“Akrep Üretme Çiftliği’’ adlı öyküyü Nevzat Üstün 1960’lı yıllarda yazmıştı; güncelliğini sürdürüyor.
Sıcak yaz aylarında Güneydoğu Anadolu’nun bir ilinde aşırı sayıda akrep görülür. Belediye, canlı akrep getirene şu kadar para verilecek diye duyuru yapar. Herkes akrep avcılığına çıkar. Akrep götüren parayla döner. Yoksul yurttaşın biri de ahırında akrep üretmeye başlar. Tenekeler dolusu akrep üretme düzeyine gelir; cebi bol para görür. Yine bir gün ahıra akrep toplamaya gittiğinde akrepler adamı sokar, öldürür! Yazar orada bizi bize anlatmıştı. Oysa biz, sorunların çıkış nedeninden çok sonuçlarıyla ilgileniyoruz. Fetullah Gülen olayında olduğu gibi. Fetullah’ı kimlerin nasıl beslediklerini, nasıl büyüttüklerini herkes biliyor.
Sanatçı, geleceğin ışıklarını alnında taşır. Kişinin ileriyi görmesi için sezdirir, uyarır, düşündürür. Adı geçen öykü ekonomik nedenleri konu almış olsa da sonuçta, üretilen akrepler üretenlerin sonunu getirir. Sanatçı daha ne desin? Feto olayında ülkemizin yaşadığı tam da budur. Feto örgütünün kurduğu kirli pusularda hep bunu gördük. Üç beş oy uğruna bu çirkin gidişe yönetimden dur diyen çıkmadı. 17/25 Aralık ne demekti? Ya 15 Temmuz? Daha önce kurduğu pusular alkışlandı, arkasında duruldu! Ergenekon, Balyoz… pusularını anarken sadece Feto’yu değil, bu işe destek verenleri de katıyoruz.
1990’lı yılların ortalarında Ankara Kızılay’daki Harp İş salonundayız. Feto’nun kitabını yazmış Siyasal Bilgiler’in efsane öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı konuşuyor. Feto, düşünde peygamberimizi görür. Peygamber Feto’ya der ki, “Evlenirsen, senin cenazene gelmem! Onun için Feto evlenmemiş!” Salonda gülme sesleri yükseldi. Arkalardan başı kat kat türbanlı bir kızın sesi duyuldu: “Hocam niye inanmıyorsunuz?” Çocuğun kafası öyle yıkanmış ki, en güçlü ışıklar bile ona ulaşamıyor! O kız çocuğunun geleceğini, gençliğini çalmışlar!
Bir şiirimde şöyle demiştim: “Bilimden ayrılanlara / Demek derindedir yara / Kurtar diye mollalara / Uyanlara yazık yazık”
Yaşadığımız olaylara baktıkça Nevzat Üstün’ün “Akrep Üretme Çiftliği” akla geliyor. Ama bu çıkmaz sokaktır! “Beni kandırmışlar!” deyip hadi geriye.
Atatürk’ü tanımazsak, tanıtmazsak onun aydınlık yolunda yürümezsek daha çok acılara uğrarız. Bilim, bilim, bilim! Bunun başka yolu yok!
Devlet olarak, bireysel olarak akrep değil, bilim üretelim.