Süfyan Kızılarslan / Ajans Bizim – Soğuk Savaş’ın en önemli simgelerinden biri olan Berlin Duvarı’nın yıkılışının üzerinden 32 yıl geçti.
13 Ağustos 1961’de yapımına başlanan ve Batı Berlin’i Doğu Almanya’da bir ada haline getirerek, bölünmüşlüğü tescil eden duvar 9 Kasım 1989 tarihinde yıkıldı.
Berlin Duvarı birçok belgesele konu oldu ve yaşananlara tanıklık edenlerin sözleriyle gelecek kuşaklara aktarıldı. Yıkılan duvarın parçaları günümüzde müzelerde sergileniyor ve sanal gerçeklikle yeni kuşaklara aktarılıyor.
Duvarın büyük parçalarının sergilendiği yerlerden biri de ABD’nin başkenti Washington DC’daki Newseum. Dünyanın önemli basın müzelerinden biri olan Newseum’da duvardan sekiz parça ve bir gözetleme kulesi belgeseller eşliğinde sergileniyor.
Oyun teknolojileriyle yapılan sunumlarda ise sanal gerçeklikle duvar canlandırılıyor. Ziyaretçiler sanal duvara sanal çekiçler savurabiliyor.
Gerçek duvar 28 yıl, 2 ay, 28 gün ayakta kaldı. Kimileri için “Utanç duvarı” idi, kimileri için ”Demir perde”. Duvar yapılırken dünyaya gelenler 30’lu yaşlara ulaşmıştı. Duvar 9 Kasım 1989 tarihinde yıkıldı. Kimilerine göre 10 bin 316 gün sonra güneş bir başka doğdu.
Bölünen Almanya ve duvar
İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya, Haziran 1945’te Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından dörde bölündü.
Batı ittifakında yer alan ülkeler, kısa bir süre sonra yönetim birimlerini birleştirerek Federal Almanya Cumhuriyeti’ni (Batı Almanya) kurdular. Bunun üzerine, Sovyetler Birliği de kendi kontrolündeki bölede Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ni (Doğu Almanya) kurmaya karar verdi.
Ekonomisi sosyalizme dayanan ve otoriter siyasi yönetimi benimseyen, kapalı bir yönetime sahip Doğu Almanya gelişmedi. Birkaç yıl sonra daha gelişmiş durumdaki Batı Almanya’ya kaçışlar başladı.
1949-1961 yılları arasında çoğunu eğitimli ve nitelikli gençlerin oluşturduğu 3 milyondan fazla kişi Doğu’dan Batı’ya göç etti.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti yönetimi, ülkedeki insanların Batı’ya geçişini önlemek için duvar yapılması kararı aldı. 13 Ağustos 1961’de Berlin Duvarı’nın yapımına başlandı.
Kaçış girişimiyle gelen ölümler
Berlin Duvarı’nı aşmak isteyen Doğu Almanlar, tünellerden ev yapımı balonlara kadar pek çok yöntem denedi. Yaklaşık 5 bin kişi Batı Berlin’e geçmeyi başardı, ancak herkes onlar kadar şanslı değildi.
Berlin Duvarı nedeniyle kaçmaya çalışan kaç kişinin yaşamını yitirdiği tam bilinmiyor. Ancak, Almanya’daki Yakın Çağ Tarihi Merkezi (ZZF) ve Berlin Duvarı Anıtı’nda yer alan bilgilere göre en az 140 kişi yaşamını yitirdi.
Bu insanların büyük bir çoğu nöbetçi askerler tarafından vuruldu, bazıları ise kaçış sırasında kazaya kurban gitti. Girişimi başarısız olduktan sonra intihar edenler de vardı.
Kaçış sırasında yaşamını yitiren ilk kişi Ida Siekmann oldu. Duvarın geçtiği Bernauer Sokağı’nda oturuyordu ve evinin penceresi Batı Almanya’ya bakıyordu. Ida, duvarın yapımında kısa süre sonra 22 Ağustos 1961’de kaçmaya karar vermişti. Üçüncü kattaki evinden önce kişisel eşyalarını attı aşağıya, sonra da kendini. İtfaiye ekiplerinin atlama yatağı açmasını beklemeye dahi tahammülü yoktu. Kaldırıma düşen kadın ağır yaralandı ve hastaneye ulaşamadan yaşama veda etti.
