Süfyan Kızılarslan / Ajans Bizim – Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu yolculuğu 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılmasıyla başlar.
Bu bir süredir hazırlıkları yapılan bir çalışmanın sonucudur. Görünen durum başka, kafasının içindeki planlar başkadır. Bu zorlu yolculuk, tutulan günlüklere yansır.
Hüsrev Gerede, anılarında yolculuk sürecini şöyle anlatır:
(16 Mayıs 1919 – Cuma) “Saat 4.30’da Bandırma vapuru ile hareket ettik. Vapurda Sivas’taki 3. Kolordu Komutanlığı’na atanan Albay Refet (Bele), Yarbay Mitralyöz Arif, Topçu Binbaşı Kemal (Doğan), Doktor Binbaşı Refik (Saydam), Doktor Albay İbrahim Tali (Öngören), Kurmay Albay Kazım (Dirik), Yüzbaşı Mümtaz ve karargâha mensup öbür subaylar vardı. Hareketimizden dört saat sonra Boğaz’dan çıktık. Karadeniz’in ölü dalgaları ufak vapuru sallamaya başladı…”
“Deniz gittikçe azıttı, ufacık vapur çalkalanıp duruyor. Binbaşı Kemal ile güvertede oturduk. Fakat soğuktan gece yarısı aşağı inmek zorunda kaldık. Hepimiz yataklara serildik.”
(17 Mayıs 1919) “Hava kötü. Hep yataklardayız. Mitralyöz Arif, Dr. Refik, Topçu Kemal bir kamaradayız. Kamaramız vahşi hayvan kafesine benziyor. Ara sıra başımızı kaldırıp birkaç kelime konuşuyoruz. 9.30 sıralarında İnebolu’ya yanaştık. Fakat 17-18 Mayıs gecesini fena geçirdik. 18 Mayıs öğle üstü Sinop Limanı’na girdik. Çok şükür sallantı kesildi. Yataklardan fırladık. Tıraş olduk, yıkandık, güvertede hava aldık, güneşlendik. Dr. Refik’in nane suyu aklımızı başımıza getirdi.
Saat 3’te vapurda bizimle gelip karaya çıkan Liva Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey, Sinop’tan bize İzmir’in işgaliyle ilgili yazılı bilgi getirdi. 13 Mayıs’tan beri İzmir’in işgal olunacağına dair belirtiler görülmeye başlamış. Reddi İlhak canlanmış, 15 Mayıs’ta işgal başlamış. Kabine istifa etmiş. İzmir’in işgali ile ilgili pek de açık olmayan haberler bizi çok üzdü.”
Hastaneden karyola, komşulardan yatak
19 Mayıs 1919 (Pazartesi) sabahı saat 6’da güzel bir havada Samsun’a ulaşırlar. Canik Livası (Sancağı) yöneticilerinden Osman (Atlı) Bey, anılarında konaklama yerinin belirlenmesini şöyle anlatır:
“Ben o zaman Samsun Muhasebe-i Hususiye Müdürü idim. Bir akşam Mutasarrıf Ethem Bey beni evine çağırttı. ‘İstanbul’dan bir Paşa başkanlığında bir teftiş kurulu hareket etmiş. On sekizinde burada olacaklarmış. Birkaç gün kalacağı için kendisine ve maiyetine bir yer hazırlayalım. Bunu İstanbul’dan Dahiliye Nezareti bize bildirdi. Zaman da malum… Kimseden fedakârlık isteyemeyeceğimize göre meseleyi aramızda halletmeliyiz. Umudum sizde. Yarın sabahtan itibaren bu işle meşgul olunuz’ dedi.
Gece bir hayli düşündüm. Hemen aklıma evimin yanında bulunan boş durumdaki Mantika Palas Oteli geldi. Ertesi sabah binanın sahibiyle anlaşıp oteli açtırdım. Askeri hastaneden karyola, evden ve komşulardan yatak ve yorgan getirttim. Daireden masa, sandalye, yazı takımı gibi eşyayı da getirterek odaları, salonu, mutfağı donattık.”
