Her yılın başında, gelecek 12 ay için görüşlerimi paylaşıyorum. Bu sefer de 2025 yılının oldukça zor geçeceğini, ana nedenleri belirterek başlıyorum. Vergi sisteminde adalet gerçekleşmeden, üretim artışı sağlanmadan, para politikası maliye politikası ile desteklenmeden ve yapısal reformlar devreye sokulmadan ekonomi rayına giremez. Ve aynı sebeplerle yeni yılda enflasyonun hedeflenen seviyelere düşmeyeceğini de rahatça söyleyebilirim. Zira beklenen faiz indirimleri peşinden dövize talep yaşanır, kurları yükseltecek olan bu durum yüksek döviz pozisyon açığı bulunan reel sektör için kur riski anlamı taşır. Faiz indirimi ile birlikte reel faiz eksi kalmaya devam edeceğinden, yatırımcının emlak ve en fazla da altına yönelişi kaçınılmaz olur. Kurun uzun süre sabit kalması ile yatırımcısına kaybettiren dolar yeni yılda kat be kat fazlasını kazandırır. Diğer yandan da maliyet enflasyonuna katkı yapar.
Enflasyonu düşürmek üzere; eğer varsa yapılanlara da bakmak gerekiyor.
Yapısal reformlara başlandı mı?
Karara bağlanan tasarruf tedbirlerinden sonuç alınabildi mi?
Cevaplar ‘hayır’ olduğuna göre; kurumları yeniden inşa etmeden, kamuya tasarruf yaptırmadan bu gemiyi yüzdürmek kolay değildir. Siyasilerin ümit veren açıklamalarının 2025 yılı için rakamsal karşılığı yoktur. Dolayısıyla tutmayan enflasyon hedeflerine göre doğru planlama yapılamayacağıaçıktır.
Örneğin geçtiğimiz Ağustos ayında ve öncesinde genel kanı Eylül ayından itibaren faiz indirimlerinin başlayacağıydı. MB’nin yıl sonu enflasyon beklentisi Nisan ayında yüzde 36 iken benim iddiam, bu tahmininin tutmayacağı (tahminim % 55 idi) ve yıl sonuna 4 ay kala da Ocak ayından önce faiz indiriminin yapılamayacağı yönünde idi. Diğer nedenleri ile birlikte o tarihlerde açıklamıştım. Dolayısıyla bireylerin kime inanacağına karar vermesi çok kolaydır. Daha önce söylenenlere ve gerçekleşme oranlarına bakarak…
Kurtarıcı olarak iş başına gelen Mehmet Şimşek, vergiyi “tabana yayma” sözü verse de, adaletli bir gelir dağılımı için şart olan bu uygulama yine başka bir bahara kalmıştır. Halkımızın vergi yükü 2025 yılında oldukça ağırlaşacaktır. Önümüzdeki yıl enflasyonun çok üzerinde bir oranda artışla 11,1 trilyon lira tahsilat hedefine ulaşılması öngörülüyor. KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin bu toplam vergi gelirleri içindeki payı da önümüzdeki yıl yüzde 70’lere dayanacaktır. Bu oran AB ve OECD ülkelerinde yüzde 35 civarındadır.
Yani verilen sözlerin aksine; gelir, kâr ve servet sahiplerinin payı yine üçte bir seviyesinde kalacaktır. Bu kadarla kalsa iyi, dolaylı vergi adına yeni sürprizler de gelecektir. Örneğin 7524 sayılı kanunda yapılacak değişiklikle; “2025 yılından itibaren e-ticaret pazar yerlerinden yapılan her türden mal/hizmet satışlarına uygulanmak üzere satıcıya e-ticaret pazar yerleri tarafından yapılacak ödemeler üzerinden satıcı gerçek kişi ise % 25, tüzel kişi ise % 15 stopaj kesilecek.” Bunun anlamı; fiyatların sadece e-ticaret sitelerinde değil (zira e-ticareti fiili mağazadan ayrı fiyatlandırmak mümkün değil), piyasa genelinde şişirilmesi demektir. Böylece satışlar düşeceği için hem kâğıt üzerindeki vergi gelirlerine ulaşılamayacak hem de dezenflasyon süreci başlamadan bitecektir.
