Bağımsız olması gereken, yasalarla “bağımsızlığı” kâğıt üstünde tescillenen Merkez Bankası Başkanlarının kaçı-hangisi sürelerini doldurup görevinden ayrıldı?
Bayılıyorum “reform” sözcüğüne…
Neymiş?
“Hukukta reform”…
Günaydın derler adama…
Filmi geriye saralım.
Yıl 2002, AKP iktidara geldi.
Adalet Bakanlığı, FETÖ tarafından adeta teslim alındı.
Şaka değil “Anahtar teslim…”
Gazetecilik mesleğimden henüz kopmamıştım.
Adını vermeyeceğim adalet bakanlarından biriyle görüşmeye gittim.
Görüşmenin en son sorusu şuydu:
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ( 2002’den önce adı böyleydi) ne olacak? Bu kuruldan tüm muhalif partiler şikâyetçi oldular ama hiç biri değişiklik yapmadı. Siz, bu kurulun yapısını değiştirip, tartışmasız bir duruma getirecek misiniz?”
Sayın bakan önce kafasını kaşır gibi yaptı, badem bıyıklarına gitti sağ eli (Bıyık altı gülüşü vaziyetleri) sonra muzip bakışlarını bana yönlendirdi:
“Kuruluşundan bu yana tüm iktidarlar, Adalet Bakanları vasıtasıyla bu kurumu kullandılar. Hem de tepe tepe. Bizim ne eksiğimiz var ki. Biz de bir süre kullanacağız, sonra da icabına bakarız.”
AKP’nin hukuk alanındaki uygulamaları bu sözlerle tam da örtüştü.
Bir süre HSYK’yı kullandılar (FETÖ’ nün bakanlık içinde kuluçkalanma dönemi.)
Daha sonra yapısını değiştirdiler, FETÖ’ nün önüne ve emrine koydular tüm yüksek hâkim ve savcıları.
Değişiklik bir tek isimde oldu.
“Hâkimler ve Savcılar Kurulu.” (2017 referandum)
Sadece “Yüksek” gitti.
Hâkimler, AKP çizgisinde kaldı.
Uzatmayalım, AKP’nin hiçbir zaman hukuk reformu olmadı.
Ara sıra “düzeltmeler” yapıldı, yamalı bohça misali.
Hukuk ve Ekonomi
Gelelim 18 yıl sonra yeninden ısıtılan “hukuk ve ekonomi” reformu vaatlerine.
Üzerinde yaşadığımız bu gezegende herkes bilir ki, hukuk ve ekonomi birbirini tamamlayan olgular.
Biri olmazsa diğeri hiç olmaz.
Önce şunu vurgulamalıyım.
Dünya âlem anladı ki ne adalet ve ne de hukuk reformu AKP’liler tarafından gerçekleştirilemez.
Önce yabancı şirketler gitti…
Sonra yabancı yatırımlar durdu.
Yeni yabancılar ise “Hukuken hiçbir güvence kalmadı” diyerek büyük sermayelerini güvenilir ülkelere, hukukun üstünlüğünü uygulayan devletlere taşıdılar.
KÜLLİYE’nin mutlak hâkimi, Saray’ın Efendisi sayın Erdoğan çıkmış “Hukuk alanındaki reformları hayata geçireceğiz” diyor.
Geçiniz efendim, geçiniz…
Gelelim hukuk ve ekonomideki yapısal reformlara…
Ülke, ekonomik açıdan dibe vurmuş durumda.
Bu hukuk reformu tüm reformların anası olmalı ki, batı normlarını ülkeye getirmezseniz, diğer yapısal reformları da hayat geçiremezsiniz.
Batılı sermaye, yani dev holdingler, şirketler, karteller hukuk yoksa, ülkede geçerli değilse ekonomik reformu yapsanız da hiçbir şey ifade etmez.
Adam küresel hukukun geçerli olmadığı, uygulanmadığı bir ülkede yapılan ekonomik yapısal reformlara neden güvensin?
Eski Maliye Bakanlarından Mehmet Şimşek, görevde kaldığı süreler içinde devamlı “Ekonomide yapısal reformlar şart. Bundan kaçamayız” diye yırtındı, durdu
Ne oldu?
Koltuğundan oldu.
Devlet kasasını, yani hazine ve maliyeyi damat beye teslim edene kadar kaç maliye bakanı geldi geçti?
Bir seferde, düşünmeden saymak zor.
Bağımsız olması gereken, yasalarla “bağımsızlığı” kâğıt üstünde tescillenen Merkez Bankası Başkanlarının kaçı-hangisi sürelerini doldurup görevinden ayrıldı?
Bilen yok.
Bırakın süresini doldurmasını “Görevden alınmaması” kendilerine kanunla verilmiş bir haktı ama son üç yılda, üç merkez bankası başkanı, ya istifa ettirildi ya görevden alındı, yani tırpanlandı.
Hâlâ “Ekonomide yapısal reformları hayata geçireceğiz ” diyorlar.
Geçiniz beyler, geçiniz.
Hukuk ve ekonomi ikiz kardeş gibidirler.
Hem de aynı yumurta ikizi gibi.
Bugüne kadar, yani 18 yıldır gerek hukuk ve gerekse ekonomi hep yanlış ellerde ve yanlış amaçlarla kullanıldı.
Fonları “şahsi kumbaraymış” gibi kullanma alışkanlığı olanlar, reform-meform filan yapamazlar.
Hukuk da “guguk” haline getirildikten sonra çok zor değiştirilir.
Son söz:
“Nefret, kibir ve kin bağımlısı olanlar sonunda yollarını şaşırırlar.”
Bugün değilse bile yarın…
Ve mutlaka…