Arapça bir sözcük olan “satıh”, bilindiği üzere “yüzey” demektir. “Mail” ise “eğik” anlamına gelir. Eskiler “yeryüzü”ne “sath-ı arz”, “dikey düzlem”e “sath-ı amûdî” dermiş. Osmanlıca “sath-ı mail”in çağdaş Türkçedeki karşılığı ise “eğik düzlem”dir…
“Eğik düzlem” betimlemesini seçim dönemlerinde İlhan Selçuk çok kullanırdı. Ne de olsa o yıllarda öz dilimize güçlü bir yöneliş vardı. Ama günümüzde genç arkadaşlar nedense terimin Arapçasını kullanmayı yeğliyor. Üstelik çoğu zaman yanlış yazarak!
İbrahim Varlı arkadaşımızın “sath-ı mail” sözcüğünü “sathı mahalli” diye yazmasını daha önce bu sütunlarda eleştirmiştim. Ne yazık ki 26 Ekim 2024 tarihli “Saray’ın Hesapları” başlıklı yazısında tam üç kez aynı yanlışı yinelemiş. Öyleyse ben aradan çekileyim, okurlar konuşsun! İşte yazar ve editör arkadaşımız Fahri Aral’dan gelen eleştiri:
“Sevgili Attila,
İyisindir herhalde? Uzun zamandır yazışamadık; bu yaşta bile yoğunluktan başımızı alamıyoruz. Senin çaban da sürekli bir yoğunluk gerektiriyor biliyorum ama BirGün‘deki arkadaşlara bile sesini duyuramıyorsun! Yazılarını severek okuduğum ama kimi tahlillerine katılmadığım İbrahim Varlı‘nın bugün (26 Ekim) birinci sayfadaki tanıtım paragrafında ‘Ortadoğu sathı mahalli’ diye bir ibare geçiyor. Bunca yıldır kalem oynatan genç bir yazarın sürekli yapılan bir yanlışı tekrar etmesi olacak iş değil…
Selam ve sevgilerimle…”
Sık yapılan yanlışı bir daha kimse yinelemesin diye doğru sözcüğü bu kez başlığa çektim! Artık “satır arasındaki uyarınız gözümüzden kaçtı hocam!” deme şansı tanımıyorum kimseye! Zaten ben tanısam da -paylaştığım mektuptan anlaşılacağı gibi- dikkatli ve bilgili okurlar yanlış kullanımları bağışlamıyor!
* * *
ÖZGÜR ÖZEL’İN KONUŞMA BİÇİMİ
CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel çok konuşuyor! Ama yalnızca konuşuyor! Ana muhalefet partisi önderinin konuşmalarının toplumda belirgin bir etkisi ve ağırlığı olmalı değil mi? Oysa suyun çürüdüğü, tuzun koktuğu ve sözün değerinin kalmadığı ülkemizde bu konuşmaların hiçbir karşılığı ve caydırıcılığı yok. O yüzden de gemi azıya alan Saray iktidarı, her gün el yükselterek “artık bu kadarı da olmaz!” dediğimiz işleri korkusuzca yapabiliyor! En son, 31 Mart’ta halkın büyük desteğiyle seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’i tutuklayıp yerine kayyım atadılar. Şaşırdık mı? Hayır! Ama “bu daha başlangıç!” Sırada İstanbul Anakent Belediye Başkanı ve CHP’nin olası Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu var! Yani tehlike büyük! Gelin görün ki CHP’nin bu kör gidişi nasıl tersine çevireceği bilinmiyor…
Özgür Özel her yerde çok konuşadursun, adının yazılmasını istemeyen bir okurumuz da onun konuşma biçimine takılmış; mektubunda diyor ki:
“Attila Abi merhaba,
Özgür Özel’in konuşmalarını dinlerken gülmekten kendimi alamıyorum! Hiç gereği yokken koyu bir Ege şivesiyle konuşuyor. Hoşluk olsun diye mi yapıyor bunu, bilmiyorum. Konuşma dili, yazdığımız Türkçeden farklı olabilir ama Özgür Özel’in dilini çok yadırgıyorum. Canlı yayında ‘Kaybediyosak ben kaybediyom’ diyor! Güleyim mi, ağlayayım mı bilmiyorum.