Kaldı ki 2025’te iç talebin daha da düşmesi resesyon riskini de artırıyor. Nitekim İSO Türkiye İmalat PMI (satın alma yöneticileri endeksi), son 8 aydan beri sınır değer olan 50’nin altındadır ve faaliyetlerde bozulmayı ifade eden öncü göstergedir. Böylece yüksek enflasyonumuz varken, bir de resesyonumuz olacaktır. Ekonomimiz yılın 3. çeyreğinde önceki yıla göre yüzde 2,1 büyüdü. Bu büyüme son 17 çeyreğin en düşük oranıdır. 2025 bu tablo eşliğinde stagflasyonu da yaşayacağımız bir yıl olabilir. Üstelik yeniden değerleme oranının yüzde 43,93 olması; fiyat ve ücret artışlarının ise beklenen enflasyona göre planlanması vergi tahsilatını da olumsuz etkileyecektir.
IMF 2030’a kadar Türkiye için yıllık bazda tek haneli enflasyon öngörmediğini açıkladı. Hatta Türkiye’nin en yüksek enflasyonlu 3’üncü ülke konumuna yükseleceğini belirtti. Tanınmış bir finans ve sigorta şirketi olan Allianz Trade, Küresel İflas Raporu’nun ikinci yarı yıl değerlendirmesinde; Türkiye’nin iflas oranını yüzde 20 olarak öngörüyor. Her 5 şirketten birinin bu riski taşıması çok olumsuz bir işarettir.
Sonuç olarak; kamu açıkları nedeniyle yaşanacak zorunlu parasal genişleme de enflasyondaki yükselişin yeni nedeni olacaktır. Bu bakımdan hesapsız harcamaları önlemek ve yapısal sorunları çözmek yerine yüksek oranlı bir asgari ücret artışını enflasyonist etkinin tek nedeni olarak görmek temelden hatalıdır.
Enflasyon düşük çıksın ve çalışanların ücret artışlarına yansımasın düşüncesi ile Aralık’tan Ocak ayına ertelenecek mal ve hizmet zamları sonrasında ne olacak?
En kötüsünün geride kalmadığı henüz yılın ilk ayında görülecek!
Küresel genişlikte dolar bazında en yüksek raf fiyatlarına sahip olmamıza ve üstelik döviz kuru aylarca sabit kalmasına rağmen, kırmızı et ve damacana suları başta olmak üzere gıda fiyatlarının artmaya devam etmesi, fırsatçı enflasyonunun önümüzdeki dönemde de cesaretle tırmandırılacağına işarettir. Eğer halkın temel gıda fiyatları kontrol altına alınamazsa, bu kategori enflasyona lokomotiflik etmeye ve baş ağrısı olmaya devam edecektir. Kaldı ki hâlâ dünyanın en yüksek faizini veren 2. ülkesiyiz (Arjantin’den sonra). Dünyanın en yüksek enflasyona sahip ülkeleri içinde de 6. sıradayız ama ilk 5’teki çoğunluğun iç savaş ile mücadele zorunda kaldıklarını da unutmamalıyız. “Sığınmacılar gidecek, bu yük ekonominin sırtından inecek” şeklindeki görüşler için ise henüz çok erkendir. İstikrar sağlanmadan, kimse burada kurduğu düzeni bozup kesin dönüşü planlamaz. Üstelik AB’nin, Suriyeli ve Afgan sığınmacılar konusunda Türkiye’yi “Avrupa sınırlarının muhafızı” şeklinde görmesi ve buna 9-10 milyar avro bedel belirlemesi, yapılan fedakarlığın sadece sosyal boyutunu bile karşılamaz. Ve de mevcut durumda belirsizlik sürdüğüne göre bu yükün 2025 yılında da taşınacağı çok açıktır. Trump göreve başlamadan, HTŞ-ABD ilişkisi tam netleşmeden Suriye meselesine temkinli yaklaşmak gerekir. Yani şapkayı havaya atmak için de daha çok erkendir!