Kimi dil yanlışları var ki ne yapsanız yaygınlaşmasına engel olamıyorsunuz!
Müslüm Gülhan, BirGün’ün spor yazarlarından. Spor medyasına uzak duran biri olduğum için Müslüm Bey’in bu konudaki yazıları benim ilgi alanımın dışında kalıyor. Ama sanıyorum kendisi felsefeye de meraklı biri. Çünkü zaman zaman felsefe öğeleri de katmaya çalışıyor yazılarına. Böyle durumlarda ne yazmış diye göz atıyorum doğal olarak.
7 Şubat 2025 tarihli BirGün’deki yazısının başlığı “İçimizdeki ve dışımızdaki ‘fay’ kırıkları” idi. Daha başlıkta durakladım! “Fay kırığı” ne demek? O kadar çok yazdım ki bu konuda, herhalde Mısır’daki Sağır Sultan bile duymuştur artık diye umuyordum! Ama yanılmışım; gazetedeki arkadaşlara bile duyuramamışım sesimi!
Bir kez daha yinelemem gerekiyor herhalde: “Fay” (faille) sözcüğü Fransızcadır ve “kırık” anlamındadır. O yüzden de “fay kırığı”, anlamdaş iki sözcükle tamlama oluşturmak anlamına gelir ki Türkçe açısından bağışlanmaz bir yanlıştır! Bu sözün “atlı sipahi” demekten farkı yoktur.
Hadi başlığı geçelim… Müslüm Gülhan’ın yazısı şu tümceyle başlıyor:
“Bugünün çok kültürlü toplumlarında daha sağlıkla bir toplum hayatı için ahlakın dogmalaşmasını değil, pratik faydaları daha çok önemlidir.”
Ben bir şey anlamadım! Ama tek bu tümcede değil, yazılarının çoğunda böyle anlatım sorunları var.
Felsefenin kendisi zaten çok güç sindirilebilen sofistike bir alanken yarım Türkçeyle onu daha da karmaşık duruma getirmemek gerekir.
* * *
Müslüm Gülhan’ın yazısını böylece noktalamışken 5 Mart 2025 tarihli BirGün’de, “Ege Denizi’ndeki ‘depremcik’ler | Prof. Dr. Sözbilir: Kuzey doğu uzanımlı bir fay kırılıyor” başlıklı haberle karşılaştım. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Yunanistan’ın Santorini Adası’nda süren yer hareketlerine değinirken “Oradaki kırılan fayın ne tür bir fay olduğuna dair AFAD’ın çözümleri var. Onlara baktığımızda kuzey doğu uzanımlı bir fayın kırılmakta olduğunu görebiliyoruz” diyerek yineliyordu “fay kırığı” söylemini.
Konunun uzmanı bir bilim insanından “fay kırığı” tamlamasını duyunca elbette daha çok şaşırıyor insan. Demek ki ne denli uyarsak da önüne geçemeyeceğimiz bir yaygın yanlışla karşı karşıyayız. “Fay kırığı” da yakın bir gelecekte “galatımeşhur” sözler dizelgesinde yerini alacağa benziyor…
* * *

“İNŞAA ETMEK…”
22 Şubat 2025 tarihli BirGün’ün 6. sayfasından bir haber başlığı… İstanbul Baro Başkanı ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun ağzından “Hukuku tekrar inşaa edeceğiz” diye yazılmış. İbrahim Hoca’nın “inşaa” diye bir söz kullanmadığı haber metninden anlaşılıyor. O, “inşa edeceğiz” demiş, başlığa “inşaa edeceğiz” diye çekilmiş! “Muhattap”tan sonra şimdi de “inşaa”… “Basit bir harf hatası canım!” deyip geçmeyelim. Bir harf bazen tüm anlamı değiştirebiliyor. Okurlardan da bu konuda eleştiriler geliyor. Özellikle haber başlıklarında daha özenli olmak gerekiyor.
* * *
HAFTANIN NOTU
MADIMAK KATİLLERİ SALINIRKEN…
“Madımak” topluöldürümü, bu ülkenin utanç sayfalarından biridir. Aralarında yakın arkadaşlarımızın da bulunduğu 35 insan o yangında devlet gözetiminde katledilmiştir!
Ta başından beri bu dava, katilleri koruma güdüsüyle yürütülmüştür. Yıllar süren uğraşlar sonunda 33 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş, ancak dava “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” kapsamında değerlendirilmediğinden zamanaşımına uğratılarak kapatılmıştır.
Bütün bunlar yetmemiş gibi, şimdi de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla salıveriliyor! Meğer Sivas katliamını geçekleştirenler “Terörle Mücadele Yasası” kapsamında yargılanmadıkları için “terörist” sayılmazlarmış! O yüzden ölünceye dek cezaevlerinde kalmaları gerekmiyormuş!
Davanın avukatlarından Şenal Sarıhan, “2002 yılında kesinleşmiş ve infazı başlamış olan olayla ilgili tahliye kararı verilmiş olmasını hukuka aykırı buluyoruz ve gerekli hukuki mücadeleyi yapacağız’’ derken, Sivas’ta katledilenlerin çocukları da (Zeynep Altıok, Eren Aysan ve Mazlum Çimen) Anayasa Mahkemesi kararını şu sözlerle eleştirdiler:
“Sivas katliamı davası, Türkiye’nin cezasızlık politikasında yeni sayfalar açmaya devam ediyor. Mağdurların başvurusu hakkında 12 yıldır karar vermeyen AYM’nin failler yönünden bu kadar seri hareket etmesi; temel hukuk ilkeleri ve adil yargılanma prensiplerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. İktidar partisinin kurucu kadrosunun Sivas davasının avukatlığını üstlenme gayreti böylece amacına ulaşmış görünüyor. Tek bildiğimiz, bir gün, son sözü söyleyecek taraf olacağız.”
Sivas yangının ateşi, 32 yıldır yüreklerimizi yakmayı sürdürüyor! Katiller, siyasal İslamcı iktidar odaklarınca korundukça da bu ateş hiç sönmeyecek! Ta ki o “son söz” söyleninceye dek…