Evet beklenen oldu ve daha önce 425 baz puanlık indirimle yüzde 19,75’e düşen politika faizi, MB tarafından 325 baz puanlık son indirimle yüzde 16,50’lik seviyeye geriledi.
Olumlu netice vermesi durumunda bundan güzel bir şey olabilir miydi?
Ancak bu günkü tablo negatif reel faize iyice yaklaştırdı. Yine de yuvarlak hesabı uygun bulan bazı ekonomistler önce gelir vergisini yok sayarak 2 puan yaratıyorlar, sonra da MB’nin yılsonu enflasyon tahmininin de 2 puan altına inerek toplam 4 puanlık reel faize ulaşıyorlar. 350-400 baz puanlık risk priminin (CDS) hesap dışı bırakılmasını saymıyorum bile!
Peki yaşanan gerçekler ne olacak?
Bendeniz bu hesabı; MB’nin yüzde 16,50’lik politika faizi üzerinden ve yılsonu için açıkladıkları yüzde 13,9‘luk enflasyon tahmini üzerinden (bu tahmine katılmasam da) yapacağım.
Yüzde 16,50‘lik oranı nominal faiz olarak kabul edersek, bunun neti yüzde 14,52‘dir.
Şimdi aşağıdaki formüle uyguluyoruz:
Reel faiz = [( 1+Net nominal faiz) / (1+ Beklenen enflasyon)] – 1
Reel faiz = [( 1+ 0,145 ) / (1+ 0,139)] – 1 = % 0,52
Yani bu hesapla bile reel faiz sıfırlanmıştır. Neden ‘bile’ ekini kullandığımı açıklayayım:
Geçen sene yaşadığımız sıradışı kur artışı sebebiyle; bu sene Eylül, Ekim aylarına ait enflasyon oranları baz etkisi ile düşük çıkacaktır. Sanki bu ayların sonunda yılı kapatıyormuşuz gibi öngörülerde bulunmak gerçekle bağdaşmaz.
Zira Kasım, Aralık aylarında ters baz etkisiyle yılı Ağustos ayı yıllık enflasyon oranının da üzerinde bitireceğimizi hem matematik hem de yaşamakta olduğumuz yüksek oranlı zamlar söylüyor.
Sadece doğalgaz, elektrik ve akaryakıta gelen büyük oranlı zamların bile çok geniş bir ürün yelpazesinde maliyet enflasyonunu tetiklemesi kaçınılmazdır.
Çaya, şekere, sigaraya, içkiye ve birçok temel ürüne gelen ve de gelecek olan zamlara, vergi artışlarının da ilavesiyle enflasyonun düşmesi eş zamanlı olarak gerçekleşemez.
Hatırlayalım; Ağustos’a ait aylık enflasyon oranı TÜİK tarafından yüzde 0,86 olarak açıklandıktan sonra İTO’nun İstanbul için aylık enflasyon oranı yüzde 2,53 olarak açıklanmıştı. Yıllık enflasyonda TÜİK tarafından yüzde 15,01, İTO tarafından yüzde 16,41 olarak verilmişti.
Tekrar ediyorum; TÜİK’in Ağustos 2019 aylık enflasyonu yüzde 0,86, İTO’nun aylık enflasyonu yüzde 2,53 çıktı. Elbette çok tartışıldı, zira fark tam 3 kat idi…
Böyle bir farkın normal olmadığı açıktır. Ancak hangi hesabın daha doğru olduğunu söylemek mümkün değildir.
Üstelik buna açıklık getirmek isteyen değişik görüşler de vardır:
• “Efendim sepet aynı değil ki…”
• “İTO’nun çalışması sadece İstanbul ile ilgilidir.”
Bu iki konuya ait görüşümü sunuyorum:
• Sepet farklı olsa da, enflasyon hesabında ağırlıkları yüksek olan mal ve hizmet kalemleri her iki tarafta da mutlaka benzerlik gösterir. Zira mal ve hizmetler kullanım ağırlıklarına göre seçilir.
•Türkiye’ye yayılmış olan ulusal perakende zincirlerin 30 bini aşkın şubelerindeki fiyatlar aynıdır. Yerel perakendeciler de onlara bakarak fiyat belirlerler.
