Duygusal, duygusal olduğu kadar da nostaljik yaşam hikâyeleri okudum, belgeseller izledim Çorlu’daki hızlı tren kazası nedeniyle. Demiryolcuların “Yol bekçileri” diye adlandırdıkları cefakâr emekçilerimizin hikâyeleri bunlar. “Yapılacak iş, çekilecek çile değil” diyebilirsiniz. Ama ekmek parası uğruna yapılıyor işte. Ellerinde oldukça ağır ve traverslerin üzerinde attıkları her adımda biraz daha ağırlaşan bir anahtar, sabah akşam yürüyorlar. Önce gözle, ayaklarının altında kıpırdayan bir travers hissettiklerinde elle, anahtarla yokluyorlar rayları traverslere bağlayan somunları. Gevşeyen varsa sıkıyorlar, trende yol alan canları yaşama bağlıyorlar. Yaşam dediğinin pamuk ipliğine bağlı değil midir zaten? Gevşeyen bir somunun gözden kaçması, çok büyük bir tren kazasına, onlarca insanın yaşamının sona ermesine, yüzlerce insanın yaralanmasına neden olabilir, Çorlu’daki gibi.
Maliyetli bulunarak yol bekçisi uygulamasına son verildiği söyleniyor, birkaç yıl önce. Üzücü tabii, sabah akşam, yaz kış, soğuk sıcak demeden, yeri geldiğinde ayılarla, kurtlarla, yılanlarla karşılaşan, yorucu, tehlikeli ve ağır bir sorumlulukla işlerini yapan yol bekçilerinin artık olmamaları. Issız arazide kara trenin düdüğüyle selamlanmanın hazzı onlar için başka bir şeyde olabilir mi? İyimser olalım, yol bekçisi kardeşlerimize vefasızlık yapılmadığını, işletme içinde başka işlerde istihdam edilmiş olduklarını düşünelim.
Kara tren bitti, demiryolu müzesinde yerini aldı. Belki özel hatlarda, nostaljik seferler yaparak turizme hizmet edebilir. Ancak; saatte 200-250 km hızla şehirlerimizi bağlayan hızlı tren ağını düşündüğümüzde, artık rayların gözle, elle kontrol edilemeyeceğini de kabul etmemiz gerekiyor. Akıllı telefonlarla cebimize bile giren bilgisayar teknolojisi, demiryollarında yol bekçilerinin yerini aldı. Yakından bildiğim bir projeden söz etmek istiyorum. Vagonların altına entegre edilen elektronik cihazların algılayıcıları, lazer ışınlarıyla traversleri, rayları, makasları, cıvataları sürekli kontrol ediyor. Aldığı bilgiyi anında işliyor, işlediği veriyi GPS aracılığıyla anında kontrol merkezine iletiyor. Yazılım, eğer Aselsan örneğinde gördüğümüz gibi baltalanmazsa, Türk mühendislerinin eseri. Bir yol bekçisinin büyük bir dikkatle ve doğal olarak yavaş adımlarla yaptığı gözle, elle kontrol işini, bilgisayar teknolojisinin hızıyla kıyaslayabilir miyiz?
Çorlu’da trenin raydan çıkaran doğal afet, yağmur, toprağın akması filan dense de, hepsi laf-ı güzaf! Ortada bu kadar insanın canına göz göre göre kıyan bir hırsızlık, bir yağma var! Tren yolu hızlı trene uygun olarak henüz yapılmış, üzerinden iki ay geçmiş. Sosyal medyada paylaşılan, basında yayınlanan fotoğraflar hırsızlığı alenen gözler önüne seriyor. Hadi inşaat sırasında işin kontrolü göz yumdu, payını aldı, hakedişi imzaladı diyelim. Test sürüşlerinde de mi görmediniz? Nasıl olur verdiniz, kesin kabulü nasıl yaptınız. Test sürüşlerinden sonra 1 Mayıs itibariyle törenlerle hızlı tren seferlerine başladığınıza göre, bu saydıklarımın hepsi yapılmış olmalı.
Soruşturmayı yapacak olanlar, bir tercihte bulunacaklar. Ya gerçek sorumluları bulmak için hakkıyla bir soruşturma yapacak, vebali olan herkesin bedelini ödemesini sağlayacaklar, ya da kazayı bundan öncekilerde olduğu gibi makinistin üzerine yıkıp gerçek sorumluların bu işten sıyrılmasını sağlayacaklar. İzleyip hep birlikte göreceğiz.