Mahmut Turgut’un belgeliğinde, sanatçıların aile ortamlarında çekilmiş çok özel fotoğraflar da var. 28 yılda oluşmuş binlerce karelik bu birikim, sanata destek olacak bir kurumun ilgisini bekliyor.
Mahmut Turgut, 1952 yılında Van’da doğdu. İlk ve tek şiir kitabı At Sırtından Dağları, 1978 yılında yayımlandı. Bu kitabında Doğu Anadolu’nun sorunlarını, halkın acılarını özgün imgelerle ve kendi sözcükleriyle dillendirmişti. Umut veren bir ozandı. Ama daha sonra şiiri bırakarak fotoğrafa yöneldi. İlk kişisel fotoğraf sergisi “Oto-Grafik”i 1994’te Ankara’da açtı. Bunu başka sergiler izledi. Çocuk fotoğraflarından üçü, UNICEF Türkiye Temsilciliği’nce afiş olarak basıldı. 11 yıldır düzenli olarak sanatçı portelerinden oluşan duvar takvimleri hazırlıyor. 1994 yılından beri AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) üyesidir.
Mahmut Turgut’la şiir ve fotoğraf sanatı üstüne konuştuk.
-Daha çok fotoğrafçı kimliğinizle tanıyorsunuz ama sanat dünyasına şiirle adım atmıştınız. Neden sürdürmediniz şiiri?
İlk şiirlerim 1974 yıllarında Vansesi ve başka yerel gazetelerde yayımlandı. Van’da liseyi okurken Ankara ve İstanbul’da çıkan dergileri izlemeye çalışıyordum. 1975 yılında Türk Dili dergisinde şiirim yayımlanınca çok mutlu olmuştum. Çünkü yayın kurulunda Cahit Külebi vardı. Daha sonra Damar, Hisar, Özgür İnsan, Soyut, Türkiye Yazıları, Oluşum dergilerinde şiirlerim yayımlandı. Genellikle yaşadığım yöreleri, Anadolu’yu ve insanlarını anlatan sessiz ama içten içe isyan yüklü şiirlerdi bunlar. 1978 yılında Remzi İnanç, At Dağları Sırtından kitabımı Memleket Yayınlarıarasında yayımladı. Sonraları tekrara düştüğümü fark edince şiiri bıraktım.
-İlk ve son şiir kitabınız “At Sırtından Dağları” bugüne değin üç baskı yaptı. Ama bu baskılara yeni şiir eklemediniz. Aradan geçen 44 yıl içinde hiç mi şiir yazmadınız?
Haklısın, bu 44 yıl içinde yazıp bir tarafa bıraktıklarım oldu, ancak yayımlamadım. Son şiirim, 2019 yılında sevgili Metin Turan’ın yönettiği Turnalar dergisinde yayımlandı. Bu şiir, daha sonra kitabımın 3. baskısında yer aldı.
-Fotoğrafa nasıl yöneldiniz? Bu alanda sizi etkileyen ya da örnek aldığınız fotoğraf sanatçıları var mı?
1994 yılında AFSAD’a kaydoldum. Rahmetli Merter Oral, hocamdı. Ders, kurs derken, kendimi karanlık odada buldum. O heyecanla 1994 yılında ilk sergim ”Oto-Grafik”i Milli Piyango Sanat Galerisi’nde açtım. Portre çalışmalarımda Ara Güler, Lütfi Özkök, Seyit Ali Ak, Ergun Çağatay, Gültekin Çizgen, İsa Çelik, Çerkes Karadağ beni etkileyen sanatçılarımız olmuştur. Yıllar içinde “Doğa’dan Van’dan”, “ Dünya Çocukları” ve “Objektifimdeki Edebiyatçılar” sergileri geldi. Bu sergilerin albümlerini Kültür Bakanlığı ve TÜYAP yayımladı.
-Kitabınızın ikinci baskısında şiirlerinizle fotoğraflarınızı buluşturdunuz. Fotoğrafla şiir arasında nasıl bir ilişki var? Ya da şöyle sorayım: Dün sözcüklerle yazdığınız şiiri bugün görüntüyle mi yakalamaya çalışıyorsunuz?
