Geçtiğimiz günlerde, yani mayıs ayı içinde, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun Roma gezisi çok ama çok tartışıldı…
İyi de oldu…
Tartışılması ve enine boyuna incelenmesi, bunun sonucu olarak gazeteciliğin etik sorunlarının masaya yatırılması gerekiyordu.
Tabii hangi “etik”ten, yani ahlaktan bahsediyorsak…
Gazetecilik dünyasında yani bu meslekte, azıcık dahi olsa biraz “etik kalmıştır” diye bu konu hakkında eski günlere giderek yazma gereğini duydum.
Hemen anlatacağım.
Gelelim ünlü Roma gezimize…
40-50 civarında gazetecinin Roma gezisine katılması, tüm masrafların İBB tarafından karşılanması, AKP amigolarınca yadırgandı.
Hatta sayın Cumhurbaşkanımızın dahi “radar”ına takıldı bu gezi…
Dahası iktidar kadar, muhalefet kanadından dahi bu gezi ağır eleştiri aldı da diyebiliriz.
Uçak-ağırlama ve konaklama masrafları dillere dolandı…
Bu Roma serüveni ve iddialar, birebir benzemese de beni “1982 yılı Anayasayı tanıtma” gezilerine götürdü.
Yani 42 yıl önceye…
Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve “dört komutanlı” döneme…
O zaman sayın devlet Başkanı orgeneral Kenan Evren ve dört kuvvet komutanından oluşan Askeri Konsey üyelerine “Beşi Bir Yerde” adı yakıştırılmıştı…
Tabii askeri ihtilale karşı çıkan siyasiler ve muhalifler tarafından.
Özetle, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin mimarları, kendi seçtikleri üyelerden kurulu TBMM’de, konsey tarafından kaleme alınan ve onaylanan yeni Anayasayı üyelere tartıştırdılar.
Kendilerinin istedikleri biçimde tasarladıkları Anayasayı meclisten çıkardılar.
Sıra Anayasanın halk tarafından oylanmasına (onaylanmasına) gelmişti.
Yani referanduma…
Özetle…
Evren ve 4 komutan, Trabzon’dan başlayan ve yurdun değişik illerini kapsayıp, İstanbul’da sona erecek yurt gezisine çıkacaklar, askeri anayasayı tanıtacaklar ve olumlu oy vermelerini halktan talep edeceklerdi.
Bunun için Türkiye’nin önde gelen gazetelerin yönetimlerine başvurulmuş, geziye katılacak gazeteci-yazar-foto muhabiri isimlerinin konseye bildirilmesi istenmişti.
Askeri Anayasanın Meclisteki tartışmaların büyük bölümünü izleyen gazeteci olarak, bu geziyi Hürriyet Gazetesi adına benim izlemem kararlaştırılmıştı üst yönetimce…
Biri muhabir diğeri foto muhabiri arkadaşımın bana eşlik edeceği de Konsey Genel Sekreterliğine bildirilmişti.
Gezi, askeri uçakla gerçekleştirilecekmiş…
Askeri uçaklardan birinde Devlet Başkanı sıfatıyla 12 Eylül lideri Orgeneral sayın Kenan Evren, ikinci askeri uçakta 4 kuvvet komutanı ve beşinci uçakta ise bizler geziye katılıyorduk.
Komutanların iki ayrı uçakta geziye katılmalarının anlamı açıktı.
“Güvenlik” meselesi…
Allah korusun, Evren’in uçağı ola ki düşerse, ikinci uçakta seyahat eden ve hayatta kalabilecekleri planlanan 4 komutandan biri, onun yerine geçebilecek, yönetimde boşluk önlenebilecekti.
Özetle “Devlet başsız kalmasın” önlemi…
“Devlet yönetiminde kriz çıkmasın” da denilebilir…
Tabii, bu bir tahmin…
Basın Danışmanı gazeteci dostumuz Ali Baransel’in, gazetecilerin geziyi nasıl izleyecekleri, geceleri nerede kalacaklarını belirten yazılı programdan anlıyoruz ki, bu gezi sırasında bizler (DSİ) veya Karayolları, YSE kurumu vs gibi kuruluşlarımızın misafirhanelerinde.
Uçaklar askeriyeden, yani “beleş”…
Yatacak yerler, yiyecek ve içecekler devlet misafirhanelerinden…
Şehirden şehire ulaşım askeri uçakla, şehir içindeki ulaşım ise devlet kuruluşlarınca tahsis edilen araçlarıyla…
(Devam edecek)