“Artık yazmıyorum!” dedi, “Bir gün kapı çalınıyor, açıyorum karşımda bir ödeme emri. Bu ülkede yazmakla, çizmekle hiçbir şeyin hallolmayacağını biliyorum. Yalnızca bugüne kadar yazdıklarımı kalıcı kılmaya çalışıyorum.” Sözün bittiği yer dedikleri bu olsa gerek, yanıt veremedim, “haklısın” diyemedim. “Sen yaz, gerekirse tazminatları biz öderiz” diyebilmeyi çok isterdim, diyemedim. Diyemedim, çünkü bunu söyleyebilmek için bir Aydın Doğan, bir Turgay Ciner olmak gerekiyordu. Herkesi susturmanın, sindirmenin bir yolunu buldular. Kimimizi öldürdüler, kimimizi hapislerde çürüttüler, kimimiz hâlâ içerde “tutuklu gazeteci” olarak sürdürüyor yaşamını. “Tutuklu gazeteci” alan gazeteciliği gibi bir şey oldu. Köşe yazarı, polis-adliye muhabiri, parlamento muhabiri gibi bir alan gazeteciliği oldu “tutuklu gazeteci”. Ama dışarıda “tutuklu” olmak o kadar zor, o kadar dayanılmaz ki.
“12’nci dalga eğitimi vurdu”
Egenekon’un 12’nci dalgasının gerçekleştiği günün akşamı, en anlamlı manşeti Can attı NTV’de Canlı Gaste’de, “12. dalga eğitimi vurdu”. Yapılmak isteneni en net, doğrudan, kıvırmadan anlatan manşetti bu. 12’nci dalga eğitimi vurmuştu. Rektörler, eski rektörler gözaltında, ÇYDD Başkanı Türkan Saylan, sağlığı elvermediği için alınamadı. Ama evinde yapılan aramada burs verdiği binlerce öğrencinin isim listelerine ve bilgilerine el konuldu. Bundan sonra burs alıp alamayacakları, öğrenimlerine devam edip edemeyecekleri belli değil. Aynı gün, Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) bursuyla üniversite öğrenimlerini sürdüren dört kız öğrenci de evleri basılarak gözaltına alındılar. Dört üniversite öğrencisinin bir ortak yanları da Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi olmaları. Bu operasyondan sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ‘ne bağışta bulunmak, dernekten burs almak, çağdaş eğitimin öncüsü olan bu derneğe üye olmak, mangal gibi yürek ister.
Karanlığı yaran sesler, tank paletlerinin sesleri değil
Evet, bu bir medeniyetler çatışması. Ama birilerinin yerli yersiz, altı boş olarak durmadan kullandıkları tarzdan bir medeniyetler çatışması değil. Gelinen yol ayrımında, yobazlıkla çağdaşlığın, irticayla ilericiliğin, ak ve karanın çatışması bu. Artık bu çatışma medeniyetle, çağdışılığın çatışması. Bu çatışma Arap harfleriyle, çağdaş eğitimin çatışması. Yıllardır toplumu tank paletleriyle şeriatın kılıcı arasında seçim yapmaya zorladılar. Ne tank paletlerini ne şeriatın kılıcını seçmek zorunda olmadığımızı savunduk. Tank paletlerine de şeriatın kılıcına da karşıyız. Biliyoruz ki her ikisi de çok can yakıyor, ocak söndürüyor. Karanlığı yaran sesler, tank paletlerinin sesi değil!