DÜNE BAKMA DURAĞI
4 Eylül Perşembe 1919, Saat: 14.00, Sivas Sultanisi. 102 yıl önce…
Vekiller, temsilciler hiç de ellerini, kollarını sallaya sallaya gelmiş değillerdi Sivas’a. Kayseri delegeleri Ahmet Hilmi, İmamzade Ömer ve Nuh Naci Beyler gizli saklı bir kamyonla gelmişlerdi mesela. Hem de son günlere ancak yetişmişlerdi. Lastiği patlıyordu sık sık bindikleri kamyonun. Mekteb-i Sultani’nin önünde kamyondan indiklerinde üstleri başları toz içindeydi. Temsilciler böyle gelmişti de Heyet-i Temsiliye Başkanı seçilen Mustafa Kemal’in durumu farklı mıydı? Erzurumlu emekli subay Süleyman Hatunoğlu’nun kefen parasıyla ulaşabilmişti Mustafa Kemal, Sivas’a.
“Anadolu’nun en emin yeri”ydi Mustafa Kemal’e göre Sivas. Ama Fransız Binbaşı Bruno, Sivas Valisi Reşit Paşa’yı daha Mustafa Kemal, Erzurum’dan yola çıkmadan uyarmış ve; “Kongre Sivas’ta toplanırsa güneyden Fransız işgali olacağı” tehdidini savurmuştu bile. Tutuklanmak, işgal, kongrenin kanlı bir şekilde bastırılması hepsi mümkündü. Vali Reşit Paşa korkuyordu M. Kemal ve delegelerin topluca tutuklanacaklarından. Hemen durumu telgrafla bildirdi Erzurum’daki Mustafa Kemal’e.
KORKMAK ASLA
“Gülünç” buldu bu kaygıları paşa. 2 Eylül günü Sivas’a geldiğinde kendisini karşılayanlar arasında bulunan Rasim Bey’e, “Gençler için vatanî işlerde ölmek mevzubahis olabilir ama korkmak asla…!” deyişi bundandı.
Aynı akşam onuruna bir yemek verdiler Mustafa Kemal’in. Paşa o akşam Vali Reşit Paşa’ya biraz da müstehzi “Mösyö Bruno nerede? Bizi tutuklamak için tertibat almakla mı, yoksa Sivas’ı istila ve işgal için ordu toplamakla mı meşgul?” diye sordu. Cevap “Malatya’ya doğru firarla meşgul”dü.
Hani bir cümleyle Sivas Kongresi 4 Eylül’de toplandı diyoruz ya. O kadar kolay olmadı o iş. Uzun uzun kongreyi, kararları anlatmayacağım bugün. Küçük bir anekdot. Mustafa Kemal Paşa, Sivas’a gidince kendisine yardımcı olacak birini istedi etrafındakilerden.
BİR HAFTAYA VAKİT YOK
Hacı Derviş’i önerdiler ona. Karar vermek için bir hafta zaman isteyen Derviş’e, “Memleketin bir hafta düşünmeye vakti yok” dedi Mustafa Kemal. Hacı Derviş odadan çıkıp bir iki dakikaya geri döndü “Gabul Paşam!” diyerek. Sevindi Mustafa Kemal, cebinden bir para kesesi çıkarıp masanın üzerine döktü içindekileri. “Al bunları çarşıya git, bana büyükçe bir hesap defteri al, gel” dedi yeni yardımcısına. Hacı Derviş defteri alıp gelince de yapılan harcamayı kuruşu kuruşuna deftere yazmasını istedi. Şaşırdı Hacı Derviş, “Paşam bu hengamede senden kim hesap sorabilir ki?” deyince cevabı yapıştırıverdi Mustafa Kemal,
“A çocuk, bir gün gelir, millet benden de başkasından da tek tek hesap sorar”
Ne demişti o kongrede, “Ya istiklâl ya ölüm”. İstiklâli hedeflediği için hesap defteri aldırmıştı belli ki…