Özgür Özel’in çok sık kullandığı sözcüklerden aklımda kalanları da onun ağzından yazayım:
-Yapacağız yerine ‘yapcaz’.
-Edeceğiz yerine ‘etcez’.
-Kâğıt yerine ‘kağıt’…
Bir de şöyle bir cümle vardı konuşmasında: ‘…cürümünüz kadar yer yakarsınız.’ Ukalalık etmek istemem ama Arapça “hacim” anlamındaki ‘cirim’ sözcüğünün, halk arasında kullanılırken zamanla ‘cürüm’e dönüştüğünü biliyorum. Bu sözün doğrusu, ‘Cirminiz kadar yer yakarsınız’dır.
Kameraların karşısında topluma seslenen bir siyasetçinin konuşmasına biraz daha özen göstermesi gerekmez mi? Hele de CHP gibi bir partinin genel başkanına yakıştıramıyorum bu konuşma biçimini.
Sevgiler, selamlar.”
Meclis’te her bölgeden milletvekili var. Onların kullandıkları farklı şiveleri eleştirmek doğru olmaz belki ama Dil Devrimi‘ni yapmış bir partinin Genel Başkanının, kitleler önünde ölçünlü Türkçeyle konuşmak zorunda olduğunu bilmesi gerekir herhalde.
* * *
HAFTANIN NOTU
İbrahim Demirel’in şiirsel portreleri
İbrahim Demirel, siyah beyaz fotoğraf alanında ülkemizin en yetkin sanatçılarından biridir. Özellikle portre fotoğrafçılığındaki ustalığı tartışılmaz. Sahibi olduğu ve gerçek bir müzeye dönüştürdüğü Bahçelievler’deki Galeri Sanat Yapım’da, benim de Trabzon Lisesi’nde Resim Öğretmenim olan ünlü ressam Kayıhan Keskinok yönetiminde uzun yıllar atölye çalışmaları yürütmüş; görkemli sergilere ev sahipliği yapmıştır. İki yıl önce Çankaya Belediyesince basılan “Şiirin Yüzleri-Ankara” seçkisindeki ozan fotoğrafları da onun objektifinden çıkmıştır.
Ara Güler her ne kadar fotoğrafı sanattan saymasa da İbrahim Demirel, 1960’lardan bu yana çektiği siyah-beyaz karelerle fotoğrafı sanat düzeyine yükselten bir usta olarak tanınıyor. Onun, gün ışığını ustalıkla kullanarak çektiği sanatçı portreleri, görüntüyle oluşturulmuş şiir duygusu uyandırır insanda.
İbrahim Demirel’in kimi fotoğrafları daha önce birkaç albümde yer almıştı. Ancak yaşam boyu çektiği siyah-beyaz karelerden önemli bir toplamı, 3-29 Ekim tarihleri arasında Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açtığı sergide ilk kez bir arada görme şansını elde ettik. “İbrahim Demirel’in Tanıklığında Siyah-Beyaz Kareler” adını taşıyan bu sergideki belgesel fotoğraflarda; işçiler, kır yoksulları ve amele pazarlarında bekleşen işsizler ordusunun yanı sıra 1980 öncesindeki devrimci gençlik hareketinin kentlerimizin sokaklarına ve duvarlarına yansıyan görüntüleriyle karşılaşmak heyecan vericiydi.
Çarpıcı fotoğraflarıyla yakın tarihimizin mücadele günlerini genç kuşaklara anımsatan İbrahim Demirel’e ve bu önemli serginin küratörü değerli mimar, öğretim üyesi ve ozan dostumuz Ali Cengizkan’a teşekkürler…
İbrahim Demirel’in 1980 öncesindeki devrimci mücadeleyi belgeleyen siyah-beyaz karelerinden biri.