecek bir partneri boşuna aradı, kendisine âşık Marx’ın yoksulluk, sefalet ve mutsuzluk içinde ölmesini uzaktan seyretti. Marx’ı son yolculuğuna uğurlayan 11 kişi vardı sadece.
Hayata yeniden başlayacak olsa yine insana, proletaryaya aşkından vazgeçmezdi Marx.
Çünkü, sevda böyle bir şeydir ve Karl, marxist idi.
Rahmi Yıldırım
12 Şubat 2006
Not: Jenny Laura Marx, Karl Marx ve Jenny von Westphalen’in ikinci kızlarıydı; 1868’de Paul Lafargue ile evlendi. Lafargue’ler 1911’de birlikte intihar ettiler.