“Dil yanlışları yazmakla bitmez!” diyor bir dostumuz. Gerçekten de öyle. Altmış yıldır bu konuları yazıyorum. Ama medyada durum daha da kötüye gidiyor…
Dosyamdaki dil notları birikti. Hepsini ayrıntılı yazı konusu yapmaya kalksam sayfalar yetmez! O nedenle bu hafta birkaç konuya kısaca değinmek istiyorum.
* * *
SORUNLU ANLATIMLAR
Gazete haberleri çok özensiz yazılıyor. Editörler de çoğu zaman gerekli düzeltmeleri yapmadan bu bozuk haberleri olduğu gibi kullandıklarından ortaya kötü metinler çıkıyor. BirGün’den böyle bir haberi örnekleyerek somutlayalım yargımızı.
“Dersim merkezde bulunan ve 10 adet özel odası bulunan Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi’nde tümüyle orijinal fotoğraf / mektup, belge ve tablolar bulunuyor.” (Kayhan Ayhan, “Müze Gibi Kütüphane”, BirGün, 25 Temmuz 2024)
Haberin girişi şahane! Bir tümcede üç kez “bulunan” sözcüğü kullanılmış! Kimseyi rahatsız etmiyor mu böylesi fazlalıklar?
Okumayı sürdürelim:
“(Mesut) Özcan, kütüphane içinde bazı şairlerin, yazarların da içinde bulunduğu kişilere ait yaklaşık 4-5 bin orijinal mektubun ve birçok orijinal fotoğrafın bulunduğunu söyledi.”
Bu tümcede de “içinde”, “orijinal” ve “bulunduğu” sözcükleri ikişer kez yinelenmiş!
Haberin bitiş tümcesindeki yapısal bozukluk ise çok belirgin. Bu sözcük yığınının içinden nasıl çıkar insan:
“Bu çalışmaları yürütebilmek ve daha da büyütebilmek için özellikle belediyeler ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte her türlü işbirliğine açık olduklarını kaydeden Özcan, ‘Birlikte yeni kütüphaneler, müze-kütüphaneler kurmak istediklerini, bu projelerini hayata geçirebilmek için sivil toplum örgütlerinden, iş insanlarımızdan, aydınlarımızdan, sanatçılarımızdan, SETKAV’a destek olmalarını bekliyoruz’ dedi.”
Gazetemde böylesine çalakalem yazılmış haberler olmamalı diye düşünüyorum.
* * *
“NAHİF” DEĞİL “NAİF” RESSAM!
“Bu yıl nahif sanatın öncüsü Henri Rousseau’nun 180. doğum yıldönümü. İstanbullu dört değerli ve deneyimli nahif sanatçı (…) eserleriyle büyük ustayı anmış olacaklar.” (BirGün Kültür-Sanat sayfası, 20 Temmuz 2024)
Arapça “nahif” sözcüğünün anlamı “zayıf, cılız, çelimsiz”dir. Bu sözcük, “zayıf nahif” deyiminde de geçer. Bir de sesçe benzerlik taşıyan ama anlamı başka olan “naif” sözcüğü vardır ki “çocuksu, saf” demektir. Resim sanatı için kullanılan sözcük, “nahif” değil “naif”tir. Nitekim klasik resim eğitimi almadan kendi kendini yetiştirmiş ressamlara “naif ressam” denir. O yüzden BirGün’ün Kültür-Sanat sayfasında adı geçen Henri Rousseau, “nahif” değil “naif” ressamdır.
* * *
“ELEBAŞI / ELEBAŞISI”
“Elebaşı” sözcüğü tamlama durumunda iyelik eki alır ve “elebaşısı” olur. Rıfat Ilgaz’dan örnek bir tümce:
“Bütün bu işlerin elebaşısı ondan başkası olamazdı.”
Bu konuya birkaç kez değinmiş olsak da yanlış yazım biçimi gazetelerde sürdürülüyor. Sözgelimi 16 Mart 2024 tarihli cumhuriyet.com.tr’nin jeneriklerinden biri şöyleydi: “Organize suç örgütü elebaşı yakalandı!”
(Cumhuriyet.com.tr / 16 Mart 2024)
Bu başlıkta hem “organize suç örgütü” ifadesi hem “elebaşı” kullanımı yanlıştı! Doğru kullanım, “Suç örgütü elebaşısı yakalandı” biçiminde olmalıydı.
Ama Cumhuriyet’teki yanlış bu başlıkla sınırlı kalmadı. Sonraki günlerde Mustafa Balbay’ın da bir yazısında “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı…” diyerek “elebaşı” sözcüğünü tümce içinde doğru kullanmadığını gördüm. Balbay, kendisine özelden yazdığım iletiye şu yanıtı verdi:
“Sevgili Aşut, iki kez okuyunca senin değerlendirmen daha doğru geldi… Haklısın… Teşekkür ediyorum…”
Öyleyse, Cumhuriyet gazetesinden artık sözcükleri doğru kullanmasını bekliyoruz…
* * *
HAFTANIN NOTU
Can Atalay’ın Yeri Meclis’tir!
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere, “seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma hakkı” hukuksuz biçimde elinden alınan Hatay Milletvekili Av. Can Atalay, anayasa çiğnenerek 14 aydır Silivri zindanında tutuluyor! Vicdan sahibi insanlar olarak bu zulme isyan ediyoruz! Oysa Anayasa Mahkemesi son kararında bir kez daha Can Atalay’ın bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vererek hakkındaki mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını ve salıverilmesini istemişti. Anayasa Mahkemesi, uyulması mutlak zorunluluk olan bu kararlara karşın Can Atalay’ın milletvekilliğinin Millet Meclisi’nde oldubittiye getirilerek düşürülmesini ise “yok hükmünde” saymıştı.
Sokaktaki sıradan insanların bile kolayca anlayabileceği bu kararları siyasal iktidar sözcülerinin zorlama hukuk yorumlarıyla geçersiz kılmaya çalışmaları artık tahammül sınırlarını aşmış bulunuyor.
Can Atalay’ın, Meclis Başkanı’na yazdığı son mektubunda belirttiği gibi, “TBMM’nin itibarının ve hukukun daha fazla zarar görmemesi için” Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcı kararları hemen yaşama geçirilmeli ve seçilmiş Hatay Milletvekili, özlük hakları geri verilerek Meclis’teki yerini almalıdır.