Ülkemizde bir ‘yüksek enflasyon’ gerçeği var, bir de bunu kullanışlı ortam koşulu olarak değerlendirmek isteyenler bulunmakta…
Kim bunlar?
Et ve süt ürünleri fiyatlarında dolar ve euro bazında çok uzun zamandan beri pahalı kaldığımızı çeşitli ülkeler ile kıyaslamalı şekilde sunuyorum. Diğer taraftan meslek örgütleri içinden gelen bir ses sürekli olarak mazot ve yem başta olmak üzere maliyet fiyatlarını öne sürerek inandırıcı olmayan fiyat artışı gerekçelerini hiç nefes almadan sıralıyor.
Sık sık soruyorum; “üretim maliyetlerimizin Amerikalı ve Avrupalı yetiştiriciler kadar yüksek olduğunu kabul etsek bile satış fiyatlarımızın yüzde 50 fazla olmasının mantıklı sebebini açıklar mısınız?” diye…
Elbette buna cevap bulunamıyor ama yine de “süt fiyatı yetersiz olduğu için süt hayvanları kesiliyor, ilk aşamada süt azalacak; ikinci aşamada da hayvan sayısı azalarak et fiyatı daha da yükselecek” tekerlemesi ile netice hükümetin yanlış tarım ve hayvancılık politikalarına bağlanıyor. Bazı muhalif medya kanalları da aynı tek yanlı yayıncılık ilkesi ile bu sesi parlatmayı sürdürüyorlar. Biz ise diyoruz ki; yanlış politikalar ne kadar gerçekse, fiyatları tırmandırma gayretleri de o kadar gerçektir. Ve bu sebeple rakamları konuşturarak gerçek dışı beyanların önünü kesmeye çalışıyoruz.
TÜİK, mart ayına ilişkin süt ve süt ürünleri üretim verilerini açıkladı. Buna göre; ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı, martta yıllık bazda yüzde 7,7 artarak 982 bin 322 tona ulaştı. Ocak- mart döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,5 artarak 2 milyon 799 bin 328 ton oldu. Ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı aylık bazda da yüzde 9 artış gösterdi. Şubatta 901 bin 485 ton inek sütü toplanmıştı.
Bu neyi işaret ediyor?
Sütün eksilmediğini, tersine artış oranının da yükselişini sürdürdüğünü…
Hayvan sayısına bakacak olursak; TÜİK, 2023 yılına ilişkin hayvansal istatistiklerini de açıkladı. Buna göre; büyük baş hayvan sayısı 2023’te bir önceki yıla kıyasla yüzde 2,6 azalarak 16 milyon 583 bine düştü. Küçükbaş hayvan sayısı ise 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 6,9 azalarak 52 milyon 363 bin olarak hesaplandı. Hayvan sayısındaki bu küçük oranlı azalışın yanında tüketim tarafına da bakalım.
Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Derneği (ETBİR) rakamlarına göre, 2017 yılında kişi başına yıllık kırmızı et tüketimi 14 kilogramdı. Bu rakam 2022 yılında 7 kilograma geriledi.
Peki bu bize ne anlatıyor?
• Fiyatlardaki yüksek artış ve alım gücünün azalması ile 5 yılda yarı yarıya düşen kırmızı et tüketimine paralel arzda eksilme görülmediğini…
Yani ilk gerçek sonuç fiyat artışlarının talep kaynaklı olmadığıdır.
• İkincisi de en son geçen hafta açıkladığım küresel fiyat kıyaslamalarına göre bugün gelinen fiyat seviyelerinin maliyet kaynaklı da oluşamayacağıdır.
• Talep ve maliyet enflasyonunun olmadığı yerde; geriye yerleşik enflasyon kalır. Fiyatlandırma yaşanan enflasyona göre değil, en kötümser beklenen enflasyona göre yapılır. Enflasyon bir kere yapışkan hale geldiyse (sürekli fiyat artışları), kâr enflasyonu olarak ifade ettiğimiz; brüt kâr marjını yükseltmek ya da maliyet artışı + fiyatlandırma tarzı öne çıkar. En canlı örnek, Ramazan ayında yerel marketlerde dana kıymalık etin kilosu 314 TL iken, 550-650 TL ve üstü fiyatların da; dana kuşbaşı etin kilosu 344 TL iken, 650-700 TL ve üstü fiyatların da eş zamanlı olarak görülmesiydi. İthal de olsa bu kadar şişen ve genişleyen fiyat makası maliyetle izah edilemez. Evet tek çare ithalat değildir ama bu bir acil durum çözümüdür. Nitekim ithalat miktarındaki artışın et fiyatlarını geriletmesi sınırlı bir etkiye sahip olsa da, bu gün için ete ulaşamayan büyük halk kitleleri için fren işlevi görmesi bile yeterlidir. Hiç ithalat olmasaydı karkas etin toptan fiyatı 500 lirayı geçer, yukarda saydığım perakende fiyatlar da 1000 TL’yi aşardı.
Şimdi de ihraç edilen diğer güçlü gıda kategorilerimize bakalım:
Un, makarna, yaş sebze meyve, kuru meyve ve mamulleri, hububat, bakliyat, zeytin ve zeytinyağı, ayçiçeğiyağı, salça ve konserve, şeker ve şekerli mamuller, fındık ve mamulleri, dondurulmuş tavuk ürünleri, su ürünleri, tütün…
Bunları neden saydım?
Dünyada gıda fiyatları düşerken ve bizde artarken; yabancı ülkelere bu kadar bol gıda çeşidinde nasıl fiyat tutturabildiğimiz her şeyi açıklıyor da onun için.
Hani geçtiğimiz aylarda Antalya’da milliyet farkı sebebiyle kendi vatandaşına daha yüksek konaklama fiyatı uygulayan bir otel vardı ya; işte gıda kategorilerinde de euro ve dolar bazında benzer durum izleniyor. Zira yabancı müşteri fiyatı yüksek bulursa almaz. Kendi ülkelerinde yukardaki birçok üründe bizden ucuz raf fiyatlarına sahip olanlar, bu ürünleri Türkiye’den ithal edebildiklerine göre bizdeki bazı fiyat köpüklerine de işaret etmez mi?
Sonuç olarak; bu bir milli meseledir ve çözülmesi gerekir. Eksik kaldığında sağlık sorunları yaratabilecek, halkın en temel beslenme ihtiyaçları bir grup spekülatörün insafına terkedilmemelidir. Enflasyonla mücadele tam bir tarafsızlıkla desteklenmelidir. Elbette yönetsel sorunları da kabul ederek…
Kurban Bayramı geliyor ve bahsi geçen felaket tellalları yine sahnedeler. Ancak iyi ki sektör içinde gerçeği yansıtanlar da var. Ulusal Et Konseyi (UKON) tarafından yapılan saha çalışması sonucunda; “kurbanlık arzında herhangi bir sıkıntı yaşanmasının söz konusu olmadığı” açıklanmıştır.
Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, yeterli kurbanlık olmadığı yönündeki iddiaları yalanladı ve Türkiye’nin bütün illerinde yeterli kurbanlık olduğunu belirterek “Spekülatörlere inanmayın” dedi.
Yüksek enflasyon ortamının hem nimetlerinden faydalanmayı hem de aynı anda ondan şikâyetçi gözükmeyi kullanışlı hale getiren özellik uygulama kolaylığıdır. Zor olan tarafı ise bu zihniyetle mücadeledir.