Ajans Bizim – Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) adlı medya sivil toplum örgütü, Türkiye’de otoriterleşmenin zemin kazanmasıyla birlikte medyada çoğulculuğun sorgulanmaya başlandığını ve eleştirileri baltalamak için mümkün olan tüm araçların kullanıldığını bildirdi.
RSF’nin bugün yayımlanan 2005 Basın Özgürlüğü Endeksine göre, Türkiye basın özgürlüğü konusunda 180 ülke arasında bir basamak gerileyerek 159’uncu sıraya indi.
Raporun Türkiye bölümüne göre, ulusal medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olduğu son beş yılda halk, ekonomik ve siyasî krizin ülke üzerindeki etkilerini öğrenmek için farklı siyasî önyargılara sahip eleştirel ya da bağımsız medya kuruluşlarına yöneldi.
Bunlar arsında Fox TV, Halk TV, Tele1 ve Sözcü’nün yanı sıra BBC Türkçe, VOA Türkçe ve Deutsche Welle Türkçe gibi yerel ve uluslararası haber siteleri de bulunuyor.
Siyasi bağlam
Raporda, 2023 seçimlerinden sonra şiddet ve kitlesel tutuklamalar, miting ve protestoları haberleştiren medya çalışanlarını bastırmak için en çok kullanılan taktikler haline geldi.
Raporda, “neredeyse sistematik hale gelen internet sansürü, eleştirel medya kuruluşlarına karşı açılan keyfi davalar ve yargı sisteminin istismarı, siyasî kayırmacılığa” dikkat çekildi.
Eleştirel gazetecilere ve medya kuruluşlarına karşı basın kartlarının ellerinden alınması gibi ayrımcı uygulamaların yaygın olduğu kaydedilen raporda şu görüşlere yer verildi:
“Hükümetin emrindeki yargıçlar, yolsuzluk ve diğer hassas konuları ele alan çevrimiçi makaleleri sansürleyerek demokratik tartışmayı sınırlamaya çalışmaktadır. Gazetecilerin dezenformasyon yayma suçlamasıyla istismar edilmesinin ardından, ‘etki ajanları’ ile ilgili önerilen değişiklik, gazeteciliği baskı altına almak için yeni bir yasama aracına dönüşme tehdidinde bulunuyor. Bu zor ortamda, bazı gazeteciler yine de tam bir bağımsızlıkla haber yapma misyonlarına sadık kalmaya çalışmış ve bir ‘medya arabulucusunun’ (ombudsman) tanınmasını talep etmişlerdir.”
Ekonomik bağlam
Rapora göre, hükümet ve hükümetle işbirliği yapan özel sektör şirketleri, reklamları ve sübvansiyonları kendilerine olumlu yayın yapan medya kuruluşlarına yönlendirerek medyada çoğulculuğu tehlikeye atmaktadır.
Basın İlan Kurumu (BİK), devlet reklamlarının tahsisini kullanarak “inatçı gazeteler üzerinde mali baskı oluştururken, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu da (RTÜK) astronomik para cezaları keserek eleştirel TV kanallarının mali açıdan zayıflamasına yol açmaktadır.”
Bazı günlük gazeteler de gazete kâğıdı fiyatları nedeniyle sayfa sayılarını azaltmak zorunda kalmıştır.
Sosyokültürel bağlam
Dinî, adlî veya hükümet figürlerini sorgulayan gazetecilere karşı bazen “hakaret” davaları açılmaktadır. Aile içi şiddet veya çeşitli istismar türlerine yapılan atıflar, özellikle kadın gazeteciler tarafından yapıldığında, sosyal medyada nefret kampanyalarına yol açabiliyor.
RSF’nin raporuna göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’sinin müttefiki olan aşırı milliyetçi MHP’nin üyeleri ve liderleri, “utanç verici konulara dikkat çekmeye cesaret eden gazetecileri tehdit etmekten çekinmiyor.”
Gazetecilere yönelik şiddet vakaları 2019 seçimleri sırasında hafif cezalar ya da sonu gelmeyen davalarla sonuçlanarak, ülkedeki cezasızlık kültürünü gösterdi. Hükümet karşıtı protestoları takip eden gazeteciler kolluk kuvvetleri tarafından hedef alınıyor.
Rapora göre, laikliğe yönelik saldırıları, dinî grupların (tarikatlar) etkisini veya bölgesel cihatçı örgütleri haberleştirmeye cesaret eden gazeteciler gittikçe daha fazla tehdide maruz kalmaktadır.