DÜNE BAKMA DURAĞI
Pırıl pırıl gencecik bir kadındı Zehra Hanım… Daha on dokuzundaydı. Birincilikle bitirmişti İzmir Kız Muallim Mektebi’ni. Öğretmendi. Kendisi gibi öğretmen olan Bahattin Fuat Bey ile birleştirecekti hayatını. Hem de Medenî Kanun’un çıktığı günün ertesinde… Aslında kanunun çıkacağını bildikleri için beklememişlerdi; tamamen tesadüftü bu. Kocaman bir defter açılmıştı Türk Ocağı’nda ilk imzasını onların atacağı. Sadece onlar değil tanık olanlar da heyecanlıydı. Bir kadın ve bir erkek eşit koşullarda imza atacaklardı o nikah defterine. Rastlanmış şey değildi bu.
İLK İMZA, İLK RESMÎ NİKÂH…
Sade bir törendi ama yapıldığı tarih Zehra Hanım’ın adını, “Resmî nikâhla evlenen ilk Türk kadını” olarak tarihe yazdırdı. 18 Şubat 1926’ydı nikâh tarihi.
Nikâhın ertesi gün Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde bir haber yayınlandı. Diyordu ki haberde; “Medenî Kanunu kabul eden ilk karı koca Zehra hanımefendi ile matematik öğretmeni Bahattin Fuat Bey’in akitleri dün Türkocağı’nda icra edilmiştir. Bu akit Ankara’da ilk defa olarak yeni ve medeni bir şekilde yapılmıştır. Karı ve koca mecliste hazır bulunup, nikâh memurunun açık olarak okuduğu mukaveleyi kabul etmiş ve imza etmişlerdir. Davetlilerin arasında yüzden fazla kadın ve erkek bulunuyordu. Bahattin Fuat Bey’in şahitleri Ortaöğretim Genel Müdürü Cevat Bey ile Erkek Öğretmen Okulu öğretmenlerinden Vahit Beyler, Zehra Hanım’ın şahitleri ise Zonguldak Milletvekili Tunalı Hilmi Bey’le, Siirt Milletvekili Mahmut Beylerdi.”
BAMBAŞKA BİR ÜLKE GİBİ
Cumhuriyet ilan edileli üç yıl olmuştu ama sanki bambaşka bir ülkeye, zamana gitmiş gibiydi kadınlar. Sanki yılan donunu değiştirir gibiydi her şey.
Fuat Bey eşindeki yeteneğe hayrandı. “Ziyan etme bu yeteneği” dedi. Onun teşvikiyle İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi almaya başladı Zehra Hanım. “Bebeğe ben bakarım” demişti Fuat Bey eşine, cumhuriyet ülküsü o güne kadar öğrendiklerinden çok daha farklı şeyler söylüyordu kulağına. Soyadı Kanunu çıkınca “Say” soyadını aldı Fuat Bey. Kardeşi de… Ünlü piyanist Fazıl Say’ın dedesiydi kardeşi. Onun adı da Fazıl’dı.
Fazıl Say’ın, Zehra Teyzesi 1930’lardan 60’a kadar resim öğretmenliği yaptı. Amerika’da resim dersleri verdi. Resimlerini ilk kez 1974’te sergiledi. 50 yılı aşkın sanat yaşamının içinde yer aldı. Sonra Alzhemir oldu. Öldüğünde 2000’li yıllara gelmişti dünya. 2004’te veda etti hayata. 98 yaşındaydı. 100 yıla yakın ömrünün 78 yılında “Türkiye’nin resmî nikâhla evlenen ilk kadını” unvanını taşıdı. Gururla…