Bir yazarla tanışmışlığınız varsa onun size karşı davranışları, yazılarını okumanızda sizi kesinlikle etkileyecektir. Yaşadığım bir örneğini anlatayım. Yazar Osman Bozkurt’u, görmeden yazılarından az da olsa tanımıştım. 2013 yılı olmalı. İstanbul TÜYAP’TA yazar, yayıncı Güngör Gençay anmasında Osman Beyin de konuşmacı olacağını öğrendim. Toplantı salonuna vardığımda koca salon dolmuş, program başlamıştı. Arkada bir yer buldum. Program sonunda sahnenin yanında arkadaşlarıyla konuşan Osman Beye doğru yürüdüm. Yine yazılarını okuduğum bir başka yazarla karşılaşınca bir kartımı uzattım. Kartıma ve bana bakmadan kartı aldı, ceketinin üst cebine koydu. Yüzü sirke satıyordu. Sanki cebine koysun diye uzatmışım! Osman Beye doğru ilerledim, yanına vardım. Osman Beye de kartımı uzattım. Adımı görür görmez güler yüzüyle bana sımsıcak sarıldı. Beni yazılarımdan tanıyormuş. Onun için diyorum ki, önce içten davranışımızla karşımızdakini kendimize çekmeliyiz. Tanışmanızla okuru kendimize çekmiyorsanız, dünyanın en güzel yazısını yazsanız, okuyucu sayınız yerinde sayar. Okurun yüzüne bakmayan yazara, okuru neden baksın?
Kartıma bile bakmayan yazar, önce önemli bir görgü kuralını çiğnemişti. Ondan sonra yazılarını okumaya gözüm hiç gitmedi.
Yazar Osman Bozkurt’u o görüşmeden sonra kendisini ve yazılarını daha çok sevdim.
Osman Bozkurt, şiir, öykü, deneme, eleştiri, biyografi türlerinde eserler verdi. En son iki kitabı raflardaki yerini aldılar. Yeni yapıtları EDEBİYATIMIZDA RUŞEN HAKKI ve BAHANE adlarını taşıyor. Her iki yapıt da USAR yayınlarından, 2021 tarihini taşıyor.
Yazarımızın insan ilişkilerindeki sıcaklığı, eserlerinin niteliğine de yansımış. Burada önemli derecede vefalı oluşunu görüyoruz. Biyografi türündeki çalışmaları yazdığı kişilere yaşam kazandırıyor. Güngör Gençay, Bülent Habora, Metin İlkin kitapları bu görüşümün belgeleridir. Bu üçüne şimdi dördüncüsü gelmiş: Edebiyatımızda Ruşen Hakkı. Edebiyat, sanatçı büyüklere birer saygı sunuşu her biri.
18 Kasım 2021