DÜNE BAKMA DURAĞI
Kala kala 80 lira kalmıştı Erzurum Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin kasasında. Kongre bitmişti ama Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları için Sivas’a gitmek güçtü. Hem de çok güç. Bir akşam yemeğinde;
“Hazır mıyız?” diye sordu Mustafa Kemal Paşa, Mazhar Müfit Bey’e. “Elimizde çürük çarık üç otomobil var” dedi Mazhar Müfit Bey ve devam etti: “Karoserleri berbat, körükleri yırtık pırtık, lambaları da yok. Karpit yakacağız. Geceleri yola devam etmek mecburiyetinde kalırsak karpit de yanmaz. Burada karpit tedarikine de imkân yok”
YOKTAN VAR ETMEK
Yüzü gölgelendi Mustafa Kemal Paşa’nın. “Çürük, çarık, lambalı, lambasız gideceğiz. Ancak üç otomobil hepimizi ve eşyamızı nakle kâfi mi?” dedi. Anlatılanların hiçbiri engel değil demek istiyordu. Mazhar Müfit, “Kâfi değil” diye yanıtladı. En az dört otomobil lazımdı onlara. “Ben Belediye Reisi ile görüştüm. Ucuza bir otomobil ayarlayacak en az 400 liraya ihtiyaç var. Bir de yol masrafları var tabii” diye ekleyince. Sessizleşti Mustafa Kemal Paşa, gözlerini masanın üzerindeki kahve fincanına dikti ve “Evet bir de para meselemiz var” dedi sessizce…
Mazhar Müfit o an içten gelen bir destekle, “Paşam siz bu konuyla meşgul olmayınız elbette bir tedbir düşüneceğiz” diyerek konuyu değiştirdi.
Aslında alınacak fazlaca bir tedbir falan da yoktu. Ne kadınların kolunda, boynunda ziynet eşyaları kalmıştı ne de Mustafa Kemal’de para. Yola çıkarkenki birikimi olan 800 lira ancak Erzurum’a getirmişti onu ve beraberindekileri. Bu konuşmadan birkaç gün sonra Erzurumlu Süleyman Hatunoğlu kefen parasını gözünü kırpmadan çıkartıp verdi onlara. Üstü açık, çürük çarık üç-dört otomobille yola çıktılar Erzurum’dan… Yıl 1919’du. 3 yıl sonra 1922’de Ankara’da Meclis kürsüsünde,
“Efendiler! Bugünkü uğraşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır… Bağımsızlığımızın tamamiyeti ise ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” diyecekti Mustafa Kemal…
Hâlâ para yoktu. Ama zafer yakındı…