Hiç unutmuyorum, asla unutmayacağım; Cumhuriyet Halk Partisi Nevşehir İl Başkanı Zeki Tekiner öldürüldü! Nevşehir’de yapılan cenaze töreninde olanları Işık Kansu’dan dinledim. Bülent Ecevit’in de aralarında bulunduğu cenaze törenine katılanların üzerine bir inşaattan ateş açılmıştı. Törene katılanlar ve Ecevit, orada güvenliği sağlamak için bulunan birliğin başındaki astsubayın hızlı refleksiyle askerlerine ateş emri vermesiyle ölümden dönmüştü. Katliam amacıyla inşaattan açılan ateş o kadar yoğundu ki, yalnızca Zeki Tekiner’in tabutuna 17 mermi isabet etmişti. Işık, yere yatarak kurtulmuştu başının üzerinden vızır vızır geçen kurşunlardan.
Nevşehir’den Ankara’ya getirildi Zeki Tekiner’in cenazesi. Önce, Çevre sokakta CHP Genel Merkezi’nin önünde katafalka konuldu Türk bayrağına sarılı tabut. Mahşer günü gibiydi, faşizme karşı yumruğunu kaldıran herkes oradaydı. İzlediğim en kalabalık cenaze törenlerinden biriydi. Çektiğim fotoğraflar tanıktır, eşinin ve yakınlarının yaşadıkları acıyı tarif etmek mümkün değil. Konuşmalar yapıldı, Türk bayrağına sarılı tabut cenaze arabasına yerleştirildi ve Çevre sokaktan Meclis’e doğru yürüyüşe geçildi.
Dedim ya, faşizme karşı yumruğunu kaldıran herkes oradaydı diye, bütün sol örgütler de katılmışlardı. Yine hiç unutmadığım, asla unutamayacağım bir şeye tanık oldum. Rahşan Hanım sağında, Mustafa Üstündağ solunda yürüyordu Bülent Ecevit. Devrimci öğütlerin sloganları yükselmeye başladı. Faşizme karşı sloganlar atılıyor, faşizm lanetleniyordu. Ben de Mustafa Üstündağ’ın hemen yanındaydım. Sloganlar çok rahatsız etti Karaoğlan’ı, Üstündağ’a doğru başını hafifçe eğdi, sağ eliyle ağzını hafifçe kapatarak kimsenin duymayacağı bir ses tonuyla “susturun şunları” dedi. Üstündağ kortejin düzenini, güvenliğini sağlamakla görevli birilerini çağırdı, el kol hareketleriyle de işaret ederek Ecevit’in talimatını iletti. Anlamaya çalıştım ama o gün bir türlü anlam veremedim. 1977 seçimlerinde aldığı oyu düşündüm. Faşizme karşı olan, canı yanan herkes Ecevit’e oy vermiş, o sayede yüzde 33,30 oy oranıyla seçimin kazananı olmuştu. O günden sonra sola her dirsek atışında cenazede söylediği “susturun şunları” talimatı geldi aklıma.
Süreç içinde CHP’nin kapıları sola iyice kapatıldı, geldik bugüne. Gün geçmiyor, 40 yıldır istikrarlı bir şekilde yanlış yapmaya devam ediyor CHP. Seçim üstüne seçim kaybediyor, aynı hataları tekrarlamaktan vazgeçmiyor, sağ partilerden vekil devşiriyor, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi sağcı, dinci, adı Rabıta’yla birlikte anılan birini CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak karşımıza çıkarabiliyor, 12 Eylül öncesinde eline kan bulaşmış faşistleri Meclis’e taşımaya gayret ediyor. Tek tek isim saymaya gerek yok, dökülen kanın en önemli sorumluları bile var bu isimlerin arasında. Öyle ki; 12 Eylül savcılarının bile iddianamelerinde açık açık “faşist parti” olmakla suçladıkları MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın mensupları bunlar.
O karanlık günleri anımsamama Aylin Tekiner’in paylaştığı bir mesaj neden oldu. Babasının öldürülmesi olayının azmettiricisi Ömer Ay, İyi Parti’nin Nevşehir İl Başkanı seçilmişti. CHP bu duruma sessiz kalmış, Aylin Tekiner ve Bülent Tekiner’in tepkilerini belgelerle dile getirmeleri üzerine bir açıklama yaptı. CHP Nevşehir İl Başkanlığı sosyal medya üzerinden Aylin’e hitaben yapılan açıklama, özrü kabahatinden büyük talihsiz bir açıklamaydı. Efendim Ömer Ay pişmanlığını dile getiriyormuş, yargı süreci tamamlanmış, cezasını da çekmiş filan. CHP’nin Nevşehir İl Başkanı Zeki Tekiner cinayetinin azmettiricisi Ömer Ay’a neredeyse sahip çıkan bir açıklamaydı bu.
Cumhuriyet Halk Partisi 37. Kurultayı bitti, geride tartışmalar kaldı. Muharrem İnce kurultay boyunca tuvaletin önünde oturtulmuş, onun için yeni parti kuruyormuş, CHP’yi parçalayacakmış, zaten Saray’a da gitmiş, falan filan…
“Başka parti mi var” diyerek kendini CHP’ye oy vermeye mahkûm hisseden bir seçmen kitlesi var. Bu gerçekten üzücü bir durum. Kendi dünya görüşüne yakın başka bir parti olsa, eğer iktidar olacak oy alamayacağını düşünürse yine de CHP’ye oy veriyor bu kitle.
“CHP iktidara yürüyor” dedikleri zaman çok sevdiğim iki meslektaşımın anıları geliyor aklıma. 12 Eylül’e ramak kalmış, Türkiye yangın yeri gibiydi. Her gün manşetleri bombalamalar, kahvehane taramaları, öldürülen aydınlar, katliam haberleri belirliyordu. Yeni Asır‘ın muhabirleri Engür Türer ve Naci Yatıkkaya günlerce aç susuz ve uykusuz Çorum katliamını izlemişler, yorgunluktan bitap düşmüş Ankara’ya dönmeye çalışıyorlarmış. Çorum’dan binmişler otobüse, teker dönmeye başlayınca o yorgunlukla birbirlerinin omuzuna yaslanıp uyumuşlar. Günlerin getirdiği uykusuzluk da var tabii, bir ara aralamışlar gözlerini, “Ankara’ya daha çok var mı” diye sormuşlar muavine. Muavin gülmüş, “Ankara’yı çoktan geçtik ağabey, Bolu’ya gelmek üzereyiz” demiş. Bolu’da inmişler, buldukları ilk Ankara otobüsüne binmişler ve gelmişler Ankara’ya.
CHP iktidarı çoktan geçti, uygun bir yerden kazasız belasız U dönüşü yapıp sol şeridi takip etmezse iktidar olmak bir hayalden öteye geçemez. Cumhuriyet kurmuş koca partiye akıl vermek haddimiz değil ama, o U dönüşünü yaparken epeyce bir safra atması gerekiyor.
Çaresizlik içinde “başka parti mi var” diyerek götürüp oyunu kerhen CHP’ye veren seçmenlere söyleyecek tek bir şey var; oyunuzu kerhen hiçbir partiye vermeyin, dünya görüşünüze uyan partiye verin. Ateşi söndürmek için ağzıyla bir damla su taşımaya çalışan karınca misali, tarafınız belli olsun yeter!