Duvarın yapılmasından sonra ilk kaçanlardan biri de Doğu Alman askeri Conrad Schumann idi. Schumann’ın dikenli teller üzerinden atlarken çekilen fotoğrafı kaçışın da simge görsellerinden biri oldu. Schumann’ın bu kaçış anı daha sonra bir anıta dönüştürüldü.
Berlin Duvarı’nın son kurbanı Winfried Freudenberg’ın kaçışı ise 8 Mart 1989’da hayatına maloldu. Winfried ve eşi, evde yaptıkları bir balonla sınırı geçmeye karar vermişti. Doğu Almanya polisinin müdahalesi sonucunda sadece Winfried balona binebildi, eşi yakalanmıştı. Winfried Freudenberg’un cesedi Batı Almanya’da bir parkta bulundu. Tahminler balondan düşerek yaşamını yitirdiği yönündeydi.
Duvarın çocuk kurbanları
Spree Nehri aynı zamanda sınırı da oluşturuyordu. Berlin Duvarı’nın oluşturduğu engeller ikisi Türk tam 5 çocuğun hayatına mal oldu.
8 yaşındaki Cengaver Katrancı, 30 Ekim 1972’de kazara Spree Nehri’ne düştü. Her iki taraftaki görevliler de insanlar da ”sınır ihlali ve bunun yaratacağı sorun” nedeniyle yardım edemediler. Akıntıya kapılan Cengaver boğuldu. 5 yaşındaki Çetin Metin de 11 Mayıs 1975 tarihinde aynı kaderi paylaştı. Çetin Metin, nehirde boğulan son çocuktu ve en küçükleriydi.
Ve Berlin Duvarı yıkılıyor
SSCB’de Komünist Partisi Genel Sekreterliği’ne gelen Mihail Gorbaçov yeni politikalar uygulanmasından yanaydı. 1980’lerin ortasından itibaren uygulamaya koyduğu ”açıklık ve yeniden yapılanma” politikaları (Glasnost ve Perestroyka), Komünist Parti’nin ekonomi ve yerel yönetim üzerindeki etkisini azalttı.
Avrupa’nın dönüm noktalarından biri sayılan 1989’da, Doğu Bloku ülkelerinde Sovyet rejiminin etkisinin azalmasıyla demokratik hükümetler kurulmaya başladı.
Romanya’da Nikolay Çavuşesku devrildi ve idam edildi. O dönemdeki adıyla Çekoslavakya’da yaşanan Kadife Devrim ile komünist yönetim düştü.
Gorbaçov yönetimindeki SSCB hükümeti, Avrupa’da kontrolünde bulunan küçük devletlere müdahale etmedi. Kimilerine kendi sorunlarıyla uğraşmakta müdahale etme şansı yoktu.
Doğu Almanya’da da insanlar özgürlük için sokaklara çıktı. Protesto gösterilerin yanı sıra çok sayıda kişi, Batı Almanya’ya geçebilmek için Prag, Varşova ve Budapeşte’deki Alman büyükelçiliklerine başvurdu.
Gorbaçov’un Doğu Almanya ziyaretinin ardından ülkede işbaşında bulunan yönetim, 9 Kasım 1989 akşamı seyahat düzenlemesinin değiştirildiğini açıkladı. Açıklamayı duyan binlerce insan sınıra hücum etti.
Duvarın iki tarafında toplanan Almanlar ellerindeki çapa ve çekiçler ile duvarı yıkmaya başladı. 24 saat içinde tam 100 bin kişi Batı Almanya’ya geçmeyi başardı. Batı Almanya Şansölyesi Helmut Kohl’un ertesi gün yaptığı “Biz tek bir milletiz” açıklaması süreci hızlandırdı.
İki Almanya birleşti
Berlin Duvarı’nın yıkılması aynı zamanda Soğuk Savaş’ın da sonunu işaret ediyordu.
Doğu ve Batı Almanya arasındaki görüşmeler “Birleşme Anlaşması” ile sonuçlandı. İki Almanya, 3 Ekim 1990’da Federal Almanya bayrağı altında birleşti.
Helmut Kohl, birleşen Almanya’nın ilk başbakanı oldu. Yaklaşık 60 yıl aradan sonra düzenlenen ilk serbest genel seçimleri de Hristiyan Sosyal Birliği ve Kohl’ün lideri olduğu Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ittifakı kazandı.
Kohl, daha sonra Avrupa Birliği’nin kurulması ve Euro’nun ortak para birimi olarak belirlenmesinde de önemli bir rol oynayacaktı.