• Temel ürünlerin dışında kalan bazı kalemlerin İstanbul’da daha pahalı olması da neticeyi fazla değiştirmez. Zira o ürünler geçen yılın aynı döneminde de pahalıydı. Enflasyon hesabında fiyatlar araçtır, sonucu fiyat artış oranları belirler.
Elbette her iki kurumun enflasyon sonucu farklı çıkabilir. Bunu da hesaplama yöntemlerindeki farklılığa bağlayabiliriz. Ancak endeks kapsamları çok farklı olamaz, sadece mal ve hizmet sayısı değişebilir ki, onu da kategori ağırlıklarındaki benzerlik telafi edebilir. Neticede arada 3 kat, hatta 2 kat fark olması normal sayılamaz. Zira ekonomi farklı değil ki…
Fikir vermesi açısından hızlı tüketim ürünlerinde ‘Brandzone’ firması tarafından hazırlanan ‘Online Market Satış Fiyatları Enflasyonu‘nu takdim ediyorum (Ağustos 2018-2019 karşılaştırması).
Bu tercihimin iki sebebi vardır. Birincisi daha geneli yansıtması, ikincisi marketlere göre daha düşük fiyatların uygulanmasıdır.
Kategorilere göre yıllık enflasyon oranları:
• Bebek bezi yüzde 36,6
• Kişisel bakım ürünleri yüzde 34,2
• Maden suları ve gazlı içecekler yüzde 34
• Ağız bakım ürünleri yüzde 30,4
• Kuruyemiş ve cipsler yüzde 26,5
• Çamaşır ve bulaşık deterjanları yüzde 25,2
• Peynir yüzde 24,9
• Meyve suları ve nektarlar yüzde 19,3
• Çaylar yüzde 16,8
• Kâğıt ürünleri yüzde 13,1
• Çikolata yüzde 5,1
Hal böyleyken, benim Aralık sonu için yıllık enflasyon tahminim asgari yüzde 17‘dir. Hadi bunun yerine, elimizdeki en son veri olan Ağustos ayının yüzde 15‘lik oranını esas alalım ve formüldeki yerine koyalım.
O zaman reel faiz – % 0,43 çıkar. Hem de bu hesabın içinde 400 baz puan civarında hareket eden risk primi (CDS) yoktur.
Peki eksi reel faizin muhtemel sonuçları neler olabilir?
Hiç unutmuyorum; 2013 yılında, o zaman ki MB Başkanı Erdem Başçı şaşırtan bir açıklama yapmıştı. “Reel getiriler dünyada eksiye düştü. Bu kervana Japonya’da katıldı. Negatif reel faiz dönemine alışmamız gerekiyor. Bizde de kısa vadeliler negatife indi. Bununla yaşamayı öğreneceğiz” diyordu Başkan!
İki benzemez ekonomiyi kıyaslayarak sonuç çıkartmaya çalışıyordu.
Son 7-8 yılda enflasyon yıllık ortalaması yüzde 1’i bulmayan (sıfıra yakın), kişi başı geliri 40 bin doları aşan, üreten ve ürettiğini de satan Japonya’nın negatif reel faizi bize örnek olarak sunuluyordu!
Daha sonra neler olduğunu hep birlikte yaşadık. Anormal yüksek reel faiz oranlarına çıkmak zorunda kaldık. Japonya ise mevcut durumunu muhafaza etti.
Enflasyonu bu kadar yüksek yaşayan ülkemizde; Japonya’da olduğu gibi diğer birçok gelişmiş ekonomide de görülen negatif faiz olumlu sonuç vermez. Zira içerde yeterli olmayan tasarruf miktarını dışarıdan borçlanarak ve dışarıya faiz ödeyerek tamamlamak zorundayız. Üstelik mevduata ilginin azalması, altına, dolara kaçışın artması beklenen sonuçtur.
Bu yüksek oranlı indirimin amacı; kredi faizleri düşsün, alışveriş canlansın ise de piyasadaki durgunluk faizlerden ibaret değil ki…
Şirketlerin borçluluğu, tüketicinin düşen alım gücü tedaviyi zorlaştırıyor.
Türkiye’nin ithal etmeye mecbur kaldıkça cari açık vermesi ve döviz kurunun hep yukarı yönlü olması güçlü ihtimaldir. İleri teknoloji ürünü yapıp satamadığımız sürece kura kalıcı çözüm maalesef yoktur. Kurun kontrolden çıkması durumunda ise enflasyonu düşürmek kolay değildir.