Korsanlar, gemileri tuzağa düşürmek için deniz kıyısında ateş yakarlarmış. Bu ateşleri uzaktan deniz feneri zanneden kaptanlar, kendilerine yol gösterdiğini zannettikleri ışığın korsan ateşi olduğunu anladıklarında iş işten geçmiş, gemi ya karaya oturmuş ya da kayalara bindirip parçalanmış olurmuş. Korsanlar da hayatta kalanları kılıçtan geçirip ganimeti ele geçirirlermiş. Bu ateşi öyle ustalıkla hazırlarlarmış ki, bazı kaptanlar da gerçek deniz fenerlerini korsan ateşi zannederler, kaçmak isterken karaya oturturlarmış gemilerini. Almanya’da devam etmekte olan Deniz Feneri Derneği eW davasındaki gelişmeler, ifadeler, daha doğrusu itiraflar bu hikâyeyi anımsattı bana.
Deniz Feneri Derneği eW 1996 yılında Kanal 7’de bir televizyon programında yardım toplamaya, yardım dağıtmaya başlarlar. İlgi üzerine Deniz Feneri ismiyle devamlı bir yardım programı yapmaya başlarlar. Sonra dernek kurulur, Bakanlar Kurulu kararıyla da kamu yararına dernekler arasında yerini alır. Dernek 10. Yılını kutladığında, yılda 100 milyon $ yardım toplayabilen bir yardım kuruluşu haline geldiği gibi, uluslararası yardım kuruluşu olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Yurtdışında örgütlenmeler kâğıt üzerinde Türkiye’de faaliyet gösteren Deniz Feneri’nden bağımsız, ayrı tüzel kişiliklerdir. Deniz Feneri eW bu derneklerden biridir. Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile yasal olarak bir bağı gözükmemektedir, yalnızca “gönül bağı” vardır. Yani aralarındaki ilişki, Cem Yılmaz’ın dediği gibi, “tamamen duygusal”.
Dolandırıcılık ve kara para aklama
1,5 yıl önce Frankfurt polisi, Deniz Feneri Derneği eW ve Kanal 7 televizyonunun Almanya Temsilciliği’ne bir baskın yaptı. İddia, bir yardım kuruluşu için de bir medya kuruluşu için de oldukça ağırdı. Dolandırıcılıkla ve kara para aklamakla suçlanıyorlar. Toplanan yardım paralarının amaç dışı kullanıldığı, bu paralarla gayrimenkuller alındığı, Yoksul Müslümanlara Yardım Derneği için toplanan 14 milyon Euro’nun 8 milyon Euro’sunun aralarında Kanal 7’nin de bulunduğu bazı şirketlere aktarıldığı iddia edilmektedir. Sonunda şirketin muhasebe sorumlusu Firdevs Ermiş, iddiaların doğru olduğunu itiraf etti. Derneğin başkanı Mehmet Taşkan da Ermiş’in itiraflarını doğruladı.
RTÜK Başkanı Zahid Akman’a “kurye” suçlaması
Zahid Akman, bu dolandırıcılık ve kara para aklama davasında “kurye” olmakla suçlanıyor. Almanya’da Türk işçilerden toplanan yaklaşık 40 milyon Euro’nun 18 milyon Euro’sunun nakit olarak aralarında Zahid Akman’ın da olduğu kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye gönderildiği iddia ediliyor. Akman ise avukatı Ali Yıldız aracılığıyla bir açıklama yaparak soruşturulan olayla ilgisi olmadığını söyledi. Dava devam ediyor, ilgisi olup olmadığını dava sonunda hep birlikte göreceğiz.
Rakamlar değişiyor, dolandırıcıların ve örgütün adı değişiyor, dolandırılanlar ve yöntem aynı. Kim bilir, belki dolandırılanlar, dolandırıla dolandırıla fenerlere, ampullere kanmamayı, korsan ateşleriyle deniz fenerlerini ayırt etmeyi öğrenirler bir gün.