Karin PETERSON
International Politics and Society
17.3.2020
Çev: Ali TARTANOĞLU
Beyaz Sarayda dua ederken başını öne eğmiş olan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in çevresinde dünyanın en önde gelen bilim adamları toplanmıştı
Başkan Yardımcısı ve bilim adamları koronavirüs salgını için, daha doğrusu koronavirüse karşı dua için bir araya geldiğinde tarih 26 Şubat 2020’ydi. Pence Indiana valisiyken kamu sağlığı bütçesinde ve HIV testine erişim konusunda çok ciddi kısıntılar yapmasıyla nam salmıştı. Bu uygulama enfeksiyonun en büyük patlamalarından birine kendi eyaletinde bile yol açmıştı.
2016 seçimlerinden bu yana Donald Trump yönetimi pandeminin önlenmesi için tahsis edilen bütçeyi adeta yok etti. Başkan Trump, ülkenin önde gelen uzmanlarının açıklama yapmasını yasakladı. Bütün iletişim önce Pence’in kontrolünden geçecekti.
İki kafadar adeta bilimi rehin tutuyor. Zekice bir itibarsızlaşma ve moral bozma taktiği…
Sorun, virüs 200 bin Amerikalıyı öldürürse veya öldürünce Trump’un propaganda mekanizmasının bununla nasıl başa çıkacağı… Fox Haber, enfeksiyonun göçmenler tarafından yayıldığını mı ileri sürecek?
Financial Times, “bu önemli, büyük bir kriz…” diye yazıyor. Ben 2020’nin bu dönemi, hatta çağımızı tanımlayan bir yıl olacağına inanıyorum. Bu dönem 2008 mali krizi ile de mukayese edilebilir. 2008 krizi durgunluğa ve kitlesel işsizliğe yol açtı, doğru; ama yüz binlerce insanın ölümüne değil.
Bu sorun, ne ahlaki erdemlerle ne de yatırımlarla çözülebilir.
İsveç’te durum, Halk Sağlığı Ajansına göre günden güne daha da kötüleşiyor. Ancak bu ciddileşme, bir yandan da mücadelenin, DİNDAR FANATİKLERCE veya dar kafalı, ileriyi göremeyen, kamunun dikkatini çekmeye son derece iştahlı politikacılarca değil uzmanlarca yürütüldüğüne olan güveni yaratıyor. Virüsle mücadelenin uzmanlarınca yürütülmesi, olması gerektiği gibi, halk tarafından dikkatle takip ediliyor, sorgulanıyor, tartışılıyor.
Ama bu hala ancak bir başlangıç… Önce kriz gelir. Sonra acılar gelir. Sonrası düşünme, fikir üretme zamanıdır.
Güçlü Devlet
Biz şunu biliyoruz: Bu tür hastalıklarla bireysel olarak yeterince mücadele mümkün değildir, sade toplumsal olarak mücadele edilebilir. Hazırlık, eşgüdüm, planlama, hızlı karar alma yeteneği ve çabaları artırmayı gerektirir.
YANİ GÜÇLÜ BİR DEVLET!!!…
Ama devlet de yetmez. Durum, kişisel sorumluluğu, görev bilincini, komşusunu da düşünmeyi gerektirir. Bir risk grubunda değilseniz, kendinizi koruma sorumluluğunuz çok fazla olmayabilir; ama kişisel olarak sizin rahatınızı kaçırsa bile başkalarını korumaya dikkat etme sorumluluğunuz vardır.
Peki evde kalmaya tahammülünüz veya mali bakımdan gücünüz yoksa ne yapacaksınız? Diyelim İsveç’te yasadışı olarak yaşıyorsanız, resmi makamlardan saklanıyorsanız veya ABD’de düzenli geliri olmayan mevsimlik, parça başı çalışan, eliyle ağzı arasında yaşayan vb. bir işçiyseniz ya da?.. Yeterince güvenlik, sigorta yoksa, tıp alanında yetersizlik varsa halkın sağlığının iyi olması imkansız hale gelir.
Acayip zamanlar
Bu sorun ne etik değerlerle ne yatırımlarla çözülemez dedik. Buna rağmen, KRİZİN BİZİM BASİRETSİZ, SÖMÜRÜCÜ, SON DERECE BİREYCİ TUTUMUMUZU SON DERECE ÇIPLAK BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKTİR. Hepimiz birbirimize bağlı değilmiş gibi, benim yaptığım senin geleceğini etkilemezmiş gibi davrandığımız acayip bir dönem…
Bütün dünyaca enfeksiyon hastalıkları ve salgınlar konusunda onlarca yıldır yeterince yatırım yapmadık. Çünkü bu yatırımlar hızla kar getirmez ve çoğu kalp hastalıklarına yatırım yapmak isteyen, anksiyete, sertleşme sorunları ile ilgilenmek isteyen sağlık şirketleri için hisse senedi fiyatlarının artması demektir.
KAMU SAĞLIĞI YATIRIMLARI, GÜNÜMÜZ KAPİTALİZMİ İÇİN TİCARİ AÇIDAN UYGUN, SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİR.
(…)
2008 mali krizinde, her şeyi yeni baştan ele almayı beceremedik. Tam tersine… Bugün birey ve toplum olarak hangi sonuçlarla karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. Gençlerin, korona krizine karşı otoriter Çin’in özgürlük ülkesi Amerika’dan daha başarılı olabileceğini aklına getirip getirmeyeceğini merak ediyorum şahsen.
İtici güçler
Dün gece uyanık yattım; kafamda çeşitli senaryolar döndü durdu. Alabildiğine kalabalık hastane koridorlarındaki insanlar, fıkır fıkır kaynayan marketler… Ama ben daha çok, risk grubundaki annemi babamı ve dostlarımı, bir an önce özen göstermem gereken insanları düşündüm.
Salgın tehdidi, iklim krizinin tepe noktası denilen yere doğru hızla gittiğimiz gerçeği çok iyi biliniyor. Ama ekonomik ve politik sistemimizdeki basiretsizliğin arkasındaki itici güçler, bilinen risklerin yönetilemeyeceği kadar güçlü.
Nakit akışı çeyrek çeyrek de olsa sürmeli… Yıkılış gelinceye kadar…