AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere gittiği ABD’de hayal kırıklığına uğramış. Hayal kırıklığının nedeni, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşememek. Görüşmek bir yana, BM koridorlarında rastlaşmaktan bile kaçınmış Biden. Oysa aynı Biden Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Japonya Başbakanı Suga Yoşihide ile ayrı ayrı görüşmüş, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’u ise New York’tan sonra Washington’a çağırmış, Beyaz Saray’da ağırlamış.
İkili görüşmeye vakti olmasa bile, Biden Erdoğan ile ayaküstü selamlaşsa, Erdoğan “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” adlı kitabını imzalayıp Biden’a verse, gazeteciler bu anı fotoğraflasalar, ne güzel olurdu değil mi? Mehmet Barlas ve bilumum yandaşlar ne yazılar döktürürlerdi ne yazılar! Yok, olmadı işte. Beş yıl önce Türkiye’ye geldiğinde Erdoğan ile üç saat görüşen Biden, New York’ta Erdoğan’a bir dakikasını bile ayırmamış. Nankör Biden n’olacak. Değer miydi asrın liderimizi kırmak, üzmek, hayal kırıklığına uğratmak.
***
Erdoğan’ın New York’ta, dönüş yolunda uçakta, ülkeye döndükten sonra yaptığı açıklamalar, Biden’ın tutumundan duyduğu üzüntüyle yüklü.
Oysa New York’a vardığında, ABD ile Türkiye’nin ortak çıkarlara dayanan iki dost ve müttefik ülke olduğunu söyleyerek Biden’a sıcak bir mesaj göndermişti Erdoğan. Umduğu görüşme olmayınca ABD’den ayrılırken “iki NATO ülkesi arasındaki ilişkilerin gidişatının hayra alamet olmadığını” vurguladı. Bununla kalmadı Erdoğan, “Cumhurbaşkanı Başbakan olarak 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem” diyerek kırgınlığını dile getirdi.
Erdoğan cuma namazından sonra da (Meral Akşener’in yakıştırmasıyla gıybet seansında) üzüntüsünü tekrarladı: “Amerika ile ilgili münasebetler konusunda şu ana kadar beklediğim Sayın Biden ile olan görüşmeler de o istenilen neticedeydi dedim. Şu anda da aynı şeyi düşünüyorum. Zira iki NATO ülkesi olarak bizim çok daha farklı bir konumda olmamız gerekir.”
(İlk cümle Türkçe dilbilgisi açısından hayli sorunlu. Biden’a duyduğu kırgınlıktan olabilir ama prompterdan okumadığında çoğu kez böyle oluyor. Tavsiyem, cuma namazı sonrasında da prompterdan okuması. Yoksa torbadan rastgele çekilmiş gibi sözcükler birbirlerine karışıyor, ne demek istediği anlaşılmıyor Erdoğan’ın.)
***
Erdoğan, Joe Biden ile görüşemediği için üzülmüş, hayal kırıklığı içinde dönmüş ABD’den. Oysa gerek kendisi gerek danışmanları gerekse Dışişleri Bakanlığı, Joe Biden’ın Erdoğan ile görüşmeyeceğini öngörmeliydiler; alt düzeydeki temaslarda ikili zirve için talepkâr olmamalıydılar.
Anımsanmalı ki Biden, daha başkan adaylığı için kampanya yürütürken Erdoğan’ı “otokrat” olarak tanımlamış, “yaptıklarının bedelini ödemeli” demişti. Kasım ayında seçildikten ve 20 Ocak’ta göreve başladıktan sonra da ancak 23 Nisan’da Erdoğan’ı aramış ve o görüşmede de 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak tanıyacağını bildirmişti Biden. Oysa her yeni başkanın göreve başladıktan sonra hemen aradığı on ülke arasındaydı Türkiye. Dahası, Barack Obama başkanlık koltuğuna oturduktan hemen sonra geleneksel Kanada ve İngiltere ziyaretlerinin ardından ilk olarak Türkiye’yi ziyaret etmiş, “stratejik müttefik” olarak Türkiye’ye verdiği önemi göstermişti.
Bugün ise medyaya açıklama yapan Amerikalı yetkililer Türkiye için alışıldık ‘stratejik ortağımız’ yerine ‘NATO müttefikimiz’ diyorlar. Nitekim Erdoğan da artık “stratejik ortağımız” demiyor, “iki NATO ülkesi” diyor. Erdoğan ABD’den dönmeden önce CBS televizyonuna verdiği demeçte aynı söylemi tutturmuş, en fazla “ABD’nin NATO’daki dostu Türkiye” diyebilmiş…
***
Dediğim gibi Joe Biden’ın Erdoğan ile görüşmeyeceği öngörülmeliydi. Alt düzeydeki temaslarda alınan ret yanıtı bir yana; Biden başkan seçileli neredeyse yıl geçti, bir tek geçen haziran ayında NATO zirvesi sırasında yüz yüze görüştüler Erdoğan ve Biden. O görüşmede de sadece Kabil Havalimanı’nın yönetimi ve güvenliğinin Türkiye’ye bırakılması (benzetmek uygunsa Kabil Havaalanı’na kayyımlık) konusunda prensip anlaşmasına varmışlardı. O tarihte bu anlaşma Erdoğan’ın Biden ile beyaz sayfa açma çabası olarak yorumlanmıştı. Hatta, Biden’ın 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak tanımasının görüşmede gündeme gelip gelmediği sorusunu Erdoğan, (o prensip anlaşması uğruna) “Hamd olsun hiç gündeme gelmedi” diye yanıtlamıştı.
