Ağustos ayı her gün bir trafik kazası ve bu kazalarda yitirdiğimiz insanlarımız yaktı yüreklerimizi. Haber bültenlerinde trafik kazası haberi almadığımız tek bir gün yok neredeyse. Kamuoyunun sevdiği, tanıdığı bir yüzse eğer karayollarına kurban verdiğimiz, üçüncü sayfa yerine birinci sayfa haberi olur, manşetlere taşınır, ana haber bültenleri oldukça geniş yer verir. Tıpkı Sky Türk ana haber bülteni sunucusu Mehmet Tacettinoğlu’nun ölüm haberinde olduğu gibi. Önce, karayollarına dökülen mucur suçlu ilan edildi. Arkasından, Üniversiad nedeniyle yol çizgilerinin çizilemediği açıklandı. Sonra, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, kazanın olduğu bölgede herhangi bir yol çalışması ve iddia edildiği gibi mucur olmadığını açıkladı. Açıklamada “trafik işaretlemesi eksikliği de bulunmadığı” vurgulandı. Karayolları Genel Müdürlüğü ise, Bakanlığın açıklamasıyla çelişen bir açıklamada bulundu ve “çalışma yapılan yollarda, sürücülerin en fazla 30 km/saat hızla gitmeleri konusunda gerekli işaretlemelerin bulunduğu” iddia edildi. Trafik ekipleri de Tacettinoğlu’nu kazada kusurlu buldular ve bir de trafik cezası kestiler. Mehmet Tacettinoğlu yaşamını yitirmekle kalmadı, ödenmek üzere bir de trafik cezası miras bırakmış oldu acılı ailesine.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada “trafik işaretlemesi eksikliği de bulunmadığı” cümlesi çekti dikkatimi. Hemen hemen bütün şehirlerarası yollarımızda araç kullandım. Çoğunlukla yetersizdir trafik işaretleri ve yönlendirme panoları. Daha önce geçmediyseniz ya da yol hafızanız biraz zayıfsa kaybolmanız çok kolaydır. Ya silinmiştir zamanla ya da asfaltlanmıştır, sonra da unutulmuştur yol çizgileri. Sollama yasağı tabelası vardır ama olması gereken şeritler yoktur yerinde, nerede başlar, nerede biter bilinmez. Üzerinde ilerlemeye çalıştığınız asfalt, yol değil bir ölüm tarlasıdır sanki. Trafik işaretlerinin genel olarak bu kadar yetersizliğine karşın, ilgisiz yerlerde, bölgelerde gereğinden fazla trafik işareti, uyarı tabelaları olmasının nedenini hep merak ederdim. Bu merakımı, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün uzun yıllar avukatlığını yapmış bir hukukçu, Fuat Tuygan giderdi sonunda. Sohbet sırasında yollardan, trafik eğitiminden, kazalardan açılınca sordum kendisine. Söyledikleri insanın kanını donduracak cinstendi. Dedi ki, “O bölgede daha önce muhakkak büyük bir trafik kazası olmuştur. Bir kaza olduğunda, herkesten önce bizim ekiplerimiz ulaşır o bölgeye. İlkyardım ekipleri bile onlar kadar çabuk ulaşamazlar olay yerine. Karayolları Genel Müdürlüğünü sorumluluktan kurtarmak için, olması gereken ancak daha önce dikilememiş bütün uyarı levhalarını dikiverirler çabucak. Bu arada gereksiz olanlar bile dikilir aceleyle. Yoksa Karayolları Genel Müdürlüğü yüklü tazminatlar ödemek zorunda kalabilir.”
İnanılır gibi değildi anlattıkları, örnekler verdi trafik kazalarından, açılan davalardan, dava sonuçlarından. Sorumluluklarını kazadan sonra değil de kazadan önce, insanlar ölmeden önce, insanlar sakat kalmadan önce yerine getirmek, birkaç tabelayı zamanında dikmek bu kadar mı zor? Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bütçesi bu kadar mı yetersiz? Yoksa, insan yaşamı birkaç tabeladan daha mı değersiz?