AKP’nin-Tayyip’in, zaten bu işlere pek Teşne “Soylu”(!) tetikçisi aracılığıyla Baro başkanlarına sergilediği, 70 yaşındaki insanlara (bir yandan korona nedeniyle 65+’lara yavşak yavşak “büyüklerimiz” derken) dayaklı kötekli, yemek yemek bir yana çorba içmelerini bile, çiş yapmalarını bile, yakındaki büfeden çay içmelerini bile, Mansur Yavaş’ın gönderdiği çadırları bile yasaklayan tavrını, başkanlara çay satan büfe sahibine 12 bin lira para cezası kesilmesini ben acizane şöyle yorumladım, 2-3 gündür izlediğim haberler, yorumlar sonrasında.
Elbette bu, ilkel, vahşi, cahilane, kendi ayağına kurşun sıkan bir tavır… Peki de… Niye?
Maalesef seçilmiş olman nedeniyle saltanat mührü senin elinde. O çoklu baro sistemi yasasını bu kadar tantanaya gerek kalmadan yumuşak yumuşak çıkarabilecek güce sahiptin. Sen bildiğin yolda, Barolar da bildiği yolda yürüseydi. Sen de ekranlara çıkıp, tıpkı Saray yapımı ve benzeri pek çok konuda olduğu gibi, “çatlasanız da patlasanız da ben bu yasayı çıkaracağım” deseydin. Ama Baro Reisleri de yürüseydi. Baro Reislerinin seni engellemek için yürümekten başka çareleri yoktu. Senin elinde ise bütün devlet vardı. Başkanlar yürüyüp Anıtkabir’e çıksaydı, açıklamalarını yapsaydı, aradan iki gün geçti, muhtemelen unutulacaktı. Sana muhalif siyasetçiler bile o başkanların yanında yer almamıştı başlangıçta. 60 Baro reisinin yürüyüşünü sen bu tavrınla bütün Türkiye’ye duyurdun, mal ettin. CHP’den, bizzat yanlarına gitmek bir yana niye fazla ses çıkmadı bilmiyorum ama, ülkücü kökenli Ankara B. Belediye Başkanı ve Meral Akşener bizzat ziyaret etti, Yavaş çorba gönderdi, çadır gönderdi (senin polisin müsaade etmese de…).
Bu vahşi, küstah, kaba, faşist tavır herkesi korkutup sana mı yaradı? Öyle mi sanıyorsun? Bunun sana, asıl sana zarar vereceğini fark etmiyor musun?
Sorusu bir yana… Asıl soru şu: Öyleyse niye bu faşist gaddarlık?
AKP’ye muhalefet yakın bir zamana kadar % 50 olarak niteleniyordu. Bugün, anketler AKP’nin oy oranının % 30’a düştüğünü söylüyor. Demek ki AKP’ye muhalefet % 70 olmuş.
Barolar dünyanın her yerinde fevkalade önemsenir. Anayasal kamu kuruluşu olarak mesela mühendis, tabip, eczacı ve saire odaları da vardır. Ama bunların hiçbiri, yeni mezun tabibe, mühendise, eczacıya ayrıca eğitim verip, sınavdan geçirip, uygun gördüyse tamam mesleğini yapabilirsin diye ” ruhsat” yani izin, yani bir tür ikinci diploma vermez. Üstelik bu eğitim ve sınav, yeni hukuk mezunu adliye ve avukat yanında stajını tamamladıktan sonra gerçekleşir.
Adli yıl açılışında, Yargıtay, Danıştay kuruluş yıldönümlerinde, bu törenlere Cumhurbaşkanı dahil başbakan (bir zamanlar), ana muhalefet ve diğer muhalefet liderleri, Adalet Bakanı vb.nin yanında Barolar Birliği başkanı da katılır ve başbakanın hatta cumhurbaşkanının yanında oturur (du bir zamanlar). Metin F. bir adli yıl açılışında yaptığı konuşmayla Tayyip’i çıldırtmış, salonu terk etmek zorunda bırakmıştı.
Barolar, mühendis, eczacı, diş hekimleri, orman mühendisleri, çevre mühendisleri odası değildir. Çünkü onlar hukukun, adaletin çok önemli bir parçasıdır. Çünkü hepimiz, götümüz sıkışınca avukata başvururuz. Kira davası, boşanma davasından tutunun katil, hırsız olsak da, Adnan Menderes, Deniz Gezmiş olsak da. Denizlerin avukatı Halit Çelenk, Menderes’in avukatlarından biri solcu Orhan Apaydın, biri sağcı, Demirel’in sağ kolu, eski meclis başkanı Hüsamettin Cindoruk’tu.
Erdoğan da dakika başı hakaret gerekçesiyle avukatı aracılığıyla dava açıyor. Avukatı aracılığıyla…
Bu tartışmanın açıklaması, elbette Erdoğan’ın “bütün avukatlar benim avukatım olsun” demesi. Tıpkı “bütün mühendisler, bütün tabipler, bütün eczacılar, bütün diş hekimleri benim mühendisim, benim hekimim, benim eczacım olsun” istediği gibi…
Burası tamam. Ama baro başkanlarına sergilenen bu kadar vahşi faşist, insanlık dışı tavır niye?
Bence bunun cevabı yukarıdaki paragraf…
AKP Türkiye’nin tamamını kendi müridi (çünkü AKP de bir tür tarikat) haline getiremeyeceğini anladı. Gördü. Aralarında AKP’ye oy vermiş olanların da bulunduğu Baro başkanları bu yüzde 70’lik muhalefetin en seçkin, top mermisi gibi temsilcisi… Başkanlara çay veren büfe sahibine 12 bin lira ceza kesilmesini nasıl yorumlayalım? Yakınlardaki bir kahvenin tuvaletini kullanmalarının bile engellenmesini nasıl yorumlayalım?
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan galiba şunu söylüyor. “Yüzde yüzünüzün beni desteklemesini istiyorum. Desteklemeyenler gebersin!!!!….”
70 yaşındaki Baro başkanının çay içmesine, çorba içmesine, çiş yapmasına bile, Ankara’nın gece soğuğunda yasak koymanın başka ne anlamı olabilir?