Ancak Taliban’ın Kabil’i beklenenden önce ele geçirmesi üzerine Biden ile mutabakat suya düştü; dolayısıyla BM zirvesi sırasında Biden’ın Erdoğan’a vakit ayırması için bir neden kalmadı. Geride Türkiye’nin F35 savaş uçağı projesinden çıkartılması, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S400 füzeleriyle ilgili kriz, Ortadoğu’da Türkiye ile adeta hasım olan ABD’nin Irak’ta Barzani’yi, Suriye’de PKK uzantısı PYD’yi desteklemesi, Biden’ın 1915’i “soykırım” olarak tanıması, ABD mahkemelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da ilgilendiren Halkbank davası, Fetullah Gülen’in ABD’deki misafirliğine halel gelmemesi gibi anlaşmazlıklar sepeti kaldı.
***
Anlaşmazlıklar sepeti bunca dolmuşken Biden ayaküstü selamlaşmaya ve birlikte fotoğraf vermeye bile tenezzül etmemiş, Erdoğan hayal kırıklığıyla dönmüş ülkeye. O üzüntüyle, CBS televizyon kanalına verdiği söyleşide vermiş veriştirmiş Biden’a.
– Türkiye’ye saldıran PKK/YPG/PYD Amerika’dan çok ciddi silah, mühimmat desteği alıyor; bu tür silah desteklerinin verilmemesi gerekir.
– Amerika, bölgedeki PKK, PYD, YPG ile beraber mi hareket edecek yoksa NATO’da beraber olduğu dostuyla, Türkiye’yle beraber mi hareket edecek? Bunun kararını vermesi lazım.
– F-35’ler için 1 milyar 400 milyon dolar ödedik. Peki benim bu 5 tane uçağım niye verilmiyor? Bu parayı ben ödedim.
– S400’ler noktasında savunma sistemleri noktasında hangi ülkeden ne kadar ne alacağımıza kimse müdahale edemez. Bunun kararını verecek olan biziz.
– Bundan sonra ülkemize hâlâ Afganlı mülteci almaya gücümüz yetmez.
– Amerika 20 yıldır Afganistan’da neden bulunduğunu sorgulamalı.
– Benim tasarrufum olursa ABD askerlerinin Suriye’den çıkmalarıdır, Irak’tan çıkmalarıdır; Afganistan’dan çıktıkları gibi çıkmalarıdır. Bırakalım o bölge halkı, o bölgedeki yönetim kararını kendisi versin.
Erdoğan’ın CBS’e söyledikleri, tutarlılık ve ilke sorunuyla da malul olduğunu gösteriyor. Afganistan’dan çıkan ABD Irak ve Suriye’den de çıkmalıymış; bölge halkı nasıl yönetileceğine kendisi karar vermeliymiş!
Besleme kanaat bezirgânları istedikleri kadar parlatsınlar, halkların eşitliğini ve kardeşliğini, kendi kaderlerini tayin hakkını şiar edinmiş sosyalistlerin komünistlerin nezdinde bu sözlerin hiçbir değeri ve inandırıcılığı yok. Çünkü Erdoğan söyleminde samimi değil. Uzun söze gerek yok. ABD Afganistan’ı 20 yıldır işgal altında tutarken bir kere bile itiraz etmedi Erdoğan; giderayak Kabil Havaalanı kayyımlığına bile heveslendi. “Beraber iyi çalıştım” dediği oğul Bush 2003 yılında Irak’a bomba yağdırırken, işgalci Amerikan askerlerinin sağ salim dönmeleri için Erdoğan’ın dua etmesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını üstlenmesi unutulacak gibi değil. Yine “iyi çalıştım” dediği Obama Suriye’ye girerken yanında, eğit donat projesi ve Şam’da zafer namazı hülyasıyla Erdoğan vardı.
Biliniyor ki, onca ağır mektup yazıp hakaret etmiş Trump çağırdığında koşa koşa Beyaz Saray’a gittiği gibi, bugün de Biden çağırsa yine gider Erdoğan.
Sözün özü, imam evinden aş ölü gözünden yaş çıkmayacağı gibi Erdoğan’dan da anti emperyalist siyasetçi çıkmaz!