İngilizler kuşkulanıyor
Mustafa Kemal, Samsun’dan ilk olarak emrindeki vilayetlerin mülki amirleri ile 15. (Erzurum) ve 20. Kolordu (Ankara) Komutanlıklarından bölgelerindeki asayiş durumunu belirten rapor göndermelerini ister.
Bu sırada, İstanbul’da, İngiliz Karadeniz Orduları Komutanı General George Milne, Harbiye Nezareti’ne yolladığı yazıda “Mustafa Kemal Paşa’nın niçin Sivas’a gönderildiğini” soruyordu. Bakanlığın 24 Mayıs günlü cevabında, “9. Ordu Müfettişliğinin, Harbiye Nezareti adına, verilen emirlerin ne derece uygulandığını araştırma ve vazife bölgesindeki silahların toplanması ile asayişsizliği ortadan kaldırmak için oluşturulduğu” bildirilir.
İzmir’in işgaline tepki
Bu süreçte Yunan askerlerinin İzmir’e çıkması büyük bir infial yaratır. Mustafa Kemal Paşa, 20 Mayıs’ta Sadrazama gönderdiği telgrafta, İzmir’in işgalinin Türk Milleti tarafından “şiddetle ret ve protesto edildiğini, bu işgali millete kimsenin kabul ettiremeyeceğini, ancak hükümetin gerekli girişimlerde bulunacağı inancıyla sakinliğini koruyabildiğini” bildirir.
21 Mayıs’ta, İstanbul’a gönderdiği telgrafta, Samsun’dan İngiliz askerleri gördüğünü, Sivas’a da asker gönderileceğini duyduğunu ifade eder. İngilizlerin her istedikleri yere asker göndermeleri halinde asayişi sağlamakta zorlanacağını, bunun hükümet tarafından önlenmesi gerektiği belirtir.
Ülke ve ulusa karşı borç
Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kazım (Karabekir) Paşa’ya gönderdiği telgrafta ise ülkenin genel durumunun çok tehlikeli bir hal aldığını, bundan büyük üzüntü duyduğunu, ülkeye ve ulusa karşı borçlu oldukları görevi birlikte yapabilecekleri kanısında olduğunu ifade eder.
Kendisiyle buluşmak istediğini, ancak çok kötü olan asayiş durumuyla ilgilenmek için birkaç gün Samsun’da kalacağını kaydeder.
Samsun’daki İngiliz askerleri
22 Mayıs’ta Sadrazamlığa gönderdiği şifreli raporlarda, Samsun bölgesinde 40 kadar Rum çetesi bulunduğunu, bunların Rum Metropoliti Yervantos tarafından yönlendirildiğini bildirir. Raporda, bu kişinin, “Hristiyanlara saldırılar olduğu” yönünde düzmece raporlar düzenleyip Fransız temsilcilerine gönderdiği, hükümetçe korunamayan Müslümanların da 13 çete ile kendilerini savunmaya çalıştığı belirtilir. Samsun’da bulunan İngiliz temsilcisinin bir yabancı devlet himayesinden söz ettiğini ve bunun asla kabul edilemeyeceğini kesin bir dille söylediğini anlatan Mustafa Kemal Paşa, milletin hükümete itaat içinde bulunduğunu da kaydeder.
Sözü edilen temsilci İngiliz Yüzbaşı L.H. Hurst idi. Bu kişi, Mustafa Kemal Paşa’nın amacını anlamak için ziyaret eder. Hurst, görüşmeyi İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Arthur G. Calthorpe’a bildirir.
Hurst, 21 Mayıs 1919 tarihli raporunda, “Kemal Paşa 19 Mayıs’ta buraya geldi, sükuneti muhafaza etmek maksadıyla içeriye doğru teftiş gezisine gidecektir. Onunla bölgenin genel durumunu görüştüm”der. Sonraki günlerde, Mustafa Kemal’in karargahından birkaç subay İngiliz subaylarla genel asayiş durumuna ilişkin toplantı yapacaktı.
