Guy RYDER
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Genel Müdürü
27 Mart 2020
Çev: Ali TARTANOĞLU
COVID-19 pandemisinin (dünya çapında salgınının) insani boyutları, hayati sağlık önlemlerinin çok ötesine ulaşmış durumda. Geleceğimizin ekonomik, sosyal, kalkınma ile ilgili bütün alanları bundan etkilenecek. Alacağımız önlemler acil, eşgüdümlü ve bütün dünyada en muhtaç olanlara derhal ulaşmış olmalı.
İşyerlerinden kurumlara, ulusal ve küresel ekonomilere kadar bunun doğru anlaşılması, hükümetlerle cephe hattındaki işveren ve işçiler arasındaki sosyal diyaloga dayanır. 2020’ler, 1930’ların tekrarı değildir.
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, dünyada 25 milyon kadar insanın, 3.4 trilyon dolar gelir kaybıyla birlikte işsiz kalacağını tahmin ediyor. Ancak bu rakamların, darbenin büyüklüğünü tam olarak yansıttığı söylenemez..
Bu salgın, emek piyasalarımızdaki fay hatlarını acımasızca sergiledi. Her büyüklükteki işletmeler faaliyetlerini zaten durdurmuş, çalışma saatlerini azaltmış, personel çıkarmıştı. Mağazalar gibi pek çok işyeri iflasın eşiğinde; lokantalar kapanıyor, uçuşlar ve otel rezervasyonları iptal edildi, işler uzaktan çalışmaya dönüştü. Genellikle işlerini ilk kaybedenler, iş güvencesi olmayan satış elemanları, garsonlar, mutfak çalışanları, temizlikçiler, bagaj sevkiyatçıları…
Beş kişiden sadece birinin işsizlik ödemelerinden yararlanabildiği bir ortamda işten çıkarılma, milyonlarca aile için yıkım, felaket demek. Çünkü ücretli hastalık izni çok sayıda bakıcı (carer) ve kurye için (ki hepimiz bugün onlarsız yapamaz hale geldik) imkansız hale geldiği için bu tür işçiler, hastalansalar da çalışmaya devam etme baskısı altındalar. Kalkınmış ülkelerde yarım gün çalışanlar, gündelikçiler, kayıt dışı tacirler (seyyar satıcılar vb.) de muhtemelen aynı şekilde sofraya ekmek koyabilme sıkıntısı içindeler. Bundan hepimiz zarar göreceğiz. Bu sıkıntı ve baskı sadece virüsün yayılmasını artırmakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede yoksulluk ve eşitsizlik dönelmelerini vahim boyutlarda şiddetlendirecek.
Hükümetler kararlı bir şekilde iş sürekliliğini sağlayacak şekilde hareket ederlerse, işten çıkarmaları önler, korumasız, güvencesiz işçileri korurlarsa milyonlarca işi ve işletmeyi kurtarmak da mümkün. Hükümetlerin bugün alacakları kararların önümüzdeki yıllarda toplumlarımızı ve ekonomilerimizi belirleyeceğinden hiç kuşku duyulmamalı.
Şu andaki tepetaklak gidişin uzun bir durgunluğa dönüşmesini engellemek için denenmemiş, genişlemeci maliye ve para politikaları zorunludur. İnsanların ceplerinde bu hafta ve gelecek haftayı çıkaracak paraları olduğundan emin olmasını sağlamamız gerekir. Bu ise milyonlarca işçinin gelir kaynağı olan işletmelerin bu keskin düşüş döneminde ayakta kalabilmesi, böylece şartlar düzeldiğinde yeniden başlayabilecek durumda olması demektir. Özellikle, çalışma niteliklerine veya sağlık sigortasına sahip olmayan veya buna ulaşması zor olan kendi hesabına çalışanlar, yarı zamanlı çalışanlar, geçici işlerde çalışanlar dahil en kırılgan, en güvencesiz işçiler için en uygun önlemlerin alınması gerekecektir.
Hükümetler enfeksiyonun tırmanışını durdurmaya çalışırken, kendi sağlıklarını her gün bizim için tehlikeye atan ve çoğunluğu kadın olan sağlık ve bakım çalışanlarının korunması için özel önlemlere ihtiyaç var. Sağlık ve diğer gerekli malzemeyi dağıtan kamyon sürücüleri ve denizciler mutlaka yeterli düzeyde korunmalıdır. Tele-çalışma, işçilerin çalışmayı, işverenlerin kriz süresince işlerini sürdürebilmesi için yeni fırsatlar sunmaktadır. Ancak işçiler bu düzenlemeleri müzakere edebilmeli, dolayısiyle çocuk, hasta ve yaşlı ve elbette kendilerinin bakımı, korunması gibi başka sorumlulukları dengeleyebilmelidir.
Birçok ülke, toplumlarını ve ekonomilerini korumak, işçiler ve işletmelere nakit akışını sürdürmek için kendilerine özgü uyarıcı paketler uygulamaya koydu. Bu önlemlerin etkisini en üst noktaya çıkarmak için hükümetlerin işveren örgütleri ve sendikalarla birlikte çalışması, halka güven verecek ve istihdamı koruyacak özel çözümler üretmek bakımından hayati önemdedir.
Bu önlemler gelir desteği, daha çok kayıt dışı işlerde çalışanlar için ücret sübvansiyonu, kendi hesabına çalışanlar için vergi kredileri ve işverenler için mali destektir,
Ancak güçlü iç önlemler yanı sıra, uluslararası ve kararlı hareket de küresel düşmana karşı küresel mücadelenin kilit noktasıdır. Olmak zorundadır. G20 ülkelerinin COVID-19 konusunda 26 Mart’ta yaptıkları sanal Olağanüstü Zirve’de aldığı kararlar, önlemler, bu toplu ve eşgüdümlü mücadelenin memnuniyetle karşıladığımız ilk adımıdır.
Bu çok zor günlerde, ILO sözleşmesinde yer alan bir ilkeyi hatırlıyorum:
“Herhangi bir yerdeki yoksulluk, her yerde refaha karşı bir tehdit olmaya devam edecektir.”
Bu bize, bu hayati tehdide karşı önümüzdeki yıllarda alacağımız önlemlerin etkili olmasının sadece nakit desteğinin çap ve hızına göre veya iyileşme eğrisinin yukarı mı aşağı doğru mu olduğuna göre değil, ama asıl aramızdaki en hassas, en korumasız, güvencesiz olanlar için ne yaptığımıza göre takdir edileceğini gösteriyor.