Şiiri bıraktım ama sanat dünyasından hiç kopmadım. Şiirlerimde, yaşadıklarımı, duygularımı ifade etmeye çalışıyordum. Fotoğrafta ise o yazarın, sanatçının dünyasına girip onu ifade eden kareyi yakalama çabasındayım. Sevgili şair, yazar M. Mahzun Doğan, 1997 yılında Siyah Beyaz gazetesinde portrelerimle ilgili yazdığı yazıya, “Duyguların Haritasıdır Yüzler” başlığını koymuştu. Evet, yüzler bana çok şey anlatıyor. Akşamları işten çıkınca, Remzi İnanç Ağabey’in hemen her akşam uğradığım Toplum Kitabevi’ne gelen yazarlar, sanatçılar ile olan tanışıklığım, benim “portre” çalışmalarına daha çok yoğunlaşmamı sağladı. Evlerinde Cahit Külebi, Gülten Akın, Orhan Asena, Vüs’at Ö. Bener, Erhan Bener, Mete Akyol, Memet Fuat’ı; Büyükada’da Melih Cevdet Anday, Gümüşlük’te Latife Tekin, Ataşehir de konser öncesi Selda Bağcan, Fazıl Say, Erdal Erzincan’ı; Eskişehir’de Zülfü Livaneli’yi çektim. Bu sanatçıları tanıyor, kitaplarını okuyor, müziklerini dinliyordum. Diğer çalışmalarımın yanı sıra, ayırım yapmadan, hemen her ortamda sanatçıların, yazarların fotoğraflarını çekerek arşivimi oluşturdum.
-Fotoğraf belgeliğinizin çok zengin olduğunu biliyoruz. Özellikle sanatçı portreleriyle tanınıyorsunuz. Yıllar içinde fotoğrafını çekmeyi başaramadığınız yazar ve ozan oldu mu?
2010 yılında Peride Celal’i çekmek istedim. Aradım, konuştum. Nedense istemedi. Bir de fotoğrafa başlamadan önce tanıştığım, Sıhhıye’de çay bahçesinde şiirlerimi okuttuğum Ceyhun Atuf Kansu ile Cemal Süreya, Uğur Mumcu, Enver Gökçe, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Hasan Hüseyin’i çekmek isterdim.
-Her yıl sanatçı fotoğraflarından oluşan takvimler de yayımlıyorsunuz? Bu çalışmanız sanat çevrelerinde karşılık buluyor mu?
2006 yılında başladım bu işe. İlk takvimde Aziz Nesin, Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, Yaşar Kemal, Attilâ İlhan, İlhan Selçuk, Dursun Akçam, Turgut Özakman, Talat Sait Halman, Gülten Akın, Ahmet Taner Kışlalı ve Oya Baydar yer almıştı. Bu yıl on birincisini yayımladım. Demek ki 132 sanatçının portreleri takvimlerimde yer almış. Önceleri yalnızca portreleri kullanmıştım. 2016 yılından itibaren sanatçıların ürünlerine de yer vermeye başladım takvim yapraklarında. Belki ileride “Takvimdeki Sanatçılar” albümü de yayımlanabilir.
Takvim çalışmalarım sanat çevrelerinde ilgi görüyor. Ancak ünlü olmayan sanatçıların toplumda karşılık bulmaları hayli güç.
-Peki, bunca yılın emeği ile oluşan fotoğraf arşivinizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Vefat eden 273 sanatçımızla birlikte 1200 portre var bu arşivde. 28 yılda çekilmiş binlerce kare… Ayrıca sanatçıların aile ortamlarında çekilmiş çok özel fotoğraflar da var. Bütün bunlar bir kurumun, bir vakfın, sanata destek olacak bir sponsorun ilgisini bekliyor.
(BirGün, 24 Eylül 2022)
https://www.birgun.net/haber/fotograf-sanatcisi-mahmut-turgut-tekrara-kacinca-siiri-biraktim-403766