Havza’ya hareket
Araştırmacı Baki Sarısakal, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekileri Samsun’dan Havza’ya hareketini şöyle anlatır:
“Mustafa Kemal Paşa 25 Mayıs 1919 Pazar günü sabah kahvaltısından sonra dokuzu yirmi yedi geçe, ordunun metrukatı arasında hurda bir otomobille ve maiyeti de diğer iki otomobille Ordu Müfettişlik Karargahı’na mensup üç albay, bir yarbay, üç binbaşı, beş yüzbaşı, üç üsteğmen, bir teğmen ve iki şifre katibinden oluşan 18 kişilik heyetle Havza’ya doğru yola çıktı. ….
Samsun’da kaldıkları Mantika Palas Oteli önünden hareketle, önce Şüküroğlu Caddesi’nden (günümüzde Mecidiye Caddesi) geçildi ve Subaşı’na ulaşıldı. Hava kapalıydı. Deniz ve Samsun’u geride bırakırken hafif yağmur serpintisi de başlıyordu. Hamidiye Çeşmesi yakınından geçilerek Hacı Aba ya da Elmadağ Yokuşu (Unkapanı Yokuşu) tırmanılarak; Hamidiye Hastanesi sağda, askeri kışlalar solda bırakılarak Kıran Köyü aşıldı. Avdan’da Susuz Hanlarda mola verildi ve sonra Mahmur Dağı’na doğru yola devam edildi.
‘Dağ başını duman almış’
Mahmur Dağı’ndan Susuz Hanlar’a kadar olan mıntıka Rum Pontus çetelerinin en çok baskın yaptıkları yerdi. Sağı ve solu ormanlık olan bu mıntıkanın etrafı Rum köyleri ile çevrili olduğundan, bu çeteler yoldan geçecek olan yük arabalarını soyup, içindekileri öldürüyorlardı.” Yolda Rum Pontus çetelerinin baskınına karşı kafilenin güvenliğini Kavak’ın Karlı Köyünden Canbulatoğlu Ekrem Bey’in (Çerkez Ekrem) adamları sağlıyordu.
Kavak yakınlarında (Kulupınar) otomobilin arızalanması üzerine, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler yürüyerek yola devam ederler. Kaledoruğu’ndan indiklerinde, hamamın önünde karşılaştıkları Bekçi Mehmet Çavuş onları Kavak’ın ileri gelenlerinden Hacı Yusuf (Akal) Ağa’nın evine götürür. Mustafa Kemal Paşa’nın nahiye binasındaki konuşmasını dinleyen Canbulatoğlu Ekrem, “iki yüz atlıyla emrinizdeyim” diyerek, Havza’ya kadar onların güvenliğini sağlamayı üstlenir.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Kavak’tan hareketle Karadağ’ı aşarak yola devam ederler. Havza’nın Karageçmiş köyü yakınlarında otomobil yine arızalanınca köye kadar “Dağ başını duman almış” marşını söyleyerek yürürler. Köyde verilen molanın ardından otomobil onarılır ve Havza’ya hareket ederler.
“Ümitsiz olmayacağız, çalışacağız”
Hüsrev Gerede, anılarında “Sabah saat 9’da Samsun’dan hareket ederek üç saat sonra Havza’ya geldik… Bir otele yerleştik” demektedir.
Atatürk, Nutuk’ta “Bir hafta kadar Samsun’da ve 25 Mayıs’tan 12 Haziran’a kadar Havza’da kaldıktan sonra Amasya’ya geçtim” diye bu süreci özetler.
Mustafa Kemal Paşa, Havza’da kendisine ayrılan Mesudiye Otel’e yerleşir. Burada kendisini ziyaret eden Havzalara şöyle seslenir:
“Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız; çalışacağız, memleketi kurtaracağız. Bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir, zaten başka türlü de dönüş imkânı yoktur.”