Ankara’da meydana gelen ve 37 kişinin ölümüne, 125 kişinin yaralanmasına neden olan bombalı saldırının üzerine önce sosyal medyada, ardından haber portallarında ve gazetelerde çok fazla bilgi kirliliği yayılmaya başladı. Psikolojik savaş konusunda az buçuk bir şeyler bilen biri olarak okuduğum her haberi, nerede okursam okuyayım, en az iki kaynaktan doğrulamadan kaale almıyorum. Detaylı bir araştırma yapmadan, yalnızca gözüme çarpanları sıralıyorum. Ankara’da meydana gelen bombalı saldırıya ait olduğu iddia edilen fotoğrafların bir kısmı başka olaylara ait. Aralarında Suriye’de bombalanmış, yanan araçların olduğu fotoğraflar bile var. 17 Şubat saldırısına ait bombanın patlama anını gösteren video ve fotoğraflar, aynı şekilde 13 Mart’ta yapılan bombalı saldırıya ait olduğu iddiasıyla paylaşıldı. Bombalı araçta bulunan iki saldırgandan birinin Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak çalışmış olduğu iddia edildi. Bu yalanı ortaya atan kişi, tepkiler üzerine tweetini silmek zorunda kaldı. TÜRGEV’in öğrencilerini uyardığı SMS de 17 Şubat’taki saldırıdan sonra gönderilmiş, tarihiyle, saatiyle ortada. Tuncay Özkan’ın hesabından atılan, ölü sayısının 140 kadar olduğunu bildiren mesajlar da gerçeği yansıtmıyor.
Bunlara benzer çok şey var ama en vahimi, bir süredir sosyal medyada paylaşılan “Emniyet patlayıcı yüklü 20 aracın plakalarını yayınladı” haberi. “Emniyet”e atfedilen “açıklama”, polisin kullandığı dil değil. “Birçok kaynaktan teyit edilen bilgilere göre PKK, PYD ve sol terör örgütler, 20 Mart’ta Türkiye’yi kan gölüne çevirecek büyük bir kalkışmaya hazırlanıyor. Emniyet istihbaratı, PKK/KCK ile PYD/ YPG’li teröristlerin ‘fedai’ türü eylemlerde kullanmayı amaçladığı 20 bombalı aracı tespit etti” deniliyor. Ve altına “Emniyet tarafından” bomba yüklü olduğu için arandığı iddia edilen 20 aracın plakası sıralanıyor.
Hayata adımını Uğur Mumcu, Mustafa Ekmekçi, Yılmaz Gümüşbaş gibi mesleğin yüz akı ustaların yanında atmış 38 yıllık bir gazeteci olarak kulaktan dolma bilgilerle yetinmek olmazdı. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak hiç yakışmazdı. Üşenmedim, araştırdım. “Emniyet” tarafından açıklandığı iddia edilen bombalı araçların 6 tanesi, Trafik Şube kayıtlarıyla örtüşmüyor! O kadar örtüşmüyor ki, 47 KJ 163 Renault Laguna, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarında New Holland marka, 2015 model mavi renkli bir traktör. Gri renkli Chevrolet Cruze olduğu iddia edilen 35 GA 0275 plakalı araç ise kayıtlarda hiç yok. Yine “bombalı araç listesinden” 47 NK 534 siyah renkli Hyundai Gi20 ise Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında beyaz renkli bir Kia olarak gözüküyor. Diğer yanlışları yazıp uzatmaya gerek yok.
En vahimi demiştim. Çünkü bu yalan yanlış sosyal medya paylaşımı, bazı ulusal gazeteler tarafından doğrulanmadan haber yapıldı. Önce Cumhuriyet yazdı, Cumhuriyet’i kaynak gösteren Hürriyet ve Vatan gazeteleri de bu haberi yayınladı. Yanlış olanlar bir tarafa, “bombalı araçlar” diye damgalanan ve çarşaf çarşaf plakaları yayınlanan araçlar, dolayısıyla da sahipleri hedef haline getirildi. Ulusal gazeteler “haberi” yayınlayınca, gazeteci arkadaşlarımız paylaşmaya başladılar. İyi niyetle, yanlış bir haberin yayılarak belki de hiç suçu olmayan, hiç ilgisi olmayan insanların hedef haline gelmesini önlemek için uyardım. Teşekkür ederek paylaşımını silen arkadaşlar oldu. Ancak Mehmet Faraç’tan hiç beklemediğim bir yanıt aldım. Faraç, “bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek komik değil mi” diyerek haberin yayınlandığı Vatan Gazetesi linkini iletiyordu. Haber Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıklamasından yapılmış olsa, koca Vatan Gazetesi “Cumhuriyet gazetesi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün olası terör eylemlerine karşı 20 bombalı araçla ilgili olarak paylaştığı plakaları yayımladı” diye haber yapmaz, haberin kaynağı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü’nü gösterirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü bu kadar ciddi bir konuda açıklama yapacak, bu açıklamayı da her ne hikmetse tek bir ulusal gazeteye, üstelik de Cumhuriyet’e geçecek, öyle mi?
Eğer Twitter hesabı Mehmet Faraç’a ait değilse, tabii ki sözüm olmaz. Ama kendisine aitse, en azından bu üslubun yakışmadığını ifade etmek isterim. Uyarımı “suyunun suyu” yanlış bir habere dayanarak komik bulabilir. Ama ya kendisi gibi haberi ciddiye alıp durumdan vazife çıkaran birileri bu araçlardan biriyle karşılaşır ve “gereğini” yerine getirirlerse?