Pestisit, tarımda zararlı organizmalarla mücadele amacıyla kullanılan kimyasal maddelerdir. Bu maddeler, bitkilere zarar veren böcekleri, yabancı otları, mantarları, bakterileri veya kemirgenleri kontrol altına almak ya da yok etmek için uygulanır. Ancak limitler dahilinde kullanılmazsa (bizdeki yaygın uygulama), sadece zararlıları değil, aynı zamanda yararlı canlıları ve daha fenası insanları da olumsuz etkiler.
Yıllarca tarlada ve bahçede gördüğüm hatalı uygulamalar; çoğu zaman işin önemini kavrayamamış, elinin ölçüsü olmayan kişilere bu önemli görevin bırakılmış olmasıdır. İlaçlamanın hemen arkasından gereken süreyi beklemeden hasatın yapılmasıdır. Kafaya estikçe sık sık ve tarif edilen dozdan fazla pestisit kullanılmasıdır. Bitkinin yapısına bakmadan her cinse aynı muamelenin uygun görülmesidir. Güya böylece zararlılardan kurtulmak ve verimi artırmak garanti olacaktır!
Genel hatlarıyla sorunu anlattıktan sonra konunun vahametini gösteren önümüzdeki resme bakalım.
İhracata en kaliteli ve en sorunsuz ürünlerin gönderilmesi gerekirken, her gün bir ülkeden pestisit gerekçeli iadeleri AB Gıda ve Yem için Alarm Sistemi’nden (RASFF) duymaktayız. Sadece son ayların vukuat dökümü için sayfalar yetmez. Listelerde hemen hemen her çeşit tarımsal ürünün yer aldığını ve AB sınırlarından geri çevrilen en fazla ürünün bize ait olduğunu söylemekle yetinelim. Gıda Dedektifi hesapları güncel olarak duyurmaktadır.
Oysa taklit-tağşiş duyuruları yanında, tarımsal ürünlerde de limitler üzerinde pestisit kullananları ilgili Bakanlık sayesinde öğrenmeliydik.
Daha fenası, yukarda bahsettiğim, ihracata dönük pozitif ayrımcılığa rağmen bu kadar problemli mal gönderiliyorsa yurt içinde neler yediğimizi tahmin etmek hiç zor değildir.
Bazı meyve sebze üreticilerinin bu ısrarlı vurdum duymazlığı, cezasızlık ve kontrolsüzlük sayesinde sürekli tırmanmaktadır. “Ne gönderirsek yiyecekler” rahatlığı bu ticaretin bütün taraflarınca artık kabul görmüştür. Hatta tüketici de kaderine razı olmuş, kendi kendine ilaç kalıntısını yok edecek yıkama usullerini keşfetme gayretine düşmüştür. Kimsenin aklına bu niyeti bozuklarla mücadele gelmemektedir. Oysa taklit tağşiş suçluları ile pestisit ihmalkarları arasında benzerlik olsa da sonuçları itibariyle sağlık riski ikincisinde daha fazladır. Ortak yanları ise halk sağlığının hiçe sayılmasıdır.
Nitekim Greenpeace Türkiye’nin yaptırdığı pestisit kalıntı analiz sonuçlarını da içeren “Pestisitler ve Çocuklar” raporuna göre, analiz edilen her 3 gıdadan 1’inde mevzuata uygunsuzluk tespit edilmiş. Araştırmada, İstanbul’da beş zincir marketin mağazalarından ve farklı semt pazarlarından alınan 14 cins sebze ve meyveye ait 155 ayrı örnek, uluslararası akredite bir laboratuvarda incelenmiş. Analiz sonucuna göre örneklerin yüzde 61’inde birden fazla pestisit kalıntısı, yüzde 43’ünde ise en az bir PFAS’li pestisit kalıntısı tespit edilmiş. Analiz edilen ürünlerin yüzde 31,6’sında ise hormonal sistem bozucu, nörolojik gelişim etkileyici ve kanserojen olduğu bilinen pestisitlere rastlanmış.
Raporda; pestisitlerin özellikle çocuk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanırken, Greenpeace Türkiye, Tarım ve Orman Bakanlığı’na pestisit analiz sonuçlarını düzenli olarak kamuoyu ile paylaşma çağrısını yinelemiş.
Yukarda bahsi geçen PFAS (4700’den fazla kimyasal içeren, perflorlu ve poliflorlu alkil maddeler); yaygın olarak kullanılan, insan vücudunda ve çevrede zamanla biriken, insan yapımı kimyasallardan oluşan bir grup maddedir. Bu maddeler son derece kalıcı olmaları yanında, karaciğer hasarı, tiroid hastalığı, obezite, doğurganlık sorunları ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir (Kaynak: European Enviranment Agency).
Bu Avrupa Çevre Ajansı (EEA) çevre konusunda bağımsız bilgi sağlayan bir AB kuruluşudur.
Üzülerek söylemeliyim ki; hem niyet hem de imkân olarak son satış noktasında bu sağlık sorununun tespiti ve engellenmesi mümkün değildir.
Kaldı ki; ülkemizin bir büyük süpermarket zinciri sıradan bir pazar domatesini 2 kat fiyata pembe domates adıyla satabiliyorsa, pestisitle mücadele adına kimden ne beklediğimize iyi bakmalıyız. Ve de zorunlu olarak alışverişten eve döndükten sonra kendi tedbirimizi almalıyız.
Öncelikle kabuğu soyulmadan yenen meyve sebze çeşitlerinden başlamak üzere musluk suyunu çukur bir kaba doldurarak ve içine yarım yemek kaşığı kadar karbonat ilavesiyle ürünleri 15 dakika bu suda bekletmeliyiz. Devamında ise akan bol suda elle oğuşturarak işlemi sonlandırmalıyız. Halk arasında yaygın olan sirke uygulamaları yapılan araştırmalarda olumsuz sonuç veriyor. Zira bazı pestisitler sirke ile asidik ortamda daha aktif hale gelebiliyorlar. Tüketici hangi çeşit pestisit tehdidi altında olduğunu bilemeyeceğinden sirkeyi devre dışı bırakmak zorundadır.
Sonuç olarak; Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taklit- tağşiş konusunda bilgilendirme sistemi başarı ile uygulanmakta ve halkın ilgisi ile karşılanmaktadır. Ancak bu aşamaya gelene kadar o konuda da büyük ihmaller olmuştu. 1 Mart 2022 tarihinden itibaren tam 2 yıl boyunca, bilmediğimiz nedenlerden dolayı ‘taklit ve tağşiş listeleri’de yayımlanmamıştı. Bizler de sık sık sebebini sormuştuk. Cevap alamadık ama bir gün aniden güncel duyurulara başlandığına şahit olduk.
Aynı uygulamanın işleme konması ile limit üstü pestisit ve hemen hasat öncesinde kullanımının tespit edilerek, vatandaşların uyarılması hayati derecede önemlidir. Vatandaş olarak bugüne kadar üstlendiğimiz riskler geride kaldı. Bunun acı sonuçları ile birçok kişi karşılaştı ve çoğu zaman da neden olduğunu bilmeden sağlık sorunları yaşadılar ve de bazıları hayatlarını kaybettiler. Risk hepimiz için aynıdır. Hatta kendisine göre tedbir aldığını zannedenler için de tam bir kurtuluş mümkün gözükmemektedir.
Halk sağlığının önemi bilindiğine göre bu konunun önceliği de kabul görmeli ve önlem alınmalıdır. Bekliyoruz…