Öğrenmenin yaşı yok! Hangi yaşta olursak olalım, hepimiz her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Hele de yazıp çizen insanlarsanız, en azından kendi uğraş alanınızdaki gelişmeleri yakından izlemek ve öğrenmek zorundasınız. Ancak günümüzde bilgiler öyle hızlı değişiyor ki bu dörtnala koşuya ayak uydurmak kolay değil.
Benim çalışma masamın başucu kitapları, kaçınılmaz olarak sözlükler ve yazım kılavuzlarıdır. Her gün onlarla yatıp kalkıyorum desem yeridir. Ne var ki bilişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler karşısında bu kaynaklar artık yetersiz kalmaya başladı. Bilgisunarda sürekli güncellenen sanal sözlükler bile çeşitli alanlardaki yeni kavram ve terimleri karşılamaya yetmiyor.
“Soğuk” sözcüğünü ele alalım. Dil Derneği’nin sözlüğünde ad, önad, belirteç ve mecaz kullanımlarıyla ilgili sekiz ayrı açıklama var. TDK’nin açıklamaları da farklı değil. Ayrıca bu sözcükle yapılmış çeşitli deyimleri, benzetmeleri de bulabilirsiniz yazılı kaynaklarda. Örneğin “soğuk büfe”, “soğuk çay”, “soğuk damga”, “soğuk savaş”, hatta “soğuk şaka” bile vardır bunlar arasında. Ama hiçbir sözlükte “soğuk cüzdan” sözünü bulamazsınız. Çünkü kripto paralarla birlikte sanal finans jargonuna girmiş yeni bir türetimmiş bu! Ben de yeni öğrendim.
Gazeteci ve yazar arkadaşımız Mustafa Kemal Erdemol da “soğuk cüzdan” sözünü benim gibi ilk kez duyanlardan. Bu konudaki şaşkınlığını Facebook sayfasında şöyle anlatmış:
“Şu yaşıma geldim, hâlâ bilmediğim tanımlamalar, sözcükler çıkıyor karşıma. ‘Islak imza’yla karşılaşınca da afallamıştım, ne demek diye… Şimdi de ‘soğuk cüzdan’ diye bir tanımlama var. ‘Villada üç adet soğuk cüzdan ele geçirildi’ deniyor okuduğum haberde…
‘Soğuk cüzdan’ ne demek? Belli ki diğer cüzdanlardan ayrı bir şey, ama ne?”
Çok geçmedi, sorunun yanıtı, değerli ozan ve editör arkadaşımız Ömer Turan’dan geldi:
” ‘Soğuk cüzdan’, kripto para dünyasında güvenliği ön planda tutan bir terim abi. Kripto paralar, dijital varlıklar olduğu için onları saklamanın farklı yöntemleri vardır ve bu yöntemler genellikle ‘sıcak’ ve ‘soğuk’ cüzdanlar olarak ikiye ayrılır. Soğuk cüzdan, internet bağlantısı olmayan, yani çevrimdışı bir cüzdan. Bu özelliği, kripto varlıkları çevrimiçi saldırılara karşı koruyor ve güvenliğin en üst düzeye çıkarılmasını sağlıyor diye biliyorum.”
Yaşayıp gördükçe, okuyup izledikçe bu dünyada bakalım daha neler öğreneceğiz!
* * *
KISA KISA
“KIYMETLİ DEĞER” NASIL BİR ŞEYDİR?
TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan, geçenlerde ölen Kurucu Başkanları D. Mehmet Doğan’ın ardından şöyle yazmış:
“Bizim için, ülkemiz için, Türk dünyası için çok kıymetli bir değeri kaybettik.”
* * *
“YIL” VE “TARİH” AYRIMI
Gazetecilere anlatamadığımız bir konu da “yıl” ve “tarih” kavramlarının farklı oluşu! İşte yanlış kullanıma taze bir örnek:
“28 Mart 1938 yılında bahriye subayı Reşat Bey ile terzi Nebahat Hanım’ın oğlu olarak Taksim’deki Alman Hastanesi’nde doğdu.” (“Bu Dünyadan Genco Erkal Geçti”, İhsan Yılmaz, Hürriyet, 1 Ağustos 2024)
* * *
AYNI ADIN ÜÇ AYRI YAZIM!
Medya Ombudsmanımız Faruk Bildirici dikkatimizi çekmiş: “4 Ağustos 2024 tarihli Hürriyet‘in ilk sayfasında Haniye‘nin nasıl yazılacağına bir türlü karar verememişler. Üç ayrı yazım var orada: Heniye, Heniyye, Haniye…”
Haniye’nin adı nasıl yazılır? (Hürriyet, 4 Ağustos 2024)
HAFTANIN NOTU
Güçlülerin Hukuku
Cezaevlerinde ölümcül durumda onlarca hasta mahkûm varken kılını kıpırdatmayanlar, “fenomen” denen sanal ortam asalaklarının şımarıkça sızlanmaları karşısında nasıl da sevgi meleği kesiliyorlar!
“Tek adam”a yönelik en küçük bir eleştiriyi bile “büyük suç” sayarak hemen tutuklama ve mahkûmiyet kararı verenler, bu ekran soytarılarının inandırıcılıktan uzak sağlık yakınmalarını ciddiye alarak art arta tahliye kararları verebiliyor!
Efendim, “fenomen kızımız” yemek yiyemiyormuş, cezaevinde kendine zarar verme eğilimi varmış!
Çok “sosyetik” ve “lakşöri” gerekçeler değil mi bunlar? Böyle savunmalar mahkemelerce ciddiye alınacak olursa cezaevlerinde suçlu kalmaz!
Haklarında dolandırıcılık, karapara aklama, vergi kaçakçılığı gibi suçlarından 40’ar yıl hapis cezası istenen tuzu kuru insanlar gülünç gerekçelerle dışarı salınırken cezaevlerinde ölümü bekleyen ağır hasta hükümlülerin çığlığını duymuyor kimse!